Bediüzzaman Said Nursi Birinci Dünya Savaşının patlak vermesi üzerine, 1914 yılının başından itibaren 3.orduya bağlı teşkil ettiği üç yüz gönüllü milis ile Rus taarruzuna karşı önce Erzurum Pasinler (Hasankale) cephesinde Ruslarla ve Ermeni milisleri ile savaşmış, daha sonra Muş ve Bitlis’te Ruslara karşı çok şiddetli mukavemetlerde bulunmuştur.
Kafkas cephesinde iki yıl süren bu savaş sonucunda, Bitlis’i savunurken yüksek bir duvardan atlar ve ayağını kırar. Üç gün kırık ayakla hayati tehlikesi devam ederken, saklandığı yerden talebelerinin ısrarları üzerine Rus askerlerine teslim olur. Aynı gün yani 3 Mart 1916’da Bitlis işgal edilmiştir. Bu olaydan sonra ise, onun yaklaşık iki buçuk yıl süren Bitlis alay kumandanı ünvanlı ile esaret hayatı başlamıştır. Bedîüzzamân Bitlis’te tedavi amacı ile bir müddet bırakıldıktan sonra, önce Van’a, sonra Culfa, Tiflis, Kologriv şehri üzerinden Rusya içlerindeki Kostroma eyaletine sevk edilir.
Bediüzzaman Said Nursi’nin esaret yolculuğu
Ancak Kostroma esir kampına sevk edilmeden önce, Volga’nın büyük bir kolu olan Unzha (Unja) Nehri kıyısında, Kostroma eyaletine bağlı (Kostroma merkeze 337 km.), Moskova'ya 675 km. mesâfede bir kasaba olan Kologriv’de altı ay tutulur. (1)
Bediüzzaman’ın esaretinin ilk başlangıcı olan Kologriv şehrinde kaydedilen kimlik bilgileri
Böylece Kologriv’in bağlı bulunduğu Kostroma eyaleti onun Rusya'da iki buçuk sene kalacağı bölge olacaktı. Ortaya çıkan Rus belgelerine göre Said Nursi, Kostroma’dan daha önce Yaroslavl eyaletindeki Poshekhonye kampına gönderiliyor. (2)
Said Nursi’nin Kologriv şehrinden Yaraslavl eyaletine bağlı Poshekhonye kampına sevk bilgileri
Yaroslavl, Rusya'nın Yaroslavl Oblastı'nın yönetim merkezi olup Moskova'nın 250 kilometre doğusunda yer alır. Volga ve Kotorosl nehirlerinin birleştiği noktada bulunmaktadır.
Bediüzzaman’ın Kostroma’ya gitmeden önce sevk edildiği Sogoje nehri kıyısındaki Poshekhonye kampı, Yaraslavl eyaletine bağlı bir kasabadadır. Bediüzzaman Şualar adındaki eserinde isim belirtmeden bu bölgeyi şöyle tarif eder:
“Kutb-u şimalînin mevkiinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Bir gün şimendifer ile bu tarafa gelse yaz mevsiminde bir ay mütemadiyen güneş gurûb etmez. Daha bir gün otomobil ile gelse bir haftada daima güneş görünür. Ben Rusya’daki esaretimde bu mevkiye yakın bulunuyordum.”
Said Nursi’nin Kostrama öncesi son durağı olan Poshekhonye kampı, yılda yaklaşık iki ay güneşin batmadığı ve firar ettiği ilk durak olan Petersburg arası 8 saattir.
Said Nursi’nin iki buçuk sene esaret hayatını geçirdiği mekânlar
Bediüzzaman Kostroma esir kampındaki hayatının ibretli bir safhası, Tarihçe-i Hayat adlı eserinde şöyle anlatılır:
“Bediüzzaman’ı üsera kampına götürürler. Burada şu şekilde şayan-ı takdir bir hadise cereyan eder. Şöyle ki: Bir gün Rus Başkumandanı esirleri teftişe gelir. Teftiş esnasında Bediüzzaman kumandana selam vermez ve yerinden kalkmaz; kumandan kızar. "Belki tanımamıştır" diyerek tekrar önünden geçtiği zaman yine yerinden kalkmayınca, kumandan, tercüman vasıtasıyla der:
"Beni herhalde tanımadılar?"
Bediüzzaman:
"Tanıyorum, Nikola Nikolaviç’tir."
Kumandan:
"Şu halde Rus ordusuna, dolayısıyla Rus çarına hakaret ediyorlar."
Bediüzzaman:
"Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman alimiyim. Îmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem" der.
Bunun üzerine Bediüzzaman dîvan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler.
Fakat Bediüzzaman, "Bunların idam kararı, benim ebedî aleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir" deyip, kemal-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez.
Nihayet îdamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazife-i dîniyesini îfadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Tam bu esnada, namazını eda ederken, Rus kumandanı gelerek Bediüzzaman’dan özür dileyip, "O hareketinizin mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz" diyerek, verilen îdam hükmünü geri aldırır.”
Bu hadise Ehl-i Sünnet mecmuasının 1948 tarihli 2. Cilt 46. sayısında Abdurrahim Zapsu’nun kaleme aldığı, ”Bediüzzaman’ın akıllara hayret veren bir seciyesi” başlığı altında, kampta esir olan bir yüzbaşının hatırası olarak yayınlanmıştır. Bazı kısımları düzeltilerek Tarihçe-i Hayat’ta iktibas edilmiştir.
Rusya’da Bediüzzaman ile Kostroma’da esir hayatı yaşayan Zabıt vekili Hafız Şaban Efendi tarafından tutulan günlüklerden ve esir kampına gönderilen kartpostalda Bediüzzaman’a ithafen yazılan ifadeler ile ilgili ilginç tespitleri bulunan Lokman Erdemir’in I. Dünya Savaşı Kafkas Cephesi sempozyumu tebliğinde esaret günlerini şöyle anlatır:
“Hafız Şaban Efendi’ye Gönderilen Bir Kartpostal ve Bediüzzaman Said Nursi Hafız Şaban Efendi’nin hem esaret hayatını geçirdiği yer ona ayrı bir önem atfedilmesine neden olmaktadır. Kostroma [Kosturma] Vilayetinde Volga Nehri’nin bir kolu üzerindeki Hafız Şaban Efendi’nin de kaldığı Kologriv kasabası Kafkas Cephesi’nde başka bir esirin Bediuzzaman Said Nursi’nin (Said-i Kürdi, Said Okur) esaret hayatının bir kısmında kaldığı yerdir. Bediuzzaman esaret hayatını anlatan eserlerde kasabanın ismini zikretmeyip vilayet ismi Kostroma’yı (Kosturma) zikretmektedir. Hayatı ile ilgili yazılan eserler ve hatıralarda bu yer için “Kilogrif” ifadesi kullanılmaktadır.
“1916 Ocak ayından itibaren başlayan Rus taarruzuna öncelikli olarak 3. Ordu karşılık vermiş, orduya destek olmak maksadı ile Hamidiye Süvari Alaylarının bakiyeleri olan milis (aşiret) kuvvetleri şeklinde isimlendirilen çoğunluğu yöre halkı Kürtlerden teşekkül eden birlikler de Rus işgaline karşı koymuşlardır. Bu birliklerden birine de Bediüzzaman Said-i Kürdi komuta etmiştir. Hafız Şaban Efendi ile Bediüzzaman’ı birleştiren nokta ise Kologrif kasabasıdır. Hafız Şaban Efendi’ye esareti sırasında “Kostroma Osmanlı esir zabitanından Oflu biraderim Zâbit vekîli Hafız Şaban Efendi’ye” hitabıyla, Vologda Vilâyeti, Nikolsk kasabasında esir Mülazım Musa Kazım Efendi tarafından 4 Ekim 1917 tarihli bir kartpostal gönderilmiştir. Musa Kazım Efendi gönderdiği kartpostala“İstifsarı-ı hatırla gözlerinizden bûs ederim.” ifadeleri ile başladığı cümlelerde Hafız Şaban Efendi’nin hatırını sormakta, kendisine gönderdiği diğer kartların cevabının yazılmamasından dolayı ayrıca sitem etmektedir. Yazılan bu kartpostalın hemen üstüne düşülen birkaç satırlık küçük, mahiyeti itibari ile hayli önemli not ise iki esirin müşterek noktasıdır. Esarette belli bir süre beraber kaldığı, esirler arasında ayrı bir yeri olduğu anlaşılan, hususi selamlarını iletecek kadar tanış ve samimiyetlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
Musa Kazım Efendi’nin kartpostalın üst kısmına derkenar ettiği “Şeyh Kürt Said Efendi’nin ellerinden öperim, Kürt Ahmet Efendi’ye selam ederim” sözleri ile Şeyh Kürt Said Efendi’ye yani Bediüzzaman’a selam etmiş, ona karşı hürmetinin nişanesini göstermiştir. Yukarıda da bahsini ettiğimiz üzere Bediüzzaman, çoğunluğu kendi talebelerinden oluşturduğu milis kuvvetiyle Ruslara karşı Bitlis ve Van civarında mücadele etmiş, bu sırada Ruslara esir düşmüştür. Hayatının anlatıldığı Tarihçe-i Hayat ve Ayrıca Lem’alar adlı eserlerinde bu yerden bahsetmiştir.
Bediüzzaman’a Volga Nehri kenarında Tatarlara ait bir camide ikamet etmesine müsaade edilmiştir. Bu konuda yapılmış birçok araştırma ve yazılmış kitaplar onun esaret hayatında da faal olduğu, ilminin gereği ilim talimi ile meşgul olduğunu göstermektedir. Esirlerin durumlarını görmek üzere Hilâl-i Ahmer tarafından Rusya’ya gönderilen Akçuraoğlu Yusuf, Kostroma esir karargâhını ziyaret etmiştir. Bu ziyareti ve esirlerin durumunu belirttiği raporunda Bediuzzaman’ın esareti hakkında isim vermeden şu ifadeleri kullanır:
“Fakat bazıları masrafı deruhte ederek şehirde istedikleri evlerde kira ile oda tutmuşlar, birkaçı şehirden iki üç kilometre bûd ve mesafede bulunan bir Tatar köyüne gidip Tatarlara misafir olmuşlar. Kürt ulemasından ve milis zabitandan bir zat da köyün camiinde ikamet ediyordu. (3)
Said Nursi Kostroma’da Tatar köyünde geçirmiş olduğu esareti ile ilgili Lem’alar adlı eserinde şöyle yazar:
”Harb-i Umumî’de esaretle, Rusya’nın şark-ı şimalîsinden, çok uzak olan Kosturma vilayetinde bulunuyordum. Orada Tatarların küçük bir camii, meşhur Volga Nehri’nin kenarında bulunuyordu. Oradaki arkadaşlarım olan esir zabitler içinde sıkılıyordum. Yalnızlık istedim, dışarıda izinsiz gezemiyordum. Tatar mahallesi, kefaletle beni o Volga Nehri’nin kenarındaki küçük camiye aldılar. Ben yalnız olarak camide yatıyordum. Bahar da yakın. O şimal kıtasının pek çok uzun gecelerinde çok uyanık kalıyordum. O karanlık gecelerde ve karanlıklı gurbette, Volga Nehri’nin hazîn şırıltıları ve yağmurun rikkatli şıpıltıları ve rüzgârın firkatli esmesi, beni derin gaflet uykusundan muvakkaten uyandırdı.”
“Birkaç gün sonra, gayet hilaf-ı me’mul bir surette, yayan gidilse bir senelik mesafede, tek başımla Rusça bilmediğim halde firar ettim. Zaaf ve aczime binaen gelen inayet-i İlahiye ile hârika bir surette kurtuldum. Tâ Varşova ve Avusturya’ya uğrayarak İstanbul’a kadar geldim ki bu surette kolaylıkla kurtulmak pek hârika olmuştu. Rusça bilen en cesur ve en kurnaz adamların muvaffak olamadıkları, çok teshilat ve çok kolaylıkla, o uzun firarî seyahati bitirdim.
Esaret hayatının büyük bir kısmını Kosturma’da geçiren Said Nursi, Çarlık rejimini yıkan İhtilalin meydana getirdiği karışıklıktan faydalanarak Petersburg yoluyla Varşova’ya ulaşmıştı. Daha sonra ise Viyana’ya geçmiş ve Sofya üzerinden 17 Haziran 1918’de İstanbul’a gelmişti. Bediüzzaman’ın İstanbul’a gelişi 8 Temmuz 1918 tarihli Tanin gazetesinde şöyle duyurulur: “Kürdistan ulemasından olup talebeleriyle beraber Kafkas Cephesi’nde muharebeye iştirak eylemiş ve Ruslara esir düşmüş olan Bediüzzaman Said-i Kürdi Efendi ahiren şehrimize muvasalat eylemiştir.”
Said Nursi’nin esaret dönüşü güzergâhı
KAYNAKLAR
1-https://www.risaletashih.com/index.php/en/tashih-cesitlemeleri/178-yine-kologrif
2-Yeni Paradigmanın Eşiğinde Bediüzzaman Efsanesi ve Said Nursi Gerçeği-Emrah Cilasun
3-100. yıl münasebetiyle I. Dünya Savaşı’nda Kafkas (Doğu) Cephesi uluslararası sempozyumu. Öğretim üyesi Lokman Erdemir tebliği.