Niçin Yazmalıyız Veya İnsan Niye Yazar? Umberto Eco'ya niçin yazıyorsunuz diye sorduklarında şu cevabı vermiş: "Çocuklarım büyümüştü, artık kime öykü anlatacağım dedim ve yazıyorum."
"Söz uçar yazı kalır" demiş geçmiş atalarımız. "Aşk söyletir, dert söyletir." Tabiri diğerle, aşk yazdırır, dert yazdırır. İnsan derdi kadar ve davası kadardır. "Derdim bana derman imiş." İnsan olupta derdi olmayan var mıdır? Herkesin derdi vardır ama herkes derdini dert etmeye bilir. Kimi derdini içine atar, kimi derdini söyler ve kimileri de derdini yazar. Peygamberimiz (asm) "Güzel yazı kendini daha iyi ifade eder" buyurmuştur. (Câmiüs Sağir,3:505,Hadis No:4134)
İnsanlar tarih boyunca güzelliklerini ve dertlerini ya sözle veya yazıyla ifade etmişlerdir. İnsan neden söyleme veya yazma ihtiyacı duyar? İnsan Allah'ın Kelam sıfatına ayinedir. "Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin." (Kalem suresi,1-2)
Allah kaleme ve yazıya yemin ediyor. Surenin adı kalem. Yazı nedir? "Belki o hususi dünyamız ve âlemimiz, bir sahifedir. Hayatımız bir kalem, onunla sahife-i a'malimize geçecek çok şeyler yazılıyor." (Mektubat/12) Hayatımızın kendisi kalem ve amellerimizi yazıyoruz.
Bediüzzaman'ın deyimiyle insan evvela kendi için yazar. Yazarak ve okuyarak kendini geliştirir. İhtiyaç hissettiği için yazar. Bu yazdıklarını da başkalarıyla paylaşmak ister. "Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister" kaidesi gereğince paylaşır.
Paylaşmasa da yazmak güzel bir şey dostlarım. Her güzele bir talip çıkar. "Gönül kimi sever ise güzel odur" derler. Allah herkese göre bir eş, bir ayine yaratmıştır. Hem güzellik sadece bedene has değildir. Allah'ın Cemal sıfatı sonsuz olunca güzelliklerin de sonu yoktur. Bir şey mutlak olunca ona had konulamaz. Değişik güzellikler olacak ki anlaşılabilsin.
Güzele ayineler gerek. "Kur'an ayine ister vekil istemez." İnsan bazen ayine olmak isterken perde de olabilir. Amaç perde olmak değilse sorun değildir. Yazarak hakikatlara ayine olmak en güzelidir ama bunu herkes tam başaramayabilir. Perde olma ihtimaline karşı ne yapmalıyız? Bu da başlı başına ayrı bir mevzudur. Dolan bardak, göl, nehir, akarsu mecrasını doldurursa taşar. İnsan okuyarak bilgi sahibi olur. Belli bir konuda çok okuyunca ise fikir sahibi olur. Fikir sahibi olunca da yazmak ve söylemek ihtiyacı duyar. Dolayısıyla yazmak ve konuşmak bir ihtiyaçtır.
Ayrıca insanlar bilgilerini paylaşmasaydı bilim bu kadar gelişir miydi? Çünkü bilgi paylaştıkça çoğalır.
Bir vazifeyi insana yaptıran iki şeydir:
"Birisi: Vazifeye terettüp eden maslahatlar, semereler, faydalardır ki ona ille-i gaiye denilir. İkincisi: Bir muhabbet, bir iştiyak, bir iezzet vardır ki hararetle o vazifeyi yaptırıyor ki ona dâî ve muktezî tabir edilir." (Mektubat/93)
Yani kısacası yapılan her şey ya faide ve menfaat için yapılır veya şevk ve lezzet için yapılır. İştiha ve lezzet olmasaydı insan yemek yemezdi.
İnsan ya kendi kendine konuşacak ya birileriyle konuşacak. Kendi kendine konuşana deli diyorlar ama bana kalırsa veli de olabilir. Aslında her insan önce kendi kendine konuşur. Düşünmek kendi kendine konuşmak değil de nedir? Sesli düşününce de deli diyorlar. Aslında yazmak da kendi kendine konuşmanın bir türüdür.
Sustuk, niye konuşmuyorsun dediler? Konuştuk, çok konuşuyorsun dediler? Okuduk, çok derine dalma dediler. Müzakereli okuduk, düz oku geç dediler. Yazdık niye yazıyorsun dediler? Kendini satıyorsun dediler. İnsanın dükkanında ne varsa onu satar. Allah güzel şeyler satmayı nasip etsin. Allah ifrat ve tefritten bizi muhafaza etsin, vasat yol olan istikamet üzere yürütsün. Dediler de dediler!
Desinlere göre hareket edersek insanlıktan çıkarız dostlarım çünkü bunların hepsi de insanlığın gereğidir. Anladım ki bazı yollar yalnız yürünür.
Hem bizim olmayanı biz kime satacağız çünkü bize her şey emanet verilmiş. "Bil ki nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemalâtın fezlekesi ve esasıdır. Din-i hak, saadetin fihristesidir. İman, bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir. Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir hayır, zâhir bir hak, faik bir kemal görünüyor. Bilbedahe hak ve hakikat, nübüvvet içindedir ve
nebiler elindedir. Dalalet, şer ve hasaret; onun muhalifindedir." (Lem'alar/147)
Bütün hayır ve kemalatlar nübüvvete dayanıyor ama bunlar birer fezleke bunları açmak da insanlara düşüyor. Kur'an-ı Kerim'e yazılan tefsirler ve hadise yazılan şerhler bu nevidendir. Mezheb imamları yine bu nevidendir. Bunların ışığında yazılan ilmihal kitapları olmasaydı biz ne yapardık, yolumuzu nasıl bulacaktık? Tüm fenni keşif ve bilgiler yine bu nevidendir.
Her müslüman tebliğ ile vazifelidir ve mesuldur. Tebliğ kelam ile olur, lisanı hal ile olur, kalem ile olur. Her türlü araç tebliğde kullanılabilir. Cihadı manevi asrındayız. Manevi cihadı ne ile yapacağız? Okuyup, anlayıp, yaşayıp, anlatarak yapacağız. Anlamada ve anlatmada en önemli metodlardan biri de yazmaktır. En büyük cihad insanın kendi nefsiyle yaptığı cihaddır. Nefsini ikna ve ilzam etmeyen başkasını ikna ve ilzam edemez.
Kısacası dostlar yazmak bir ihtiyaçtır ve güzel bir şeydir. "Sana her ne iyilik erişirse Allah'tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi nefsindendir." (Nisâ Sûresi, 79) "Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında Cenneti onlara vermek sûretiyle satın almıştır." (Tevbe Sûresi)
Allah dilemezse bir yaprak düşmez. Ayet-i kerime mucibince ben kendimi Allah'a satmak istiyorum. Allah'ım beni rızan dairende yürüt ve çürüt ve cennette bitir. Amin.