Yeni bir haftaya daha Bismillah diyerek başladık. Bundan önceki yazımızı 24.11.2008 tarihinde yazmıştık. "Risale Haber'in okuyucuya bakışı" başlıklı yazıda genel bir çerçeve çizmiştik. Bu kadar ara verilmesinden muradımız şudur; önyargıları azaltmak için Risale Haber'i anlatmaktansa Risale Haber'in kendisini anlatmasıdır.
Geçtiğimiz zaman zarfında bunun geri dönüşümünü de net bir biçimde gördük. Mail, telefon veya şifahen gelen yorumlarda yayınların beğeni düzeyinin hayli yüksek olduğu ortaya çıktı.
Bunun altında yatan en birinci neden Kur'an-ı Kerim'in aynası olan Risale-i Nur hakikatlerini doğru yansıtma arzusudur. İkincisi şeffaf ve özgür bir yayın politikasıdır. Fikir ve ifade hürriyetinin lafta kalmayıp görüldüğü üzere sayfalarımıza yansıtılmasıdır. Neticede karşılıklı tahammül içinde fikir teatileri bunu en güzel örneğidir.
Başlarken şu ayrımı da çok net bir şekilde yapmıştık: Sitede bulunan yazı ve haberler Risale-i Nur camiasının kanaati veya yorumu değildir. Şahsi yorumlardır. Ve her türlü eleştiriye, katkıya ve düzeltmeye açıktır. Yazarlarımız ekseriyetle Risale-i Nur'u bilen ve bu anlamda çalışmaları olan isimlerden oluşmaktadır. Yazarlarımız düşüncelerini özgürce köşelerine taşıdılar. Bazı konularda farklı yorumlar olabilmektedir. Bu durum, ayrışmayı değil fikir zenginliğini göstermekte ve Risale-i Nur'un ana prensiplerinden biri olan "tahkik ehli" olmayı sürekli canlı tutmaktadır.
***
Geçtiğimiz haftalarda bir çok konu gündeme geldi. En sondan başlayalım. "Bediüzzaman, demokrasi, meşveret" başlıklı müzakereler geçen haftanın en çok ilgi gören konusuydu. Aslında birbirini tamamlayan ancak farklı yorumlarla dile getirilen görüşlerle ortaya çıkan fikri müzakereler beğeni topladı.
Aynı durumu "performans ölçümü" tartışmalarında da yaşadık. Yine birbirini tamamlayan çeşitli ifadelerle dile getirilen yazılar da sitede yer buldu. Basit bir anlatımla "ölçülür-ölçülmez" tarafları "Risale-i Nur'a dayanarak" kendilerini özgürce ifade edebildiler.
Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında da tavrımızı net ve kesin bir biçimde ortaya koyduk. Risale-i Nur'dan günümüze ışık tutan şablonları haberleştirdik. Özellikle Bediüzzaman'ın önde gelen talebelerinden Zübeyir Gündüzalp'in günümüze ışık tutan sözleri kamuoyunda da geniş yankı buldu. Samanyolu Haber ve Moral Haber, haberlerimizi manşetten vererek sitelerinde yer verdiler.
Davos'a gelince. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e gösterdiği tepki sadece Müslümanları değil vicdan ehli olanları bile memnun etti. Olayın gerçekleştiği akşam ve sonraki günlerde haberlere yer verdik. Şimon Peres'in hakettiği tepkiyi diplomasiye uyduramayanlara "İsrail'in diplomasiye uyan katliamları"nı hatırlatırız. İsrail Cumhurbaşkanının "aç canavar" gibi saldırısı karşısında yapılması gereken tepki vermektir. Aksi bir hareket yanlış olacaktı.
Yakın bir gelişme de ABD'nin yeni Başkanı Obama'nın koltuğuna oturması oldu. Bununla ilgili olarak "Bediüzzaman'dan Obama'ya mesaj" başlıklı, yorumsuz Risale-i Nur Külliyatından ilgili bölümleri veren haber ve yazılarımız da büyük ilgi topladı. Bir çok internet sitesi sayfalarında yer verdi.
Madem Risale-i Nur Kur'an'ın bu asra bakan bir eserdir, elbetteki her önemli konuyla irtibatlı ilgili bahsiler, ölçüler mevcuttur. Tüm bu gelişmelerle ilgili bölümleri verdik vermeye de devam edeceğiz.
**
Diğer bir konu medyada yer alan Bediüzzaman ve Risale-i Nur ile ilgili yazı ve haberlerin sitede yer verilmesi meselesi. Risale Haber'in misyonu Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur ve Nur talebeleriyle ilgili yazı ve haberleri okuyucusuna sunmaktır. Bunların çoğunluğu olumlu yazılar olduğu gibi bazıları da olumsuz olabilir. Bu tür olumsuz yazılara bazı okuyucularımız olduğunda fazla tepki verdiler. Mesela Bediüzzaman'ın bir cümlesini anlayamadığını ifade eden bir köşe yazısı. Söz konusu yazıda ne hakaret vardı ne de saygı sınırlarını aşan bir ifade. Yazar, üslubu içinde Bediüzzaman'ın bir görüşünü anlayamadığını açıkladı. Ancak bazı okuyucularımız hakarete varan yorumlar yazdı. Bunları onaylamadığımız için Risale Haber olarak bizler de benzer hakaret mesajlarına maruz kaldık.
Bu tarz yorum sahiplerinin iyi niyetlerinden şüphemiz yok. Ancak yine de şu mealde cevaplar verdik: Nur talebesine yakışan "medenilere galebe çalmak ikna iledir" metoduna uygun hareket etmektir. Düşünün ki 500 kişilik bir salonda Nurcu kimliğimizle tanınıyor ve benzer bir soruya muhatap oluyoruz. Cevabımız ne olurdu? Hakaret ederek soru soranı küçük düşürmek mi, yoksa bildiğimiz kadarıyla veya ana kaynağından yararlanarak cevaplandırmak mı? "Sen nasıl bu soruyu sorarsın" demeye kimsenin hakkı olmadığı gibi bu tür tepkiler Risale-i Nur ve Bediüzzaman'ın hayatında da rastlanmayacak tepkilerdir. Biz inandığımızı sonuna kadar savunur ve anlatırız. Kabul edilir-edilmez. O bizim vazifemiz değildir. Vazifemizi yapar, vazife-i İlahiyeye karışmayız.
Önümüzdeki hafta görüşmek niyazıyla...