Yeni Osmanlıcılık tartışmalarına ‘eskiden’ yanıt

Cemil ERTEM

Bir süredir şu yeni Osmanlıcılık tartışmaları gündemde. Washington Post gazetesinde bu yönde yapılan değerlendirmeler de bizde yeni bir tartışma kapısı açtı. Ama sanıyorum yine bu tartışma çok yanlış bir tarihsel ve metodolojik çerçevede yapılıyor. Aslında Washington Post yazarının yazısı dikkatlice okunsa öyle “Osmanlı Milletler Topluluğu” gibi bir ütopik durumu anlatmadığını da anlarız. Washington Post’taki değerlendirme çok somut gelişmelerden hareket eden bir dış politika yazısı aslında. Yani bizdeki yeni Osmanlı tartışmalarıyla alakası yok. Yazıda Türkiye’nin bölgede (Ortadoğu) barış ile istikrarı sağlama yönünde adım attığına vurgu yapılarak gerek enerji gerekse pazar olarak AB ile Ortadoğu’nun Türkiye üzerinden bütünleşmesi tartışılıyor.

Başbakan Erdoğan’ın son Lübnan ziyareti ve İsrail ile ilişkilerde tavizsiz ama barışçı tutum, sanıyorum ABD’de Ortadoğu konusunda kafa yoran “çevrelerin” önemli ölçüde dikkatini çekiyor. Mesela bir ayrıntı; Erdoğan’ın Lübnan’da gidip konuşma yaptığı köye Başbakan Hariri’nin elini kolunu sallayarak girebileceğini sanmıyorum. Ama öte yandan Washington Post’taki yazıda da belirtildiği gibi, Erdoğan Hizbullah lideri Nasrallah’tan Lübnan halkı hatta tüm Ortadoğu halkları için daha çekici bir lider.

Bu, aslında bölge halkının neredeyse Osmanlı egemenliğinin çözülmesinden bu yana hiç tanışmadıkları istikrar ve barış özlemini de anlatıyor. İşte hem Batı basınında hem de Ortadoğu’daki Osmanlı tartışmalarının kaynağı ve nedeni budur. Yoksa kimse yeni bir Osmanlı egemenliği ya da yeni bir sömürgecilik dönemi falan istemiyor. Şimdi okuduğunu anlayamayacak kadar biçare olan bazı “teorisyen yazarlarımız” bu yeni Osmanlıcılık üzerinden, Osmanlı Milletler Topluluğu gibi kavramlar üzerinde tepinerek tefrika makaleler yazmaya çalışıyor. Biraz tarih, tarih metodolojisi, ekonomi-politik ve onun tarihsel diyalektiğinden haberi olan biri çıkıp “Acaba yeni bir Osmanlı İmparatorluğu olur mu; bir dakika, olmaz, çünkü izin vermezler hayal kurmayalım” diye yazı yazmaz.

Kapitalizm, bırakın sömürgeci imparatorluklar zamanlarını ulus-devletler zamanlarına son vermek üzere. Şimdi ben şu yeni Osmanlıcılık tartışması yapan herkese İkinci Meşrutiyet’e giden yolda, yani 1876 Anayasası’ndan 1914’e kadar olan tartışmalara bakmalarını tavsiye ederim.

1876 Anayasası’nın 108. maddesi vilayetlere yetki genişliği tanır. (1876 Kanun-u Esasi’sinin Avrupa’nın en tutucu anayasaları örnek alınarak hazırlandığını da unutmayalım.) Yani bir ölçüde adem-i merkeziyetçiliği öne çıkartır. Ama tam da burada kıyamet kopar; yalnız tek bir ırka (Türk) dayalı bir ulus-devlet kurmak isteyen İttihat-Terakki’nin Türkçü kanadı ile Müslüman aydınlar ve liberaller arasında bugünleri de önemli ölçüde anlatan tartışmalar başlar. Mesela Prens Sabahattin ile İT’in ırkçı “aydınları” arasındaki tartışmalar bugüne ışık tutar. Burada Prens Sabahattin’in liberal, barışçı ve adem-i merkeziyetçi görüşlerine Said Nursi’nin destek verdiğini görüyoruz.

Burada tarih bize şunu söylüyor: 1908 devrimi, meşruti monarşiyi tesis etmiştir ancak liberal demokratik bir yönetim geleneğini öne çıkarmak amacı vardı. O zaman tek bir ırka dayalı ulus-devlet kurmak isteyen İT’in Türkçülerinin gönlünde tabii ki bir Ortadoğu’yu ve K. Afrika’yı içine alacak bir Turan imparatorluğu vardı. Ama bırakın imparatorluğu, sınırları masa başında İngilizlerle birlikte belirlenecek bir kavruk ulus-devleti ancak kuracaklarını biliyorlardı. Nitekim İT’in pragmatist kanadı bunu “başardı”.

Şimdi tam burada yeniden Washington Post’un yazısına dönelim. Yazı demokratik bir Irak ve nükleersiz bir İran özleminin ancak Türkiye üzerinden olabileceğini biraz utangaçça söylüyor ki bu doğru bir tesbit. Tam burada demokratik bir Türkiye’nin eskisinden daha zorlu ama daha iyi bir müttefik olduğunun da altı çiziliyor. Niye eskisinden daha zorlu; bunu şu an 2008 krizi sonrası yeniden biçimlenmekte olan yeni dünya düzeninde bulabilirsiniz. ABD, ikinci savaştan beri süregelen hegemonyasını kontrollü olarak G-20’ye devrediyor. Artık Türkiye gibi ülkeler gerçekten müttefik; öyle “bizim çocuklar” değil; düğmelerine basınca darbe yapacak! Şimdi yine tam burada ABD kaynaklı “yeni Osmanlıcılık” söylemlerinin ana nedenine geliyoruz: Hem Anglosakson egemenliği hem de merkez Avrupa Türkiye üzerinden Ortadoğu’da, şimdiye kadar olduğunun tersine, barış ile istikrarı sağlamaya çalışıyor. Bunu İsrail bile anladı ve biliyorsunuz nasıl özür dilesem diye düşünüyor ama bizim kalın kafalı ulusalcılar (liberal ve solcu kılığındakiler dâhil) henüz bunu anlamadı. Batı basınında bu konuda çıkan yazıları bunların bir kısmı “bakın Türkiye eksen değiştiriyor” diye okuyor bir kısmı da “aaa, Batı Osmanlıya övgü düzüyor” diye okuyup “Osmanlı Milletler Topluluğu’nun niye olmayacağını(!) anlatıyor.

Evet, bir zamanlar Prens Sabahattin gibi liberal dürüst aydınların, Said Nursi gibi, bugüne ışık tutan Müslüman düşünürlerin demokrasi ve adem-i merkeziyetçilik tezlerini ve önerilerini tam da bugün tartışmalıyız...

Taraf
 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.