Okumak, düşünmek, yazmak, konuşmak insani hallerden; yemek, içmek, gezmek, uyumak gibi… Güzel yemek yemeyi sevmek, güzel düşünceyi sevmek, güzel fikirler konuşmak, güzele dair bir şeyler yazmak, bir şeyler söylemek; güzel izleri takip etmek yeni güzel izler bırakmak…
Yaşadığımız belli olsun!
Sıradanlıkta sıra dışı güzelliği görmek, sıra dışılığın sırlarını çözmeye çalışmak… Güzelin farklı goncalarında gezinmek, kederin kıyısında güzel denizlere açılmak; derinleşmek ve ufka açılmak…
Bir farkımız olsun!
Aynı yollar, aynı akışlar, aynı okuyuşlar, aynı bakışlar herkeste aynı neticeyi vermeyebilir; veriyor olsaydı tek tip insan olur, hakikatin tek rengi görülürdü. Her bir insanın ayrı bir âlem olması; insanın ehemmiyetini gösterdiği gibi sorumluluğunun büyüklüğünü de gösteriyor.
Aynı diye bir şey yok!
Düşünceler düşünceleri kovalar, fikirler fikirleri etkiler, cümleler cümleleri çağırır; noktalı virgülle devam eder bütün bunlar. Denizde dalga, nehirde akış biterse bu da biter.
Akış devam ediyor!
Büyük cümleler kurmaktansa yapabileceği, yaptığı küçük cümleler kurmak ve bunları yapmak için küçük adımlar atmak; koşuyor görünmekten iyidir. Sahihliği hangi sahte söz silebilir?
Karanlığa taş atmaktansa bir mum yakmak daha evla değil mi? Diken rahatsızlığını dile getirenler gül bahçıvanı olabilir mi?
“Gülü” vermek kolay değil!
Güzellikler arasında ağlayan ateşler arası hayatta ne idrak eder? İnsan ve insanlık serüveni kederlerle örülmüş, kederlerle akıyor; güzel denize dökülene ne mutlu!
Göç durmuyor!
Güzel bir ses, güzel bir amel bırakıp gidene ne mutlu….
Evet yaşadığımız belli olsun.