Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Tekvir Suresi 15-18. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
15,16,17 . Artık yemîn ederim, (yörüngesini tamamlayıp) geri dönen o yıldızlara; o akıp akıp (gün ışıdığında) gizlenenlere! (*) Kararmaya başladığı zaman, geceye!
18 . Nefes aldığı (ağarmaya yüz tuttuğu) vakit, sabaha!
(*) “Evet, seyyar yıldızlara ve istitar ve intişarlarına (gizlenip ortaya çıkmalarına) işâret eden şu âyet, gāyet âlî (yüksek) bir nakş-ı san‘at ve âlî bir levha-i ibret, nazar-ı temâşâya (seyreden bakışlara) gösteriyor. (...) Şu خُنَّسٌ [Geri dönenler] كُنَّسٌ [Gizlenenler] ta‘bîr edilen seyyâreleriyle (gezegenleriyle) şu zemînimizi kâinât fezâsında birer gemi, birer tayyâre sûretinde kemâl-i intizâm ile döndüren ve seyr ü seyâhat ettiren Zât’ın haşmet-i rubûbiyetini (terbiye ve idâre ediciliğinin azametini) ve şa‘şaa-i saltanat-ı ulûhiyetini (umûm kâinâta hâkim göz kamaştırıcı ilâhlığını), güneş gibi parlaklığıyla gösteriyorlar. Bak bir saltanatın haşmetine ki, gemileri ve tayyâreleri içinde öyleleri var ki, bin def‘a küre-i arz (dünya) kadar bir cesâmette (büyüklükte) ve bir sâniyede sekiz saat mesâfeyi kat‘ eden (geçen) sür‘attedir! İşte böyle bir Sultâna ubûdiyet ve îmânla intisâb etmek (bağlanmak) ve şu dünyada O’na misâfir olmak, ne kadar âlî birsaâdet, ne derece büyük bir şeref olduğunu kıyâs et!” (Mektûbât, 3. Mektûb, 11)