Aslıhan Köşşekoğlu'nun haberi:
En güzel hayaller ve umutlarla başlayan evlilik yolculuğuna kara bulutlar düşüren temel sorunları araştırdık ve uzmanlardan çözüm önerileri aldık. Tüm sorunların çözümünde ise ortak bir yan yakaladık: Güven, saygı, anlayış...
Gençler ve aileler anlaşıp yeni bir yuvanın temellerinin atılabileceğine karar verdiklerinde ilk yapılan etkinlik konu komşu, eş dost bir araya gelip tatlısını yemek olur. Çünkü evlilik ile başlayan yeni hayat, insanın en tatlı heyecanlarından biridir. Tabii şeker tadında başlayan bu yolculuğa gölge düşüren durumlar da yok değildir. İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle eşler arasında boşanmaya kadar varan sorunlar yaşanır. Biz de evlilik mevsiminde olduğumuz bu dönemde, "Eşlerin evlilik öncesinde ve ilk zamanlarında yaşadığı en genel problemler nedir?" diye araştırdık. Uzmanlardan çözüm önerileri aldık. Evlilik Terapileri Enstitüsü Psikologlarından Ayşe Özden'e göre bu süreçte sıkıntı yaşanmaması için eşler ailelerini evliliklerine çok müdahil etmemeli, örf ve âdetlere harfiyen uymaya çalışmamalı ve birbirlerine özel zaman ayırmalı. Aile Danışmanı Efkan Yeşildağ da benzer tavsiyelerde bulunuyor ve "Güvenin sarsılmaması için her şartta eşler birbirinin yanında olmalı." diyor. İşte genel sorunlar ve uzmanlardan çözüm önerileri...
***
İlk sorun çoğu kez düğün alışverişinde çıkar. Alışverişe kimlerin geleceğinden, nelerin alınacağına kadar her şey sorun çıkarmaya müsait durumlar.
Ayşe Özden (Evlilik Terapileri Enstitüsü Psikoloğu); Alışverişte nelerin alınacağı ihtiyaca göre çiftlerin kendi aralarında belirleyeceği şeylerdir. Alışveriş seçimine aileler karışmasa bile çiftlerin aralarında farklı tercihleri olacaktır. Çiftler "Benim dediğim olacak." gibi bir tutum içine girmemeli, uzlaşmacı olmalı. İki farklı beynin bir beyin olması, iki farklı zevkin birleşmesi her zaman mümkün olamayabilir. O yüzden bunun farkında olarak alışverişe giderlerse daha iyi olacaktır. Çift adayları bağımsız kimselerse, evlilikleri de bağımsız olacaktır. Ama eğer eşlerden biri ailesine ya da başka birine bağımlıysa evlilik de bağımlı olacaktır.
Gelinliğin fazla açık olması ya da fiyatının çok pahalı olması gibi konular tartışmaya sebep olabilir. Ya da damat gelinliği beğenmez...
Efkan Yeşildağ(Aile Danışmanı): Genelde gelin adayı arkadaşlarıyla gider gelinliğe bakar "Ben bu gelinliği istiyorum." der eşine. Fakat "istiyorum" dediği kişi hayatını paylaşacağı insandır. Gelinlik seçiminde bile olsa her şeye birlikte karar vermeye çalışmak, açık açık fikrini söylemek gerekiyor. Gerektiğinde "Bu gelinlik biraz pahalı olduğu için bizim bütçemiz sarsabilir." denmesi gerekiyor. İki taraf da birbirine saygılı olmalı, kendi isteklerini karşı tarafa dikte etmeye çalışmamalıdır.
Ayşe Özden: Gelinliğin kadının hayatında manevi bir değeri vardır. Küçüklüğünden beri hayalini kurduğu için kendini onun içinde prenses gibi hissetmek ister. Bu açıdan gelinliğin estetiğini kendi seçmelidir ama erkeğe ekonomik anlamda yük olmayacak şekilde tercihte bulunması gerekir.
Düğün günü yaşanan en büyük sıkıntı düğünde takılan altınların kimde kalacağı konusudur. Çoğu kez aileleri birbirine düşürdüğü görülür...
Ayşe Özden: Takılar da ev eşyası gibi gelin ve damada ait ortak şeylerdir. Ne sadece damada, ne geline ne de ailelerine aittir. Takıların ne yapılacağı konusunda eşler birlikte karar vermelidir. Damadın takıları alıp eşe sormadan borçlarını ödediği durumlar oluyor. Belki doğru bir yerde kullanılıyor ancak bu gelininin kendini değersiz hissetmesine neden oluyor. Terapilerde bunları yıllarca sorun yapan kişilerle karşılaşıyoruz. Eşler yatırım amaçlı ya da borçlara kullanıp kullanmayacağına birlikte karar vermeli.
Evlendikten sonraki bir hafta el öpmeye ilk hangi tarafın ailesine gidileceği çoğu kez eşlerin birbirini kırmasına neden olur...
Efkan Yeşildağ: Evlilik sonrasında insanlar ailelerinin etkisinde kalarak hayatını sürdürmeye devam ediyor. "Benim ailem" diye bahsettikleri kişiler genelde kendi anne babaları oluyor. Bunu söylemeye devam ettikleri sürece kendileri bir aile olmayı başaramıyor. Ve "senin ailen, benim ailem" diye bir durum çıkıyor. Evlilikte mutluluğunuz her şeyi paylaştığınız eşiniz ve ailenizle mutlu olmanıza bağlıdır. Güven konusunun sarsılmaması için her şartta eşlerin birbirinin yanında olması ve birlikte hareket etmesi lazım.
Ayşe Özden: El öpmeye ilk kime gidileceği önemli değil. Mühim olan her iki aileye de gidiliyor mu? Bu algıya sahip olunursa "Önce bizim tarafa gidelim." demenin aslında çok anlamsız bir şey olduğu ortaya çıkacaktır. Bir gün ya da bir saat önce gidilmesinin o aileyi yüceltme ya da küçültme bakımından hiçbir anlamı yok.
İlk zamanlar eşlerin yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri de kadının yemek yapmakta zorlanması ve erkeğin sürekli eşinin yaptığı yemekleri annesinin yemekleriyle kıyaslamasıdır...
Ayşe Özden: Erkekler annelerinin yemeklerini arıyorlar ama annelerinin de o kıvama gelene kadar belki 20-30 yıl geçtiğini unutuyorlar. Anneler de aynı deneyimsizlikleri yaşıyor. Evet, belli bir el, damak tadına alışmak özel bir şey ama onun da belli bir süreç içinde kazanılacağı unutulmamalı. İnsanlar sonuç kötü bile olsa emek verilen bir şeyin karşılığında takdir bekliyor, alamadığında da üzülebiliyor. Emeklere karşı hoşgörülü olunursa bunlar kolay aşılacak şeyler.
Eşlerden biri evlendikten sonra haftada bir gün annede kalmak ya da haftanın birkaç günü anne evine yemeğe gitmek ister. Çiftler başlangıçta kabul etse de iş ciddiye bindikçe bu eşler arasında kırgınlıklara kapı açar...
Ayşe Özden: Evlilikte piramidin tepesinde her zaman kesinlikle eş olmalıdır. Böyle olduğu zaman ailenize gitmeniz, ortak bir şey yapmanız çok problem olmayacaktır. Aksi takdirde yaptığınız şeylerden eşiniz hep rahatsızlık duyacaktır. Eşlerin şunu bilmesi lazım: "Benim artık anne babamın yer aldığı ailemden başka bir ailem var, bundan sonra sorumlu olduğum, asıl huzuru yakalayacağım aile bu ailedir. Burada huzuru yakaladıktan sonra kendi anne-babamın olduğu ailemi daha mutlu edebilirim, onlara daha çok şey katabilirim."
Başlarda gerçekleştirilemeyecek hayallerin kurulduğu, sözlerin verildiği olur. Vakti gelip yapılamadığında hayal kırıklıkları yaşanır...
Efkan Yeşildağ: Evlilik öncesinde yapılan en büyük hatalardan biri, insanların birbirlerine hep maske takarak konuşmasıdır. Bu maske çıkarıldığında hayal kırıklılarına sebep olur. İnsanlar en güzel kıyafetlerini, en güzel cümlelerini, yüzlerini, şiirlerini, esprilerini seçerek buluşmaya başlar. Ancak evlendikten sonra başka meşguliyetler girer. Karşıdaki kişi artık kazanılmış biri olur ve kaybetme korkusu ortadan kalkar. Artık hayatı kazanmak, iş güç daha ön plana çıkar. Bundan dolayı evlilik sonrasında ciddi problemler yaşanıyor. Bu yüzden evlilikte ve öncesinde açıklık, dürüstlük, şeffaflık çok önemlidir.
İlk gece sendromu yaşamamak için...
Psikolog Ayşe Özden; Evlilik öncesi "ilk gece sendromu" kadınlarda ve erkeklerde farklı şekillerde kendini gösterir. Çiftlerin kaygılarını, beklentilerini ve düşüncelerini düğün öncesinde konuşmaları, hem birbirlerini anlamalarını hem de rahatlamalarını sağlayacaktır. Eş adayları kendi ahlaki değerleri ve sınırları çerçevesinde birbirlerini tanımalı ve duygusal paylaşım içinde bulunmalıdır. "Eşim benim sevdiğim insan ve helalim." anlayışı utanma ve kaygılanma duygusunu azaltacaktır. Evlilik ve cinsel hayatla ilgili kitaplar okunmalıdır. Evlilik deneyimi olan, bilinçli ve rahatlatıcı kimselerden rehberlik alınabilir. Jinekolojik muayeneden geçilmesi ve doğum kontrolüyle ilgili bilgi alınması şarttır. İlk gece yaşanan sorunlar bilgisizlik ya da ağızdan ağza dolaşan batıl düşüncelerden kaynaklanır. Bir hafta geçmesine rağmen sorun devam ediyorsa sorunu yakınlarla paylaşmak yerine cinsel terapi yapan bir psikologdan destek alınması sorunun hemen çözülmesini sağlayacaktır. Sorunun ailelerle paylaşılması veya ertelenmesinin çiftlerin mahremiyetine zarar vereceği gibi incinmelerine ve sorunun daha çok büyümesine neden olacağı unutulmamalıdır.
Zaman