Almanya’da yaşanan bir tartışmayı Almanlar anlamakta zorlanıyor, ama Türkiye’den hadiseye bakanlar için ‘anlaşılmaz’ bir durum yok. Çünkü ‘Kemalist anlayış’a sahip olanlar dünyaya hep ‘yasakçı pencere’den bakıyor. Almanya’da Aşağı Saksonya Eyaletinde Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanlığı görevine getirilen Türk asıllı Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Aygül Özkan’ın okullardan haç gibi dinî sembollerin kaldırılması gerektiğini söylemesi, Alman siyasetinde depreme sebep oldu.
“Çiçeği burnunda” CDU’lu bakan Focus dergisine verdiği röportajda şöyle demiş: “Hıristiyan sembolleri devlet okullarına ait değil. Okullar tarafsız yerler olmalı. Sınıflarda başörtüsü de kullanılmamalı.” (Radikal, 27 Nisan 2010)
Bu söz Türkiye’de söylenmiş olsa—ki yıllardan beri zaten söyleniyor—’normal’ karşılayanlar olur, ama hür ve demokrat bir Avrupa ülkesinde söylenince haklı olarak kıyamet kopuyor. Başbakan Angela Merkel dahil Hıristiyan Demokrat siyasiler bu söze tepki gösterirken Özkan’ın azlini isteyenler de çıkmış.
Bu tartışma bir iki noktadan Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Birincisi, bakan olması Türkiye’de de ‘manşet’lerle karşılanan Aygül Özkan, 1960’larda Almanya’ya giden gurbetçi bir ailenin kızı. İkinci olarak da Alman okullarında yasaklanması istenenler listesinde ‘başörtüsü’nün de olması. Tabiî ki Türkiye’de yasak olan başörtüsünün Almanya’da serbest olması çelişkidir, ama bu çelişkinin çözümü başörtüsünü Almanya’da da yasaklamak değildir! Aksine çözüm, Türkiye’deki kanunsuz yasağa son vermek ve başörtülülerin de başörtüleriyle istedikleri kademedeki okullarda okumalarıdır. Sular tersine akamayacağına göre İnşaallah önümüzdeki yıllarda bu olacak. Dolayısı ile “Kemalist anlayış”la Alman okullarında başörtüsüne yasak getirmek isteyen yeni bakan baltayı taşa değil, aynı zamanda ayağına da vurmuş oldu.
Türkiye, ihracatını arttırmak için haklı olarak gayret sarfediyor. Ama ‘yasakçı’ ihraç etmek ne Türkiye’ye, ne de başka bir ülkeye fayda sağlamaz. Hür dünya ülkelerinde başörtüsünün serbet olması Türkiye’deki yasakçıları oldum olası rahatsız etmektedir. Çünkü Avrupa ülkelerinde serbet olan başörtüsünü, Türkiye’de yasak listesine koymayı ne içeride, ne de dışarıda hiç kimseye izah edemiyorlar. Bu bakımdan her fırsatta başörtüsünün Avrupa’da da yasaklanması için ciddî gayret sarf ediyorlar. Daha önce bir vesile ile aktardığımız üzere, böyle bir ‘yasaklama talebi’ne bizzat şahit olmuştuk. Türkiye’den giderek Almanya’daki bir toplantıya katılan Türk gazeteci, eğitimle ilgili bir eyalet bakanına “Başörtüsünü niçin yasaklamıyorsunuz? Sizin yüzünüzden biz de Türkiye’de yasağı uygulamakta sıkıntı çekiyoruz. Siz yasaklayın ki ‘mürteci’lerin bahanesi kalmasın!” anlamında sözler söylemişti. Neyse ki ‘insan’ olan Alman yönetici bu talebi “Burası hür ve demokrat bir ülke. Böyle bir şey yapamayız” diyerek reddetmişti.
Yasakçılar Almanya’da kınandığı gibi Türkiye’de de kınanmayı hak ediyor ve millet nezdinde zaten kınanmış durumdalar. Avrupa’da tutunamayan kemalist anlayışın, Türkiye’de de uzun sürede tutunması mümkün değil. İnsanlık ‘yasak’ları mağlûp edecek İnşâallah...
Yeni Asya