Tarih, bir milletin yazgısıdır. İnsanlık tarihi ise bütün bir insanlığın yazgısıdır. Bu genel yazgı içinde tek tek fertlerin yazgıları olduğu gibi toplumların da kendilerine has yazgıları vardır.
Yazgı, sözlüklerde "İnsan ve toplum hayatına yön veren ve gizemli bir güç tarafından yönetiliyormuş gibi görünen olayların ve durumların tümü; kader. Genel olarak insan hayatı. Bir şeyin, bir dış olgu veya kendi doğası tarafından belirlenen geleceği; kader. Allah'ın, evrendeki bütün varlık ve olayların nicelik, nitelik ve zamanını mutlak iradesi ile belirlemesi" şeklinde tanımlanıyor. Yazgı için bir de, "yazı, mektup, levha, kalem," deniliyor.
Yazı kelimesinin anlamları da:
I. "Kır, ova; boş ve açık yer; düzlük, boşluk; düz yer; açıklık; alan; step. Issız kır. Çoğunlukla az engebeli ya da oldukça düz ve geniş arazi; ova. Toprak; yer. Bağ; bahçe. Yabancı yer."
II. "Düşüncenin ve sözlü bir ifadenin anlaşmalı görsel işaretlerle tespit edilmesi işi; yazma eylemi. Düşüncenin, sözün belli işaretlerle kağıt, taş, kil vb. malzeme üzerine tespit edilmiş görsel şekli; yazma eylemi sonucu. Harfleri yazma biçimi; belli bir harf sistemi ile yazılmış harf türü. Yazı sistemi; alfabe. Bir harf düzeninde biçim ve sanat bakımından özellik gösteren tür. Yazılmış olan şey; kaleme alınmış eser; yazılı belge. Yazı ile ifade biçimi. Bilim, düşünce ve sanat alanında herhangi bir konuda yazılmış türlerden örnek. Herkesçe bilinen yazıdan farklı olan anlatım aracı. Mecazen: alın yazısı; kader; talih; şans." olarak veriliyor.
Görüldüğü gibi yazı kelimesine verilen anlamlardan bir kısmı tamamen tabiatla alakalıdır: "alan, ova, kır, boş ve açık arazi, düzlük, boşluk, açıklık, toprak, bağ, bahçe" gibi. Öyleyse bütün bunlar da yeryüzünün yazgısıdır, denebilir.
Şahıslarca kaleme alınan günlükler, hatıralar, otobiyografi ve mektuplar; devletler tarafından tutulan raporlar, tutanaklar ve yıllıklar da birer yazgıdır. Fertlerin günlükleri, hatıraları, otobiyografi ve mektupları, değerine göre edebi birer tür sayılarak edebiyata dahil edilebilir.
Her coğrafyanın, her iklimin kendine has bir yazgısı olduğu gibi her ırkın, her kavmin de kendine özgü birer yazgısı vardır. Kültür ve medeniyetler de bu yazgılar çerçevesinde var olurlar.
Maddi yapının yani coğrafyanın dışında, manevi yapı olan tarih, daha çok insan iradesinin belirleyici olduğu bir alandır. İnsanların kabulleri ve retleri; inançları ve inkarlarıdır, tarihe anlam ve şekil veren.
Edebiyat da bir insan yazgısıdır. Efsaneleri, destanları, masalları, hikayeleri, şiirleriyle çizilen bir insan yazgıları yumağıdır. Bütün bunlar, insanlığın ruh aynasıdır. Her toplum, kendi ruhunun macerasını bu aynalarda aksettirir. Kültür ve medeniyet dediğimiz şeyin en önemli alanı edebiyat ve ilim denilen alandır. Bütün bunlar, insanlığın kafa ve kalp ürünü, birer ruh verimi ve yazgısıdırlar.
Her yazar, hem kendi hem de mensup olduğu toplumun yazgısını anlatır. Büyük edebiyatçılar, güçlü kalemler, mensup oldukları toplulukların tarihinde belirleyici rol oynarlar. Bunlar, ya kara kaderin ya da ak yazının kalemleridirler. Kendi toplumlarının kaderinde etkin rol oynarlar.
Edebiyatları, insan özü bakımından en zengin ve en büyük olan milletler, insanlık tarihinde de en zengin ve en büyük milletlerdir.
Büyük edebiyatçı, mensup olduğu kültür ve medeniyeti en yetkin ve en etkin seviyede temsil eden yazardır. Bu yazar, kendi insanına, kültür ve medeniyetinin inanç özünü bir ab-ı hayat gibi sunar. Kendi insanının şahsiyetini oluşturacak insan örneklerini en güzel, en çekici ölçüler içerisinde verir.
Din, tarih, kültür ve medeniyet bir edebiyatçı için en önemli kaynaktır. Kendi milletinin yazgısını belirlerken, kaleminin sorumluluğunu hiç unutmayan, yazılarını ona göre kaleme alan adamdır, gerçek edebiyatçı.
Geniş anlamda sanatçı, insan yazgısında en hayati amillerden biridir. Bir toplumda her fert, iradesiyle kendi kaderinin, kendi yazgısının nasıl öznesi ise; bir sanatçı da etki alanına giren her gönlün, her kalbin sorumluluğunu üzerinde taşıyan bir insanlık öznesidir. Ortaya koyduğu her kelime, her çizgi, her desen, her görüntüden insanı adına, insanlık adına sorumludur. Etkisinde kalan insanlardaki şahsiyet kaymalarının hesabını büyük mahkemede vereceğini aklından asla çıkarmamalıdır.
Yeni Şafak