Mefkûre kelimesi fikir kelimesinden türemiştir.
Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal, demektir. Bir insan fikirlerini, ilmini, görüşlerini, davranışlarını bir hedefe yöneltir; çünkü onun mefkûresi vardır. Hedefi olan insanların prensipleri de olur. En güzel prensipler de İslamiyet'tedir.
Bir talebe "ben mühendis olacağım" der. O da bir mefkûredir. Her ihtisas, bir mefkûreyle başlar. Mefkûresi olmayan insan, hedefsiz gayesiz bir insandır. Çevrenize dikkat edin, meselesiz, gerçeksiz pek çok insan vardır. İnsanın manevi yönünü nazara veren birçok şeyler vardır. Mesela cebinize bakın, kendinizin ne olduğunu anlarsınız. O cepte kitap var mı, kalem var mı, para helal mi, haram mı, sigara taşıyor mu, gibi. Aynı şekilde manevi yönümüzü ortaya koyan diğer bir husus da, kişinin derdidir. Geçmişte bir makale yazmıştım, "bana derdini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim..." Birisi, hastalıklarını kendine dert edinmiştir, "bacağım ağrıyor, belim ağrıyor" diyerek şikâyetlenir. Diğer taraftan bir başkası, "bana ıstırap veren, yalnız İslam'ın maruz kaldığı tehlikelerdir" der.
Nasıl ki insanların yüz yapısı birbirine benzemez, aynı şekilde idealleri ve dertleri de birbirine benzemez. Dolayısıyla insan sayısı kadar mefkûre vardır.