Türkiye çok zor ve sıkıntılı bir referandum süreci yaşadı. Son yıllarda yapılan seçim ve referandumların hepsinden çok daha dişe diş ve gerilim dolu bir propaganda dönemini hep beraber yaşadık.
Hatırlanacağı üzere bu sürecin başlaması hiç kolay olmadı. Anayasa değişikliği ile ilgili olarak TBMM’nde yapılan görüşmeler sırasında arzu edilmeyen ve asla tasvip edemeyeceğimiz görüntülere üzülerek şahit olduk.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu sürecin başlaması ile birlikte ‘’kan dökülmeden kimse bu değişiklikleri kabul ettiremez’’ diye bir Ana Muhalefet Partisi liderine asla yakışmayacak beyanatlar vermeye başladı. Meclis’te yapılan görüşmeler esnasında bir milletvekili kendini konuşma kürsüsüne kilitledi. Bu kilidin açılması için TBMM görevlileri saatlerce uğraşmak zorunda kaldı.
Bir başka CHP Milletvekili, attığı yumrukla bir Ak Partili Milletvekilinin burnunu kırdı. Bir başka Ak Parti Milletvekilinin bacağı da yine bir milletvekili tarafından ısırıldı. Bu değişiklik önerisinin milletin önüne gelmesinden korkan çevreler bunu engellemek veya mümkün olduğu kadar geciktirmek için her yola başvurdular.
Çok partili siyasi hayata geçilmesi ile birlikte millete gidilen hiçbir seçimde yüz bulamayan ve her zaman acı mağlubiyetler yaşayan, jakoben zihniyetin temsilcisi mesabesindeki CHP, aynı hazin akıbeti yaşamanın korkusunu iliklerine kadar yaşadığı için, bunu engellemeye dönük her türlü manipülasyona başvurmasına rağmen amacına ulaşamadı.
On sekiz maddeden oluşan Anayasa değişikliği paketi TBMM tarafından kabul edilip Cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra kamuoyu, beklenenin çok çok ötesinde bir dezenformasyon bombardımanına tabi tutulmaya başlandı. Beklenen ve beklenmeyen birçok parti, grup, marjinal bazı dini gruplar ve bilumum terör örgütleri elele vererek halkın kafasını karıştırmaya ve yalan yanlış iddialarla algılar oluşturmaya çalıştılar.
Aslında şahsen tahmin ettiğimin çok çok üstünde bir şekilde bu algı operasyonlarının etkili olduğu da ifade etmeliyim. Bütün varlıklarını ve stratejilerini Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerine bina eden bazı kesimler, bu referandumu bir ‘’ölüm-kalım’’ meselesi haline getirmeye başladılar.
Anayasa değişikliği paketinde hiç olmayan ve kafa karıştırmaya dönük birçok yalan ve mübalağa dolu bazı iddialar ortaya atılarak yol almaya ve netice elde etmeye çalışan bu çevreler, zaman zaman çok büyük oranda etkili oldular. Bununla birlikte, sonuç itibarıyla milletin engin sağduyusu ve yanılmayan vicdanı karşısında çok sınırlı bir mesafe almaktan öteye geçemediler ve 16 Nisan akşamı istedikleri neticeye ulaşamadılar.
Aslında bazı çevreler bu referandum sürecini, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kendileri için yeni bir fırsata da dönüştürmek istediler. Şimdi dikkatle bakıyorum. 15 Temmuz alçak ve aşağılık FETÖ darbe teşebbüsünün başarısız olmasından üzülen, ''kontrollü darbe'' diyen, Erdoğan'ın gitmesini istedikleri için bu darbe teşebbüsünün dönüp kendi suratlarına çarpmasından şaşkına dönen ne kadar kişi, kuruluş, devlet, yayın organı, parti, grup, cemaat ve terör örgütü varsa, bu propaganda sürecinde hepsi bir araya gelerek, Hayır dedirtmek için çok büyük bir performans göstererek çalıştılar.
Bazı Avrupa ülkelerinin de bu sürece fiilen katılarak, uluslararası teamüllere tamamen aykırı bir şekilde ortaya koydukları tavır ve göstermiş oldukları aleni düşmanlığa da bir paragraf açmak gerekir. Almanya, Hollanda, Avusturya, İsviçre ve diğer bazı ülkelerin bu sürece neredeyse aktif olarak katılıp ‘’Hayır’’ çıkması için irade beyan etmeleri ile tarihe önemli bir not düşülmüştür. İç ve dış bilumum düşmanların bir araya gelerek, yalan ve dezenformasyon üzerine yapmış olduğu manipülasyonlara rağmen, bu sonucun alınmış olması son derece önemlidir.
Alınan %51.5’luk ‘’Evet’’ oyu asla küçümsenecek bir netice değildir. Aradaki 1,3 milyon civarındaki oy farkı çok önemli olmakla birlikte, İstanbul ve Ankara gibi illerde alınan sonuçlar üzerinde Ak Parti yetkilileri gerekli değerlendirmeleri en doğru ve objektif bir şekilde yapmalıdırlar. Bu iki ilimizde MHP’nin desteğine rağmen, bugün yaşanan oy kaybının esas sebepleri üzerinde gerekli incelemelerin yapılması ve icap eden tedbirlerin acilen alınması gerekir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve yakın ekibinin ciddi olarak gayret göstermesine karşın, parti tabanından çok önemli bir katkının olmadığı rahatlıkla söylenebilir. MHP tabanı üzerinde çok ciddi ve sürekli olarak devam eden bir dezenformasyon ve etkileme operasyonu yapıldı. Bu operasyon, MHP tabanı üzerinde yüksek düzeyde etkili oldu. Bizler de bu gelenekten gelen arkadaşların bu meseledeki tavır ve görüşlerine yakinen şahit olduk. CHP ve MHP’nin ulusalcı kanatları, HDP ile birlikte bu referandum süreci boyunca aynı blok içinde birlikte hareket ettiler.
Güneydoğu illerinin hepsinde ve Doğu Anadolu’daki illerin pek çoğunda, PKK’nin baskısının azalması ile birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan desteğin çok önemli oranda arttığı açıkça görülmektedir. Bu referandumun belirleyici noktalarından birisinin de bu bölgemizde meydana gelen oy yönelişi olduğunu gözden uzak tutmamalıyız. Bundan sonraki dönemde uygulanacak dikkatli politikalar ile bu bölgelerimizde açılan yaraların daha kısa sürede ve daha kalıcı bir şekilde iyileşmesine dönük adımlar atılmalıdır.
16 Nisan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında sembolleşen bir Anayasa değişikliği paketi kabul edilmekle birlikte, bundan sonra atılacak adımlar ile ilgili olarak önemli bazı mesajları da içerdiğini ifade etmemiz gerekir. Halkımız, 15 Temmuz’daki FETÖ’nün alçak ve hain darbe girişimi karşısında açık ve net olarak ortaya konan tavrı desteklemiştir. Dost bildiğimiz bazı ülkelerle birlikte çalışan ve onların alçak bir piyonu olan FETÖ ile mücadele, en etkin metotlarla ve sonuna kadar hiçbir gevşeklik gösterilmeden devam etmelidir. Bu mücadele esnasından masum insanlara gelebilecek en küçük bir zararın dahi bu önemli mücadelede zaafa yol açabileceği göz önüne alınarak, yetkililerin çok daha dikkatli olmasında büyük fayda olduğu hususu mutlaka göz önüne alınmalıdır.
Kürt Meselesinin de bu ülke topraklarında artık bunda sonra hiçbir zaman acı ve ızdırap konusu olmayacak şekilde mutlu bir sona ulaştırılmasının, ülkemiz kadar bütün bölge ve İslam âleminin de huzur ve istikbali için öncelikli konuların başında geldiği göz ardı edilmemelidir.
Referandumda alınan bu sonuç çok önemlidir ve asla küçümsenemez. Bu büyük başarıyı doyasıya kutlamakla birlikte yapılan hatalardan da çok iyi dersler çıkararak geleceğe dönük çok doğru ve realist projeksiyonlar yapılmalıdır. %51,5 oy ile alınan sonuç, bu şartlar çerçevesinde çok büyük bir başarıdır.
Fakat bu ülkede yaşayan, kazanılması ve kucaklanması gereken %48,5’luk diğer bir kesim vardır ve onlar da bu ülkenin vatandaşlarıdırlar. Bu vatandaşlarımızın da kaygıları göz önüne alınmalı ve bu cennet vatanın tam bir kardeşlik ve huzur diyarı olması için mümkün olan her türlü çare ve çözüm yollarına başvurularak, herkesi kucaklamanın yolları bulunmalıdır.
Bu sonuçlar ile son on beş yılımıza damga vuran Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tökezlemesini isteyen ve bu şekilde Türkiye’nin kalkınmasının ve büyümesinin önüne geçmek isteyenlerin suratına büyük bir şamar vurulmuştur. Sırat geçilmiştir ve inşallah bundan sonrası çok daha iyi olacaktır. Artık vesayet ve çift başlılık engellerine takılmadan çok daha hızlı ve rahat bir şekilde geleceğe doğru daha güzel, hızlı ve başarılı adımlar atılacaktır. Biz bu yeni dönemin çok daha güzel ve mutlu bir geleceğe kapı aralayacağına inanıyoruz.
Yeni dönemin hayırlı olmasını temenni ediyoruz.