Yeni Şafak Yazarı Yasin Aktay bugünkü yazısında, İlahiyat fakültelerinden felsefe dersinin kaldırılmasına haklı olarak tepki gösteriyor. Çok iyi felsefe bilmenin gerektiğini söylüyor ama bu konuda fikri Hazreti Gazali’nin kitabına odaklanmış. Şöyle diyor: “İslam ve felsefe ilişkisi ile meşhur tarihsel tartışmanın baş aktörü İmam Gazzali sayılır. Onun felsefeye dair olumsuz görüşleri bilhassa Meşşai (Aristocu) Müslüman felsefecilere yönelik eleştirileri Tehafüt ül Felasife (Felsefecilerin Tutarsızlığı) üzerinden bilinir.”
Gazali’nin devrinde felsefenin din ile ilişkileri günümüzden farklı idi. Asırlar sonra felsefe-din ilişkisi özellikle İslamiyet ilişkisi Gazali döneminin felsefesinin sınırlılığı ile yorumlanmaz. Çünkü felsefenin dine, kitaplı dinlere taarruz eden büyük saldırıları 18 ve 19. yüzyılda olmuştur. Felsefenin bu yeni saldırgan ve ateistçe tutumlarına karşı Bediüzzaman’ın fikirleri gündemdedir. Nedense İslami kesimde bazı kalemlerde Bediüzzaman’ı görmemek mi desem, gaflet mi desem bir ilgisizlik var. Daha önce iki yazar, Bediüzzaman’ın Sultan Abdülhamit‘in karşısında olduğunu söyledi. Sonra biri bundan vazgeçti ve özür diledi ama elli yıllık bir farkında olmamayı beyan etti sağolsun. Daha sonra bir başkası ondan haberi yok gibi aynı şeyi tekrarladı.
Gazali, mücadele ve itikat tarihinin bir dönemini yansıtıyor ama onun fikirleri Marks, Niçe, Holbac gibi tabiat felsefecilerinin fikirlerini hesaba katmadı. O zaman felsefenin saldırısı da savunması da bugüne göre bir tıfıl çocuktu. Gazali Hazretleri kendi devrinin savunmasını yaptı haklı olarak. O gün İslam düşüncesi ahlak ve kalbin gözünden bakıyordu olaya ama bugün inkarın ve aklın gözünden bakıyor. Bu yüzden Bediüzzaman, bütün eserlerinde felsefenin aklı hastalandıran, inkar ve nihilizm vadilerine gönderen tavrı ile mücadele etti. Otuz yıl felsefecilerle kavga ettiğini, onlara vurduğunu Eskişehir hapishanesindeyken çıkarıldığı mahkemede hakime söyledi. Neden bu asrın felsefe-din ilişkilerinde hakim görüşlerin sahibi olan Hazreti Bediüzzaman’a yolunuz hiç uğramıyor?
Bediüzzaman’ın Tabiat Risalesi, natüralist felsefe ile mücadele eder. Onların neden yanıldıklarını ifade eder. O, Asay-ı Musa isimli eserinin önsöz kısmında felsefeyi dörde ayırır. Ahlak, içtimaiyat ve sanata hizmet eden felsefe ile Kur’an‘ın, Risale-i Nur’un ve kendinin barışık olduğunu ama ateist ve natüralist felsefeye karşı olduğunu söyler. Eserlerinde birçok yerde felsefeyi eleştirir fakat eleştirdiği natüralist ve nihilist felsefedir.
Muhakemat isimli eserinde nahiv, kelam ve beyan felsefesini kullanır. Bir konunun felsefesini yapmakla felsefe tarihinin tutumunu ayrı vadiye alır. İlkçağ felsefesine hurafat olduğu için karşı çıkar. Bilime dayalı son yüzyıl felsefesini ise eleştirmez. Dekart uzun süre merceklerle, görüş alanının genişliği ile uğraşmış, hatta bazı fenni deneyler yapmış. Hayale değil gözlem ve deneye uygun düşünmüş. Kant da öyle sayılır. Leibniz yine öyle. Şimdi artık Bediüzzaman devri. Her devrin hakim görüşleri bir İslam büyüğünden ders alır. Üzüldüğüm nokta Aktay’ın Gazali’den bahsedip Bediüzzaman’dan habersiz olmasıdır.
Sayın Yasin Aktay’a garibane hatırlatmakta bulundum. Umarım Bediüzzaman’ı okur. Bediüzzaman’ın felsefe karşısındaki tutumları, İslam dünyasında kimse tarafından onun boyutlarında anlatılmamıştır. Hele benlik ve ene konusundaki “Ene ve Zerre Risalesi”, sonra Bediüzzaman’ın en çok üzerinde durduğu atom konusu Marks’ın doktora tezidir. Onun Marks’ı nasıl zavallı bir filozofa çevirdiğini, Marks'ın doktorasını okuyarak karşılaştırabiliriz. Yasin Bey, Bediüzzaman’sız olmaz.