2020 yılını geride bıraktık. Ömrümüz süratle geçip gidiyor. Çok zor ve meşakkatli bir yıl yaşadık. Çok sayıda insanımız ve yakınımız COVİD19 pandemisi sebebiyle vefat etti ve Rahmet-i Rahman’a kavuştu.
2020 yılı insanlık tarihi için çok farklı ve özel bir yere sahip olacak. Yüzyıllar geçse bile, bütün dünyayı içine alan bu pandemi münasebetiyle yaşanan acılar ve korkular nedeniyle bu yıl hep hatırlanmaya devam edilecek.
Ortaçağ’da Avrupa ve Ortadoğu’da yaşanan veba salgınları ile 1918-20 yılları arasında yaşanan İspanyol gribi salgını da çok büyük acılara ve ölümlere sebep olmuştu. Fakat iletişim ve ulaşım imkânlarının çok artmış olmasından dolayı, COVİD-19 pandemisi çok daha geniş boyutlara ulaştı ve bütün dünyayı adeta esir aldı.
Teknolojin ve ekonomik imkânların artması ile birlikte rahata ve kolaylıklara alışan insanlık, bu pandemi münasebetiyle kısıtlanan hayat tarzları ile yepyeni bir âlemin parçası olmaya başladı. Bu pandemide insanlığın yaşadığı travmanın boyutları çok daha büyük noktalara ulaştı.
Artık bütün insanlık büyük bir imtihan ile karşı karşıya. Çok küçük bir virüs, bütün dünyanın hayat tarzını değiştirdi. Bütün beşeriyete çok büyük mesajlar verdi ve vermeye devam ediyor.
Bu günler muhasebe yapma günleridir. Mütehakkim ve mütekebbir devletler, yüzyılı aşkın bir zamandır, bütün dünyaya hâkim olma hırslarının adeta esiri oldular.
Bu hırs ve kibir ile yüzyılı aşkın bir zamandır, teknolojinin getirdiği imkânlarla üretilen ve kullanılması son derece kolay hale gelen silahlar ile yüz milyonlarca insan canice ve zalimce katledildi.
Mütekebbir devletler, son yüzyılı, mezalim ve katliamları ile bütün dünyayı adeta vahşi bir arenaya çevirdi. Gücün ve kuvvetin haklı olarak görüldüğü, zalimce kurgulanmış bir dünya düzeninde, masum ve mazlum insanların feryatları ve çığlıkları çoğu zaman bir işe yaramadı ve zulüm koridorlarında kayboldu.
Bu büyük kin ve nefret atmosferinde, en büyük zararı İslam âlemi ve Müslümanlar gördü. Teknolojik üstünlüğü ele geçiren Batılı devletler, zengin enerji kaynaklarına sahip olmak ve dini olarak da ezici bir üstünlük sağlamak amacıyla, en küçük fırsatları bile kaçırmadan ve bazen de kendileri tarafından kurulan oyun ve tezgahları bahane ederek İslam ülkelerinde işgal ve katliam hareketlerine giriştiler.
Binlerce kilometre uzaklardan gelerek, masum ve savunmasız insanların üstüne bombalar yağdırdılar. Sadece son on yılda Suriye’de bu vahşi saldırılar sonucu hayatını kaybeden insan sayısı beş yüz bini geçmiş durumda. Milyonlarca insan mülteci konumuna düştü. Evlerinden, barklarından, vatanlarından, ailelerinden kopan çok sayıda mülteci, bu dramatik süreç içerisinde maalesef kimliklerini de kaybettiler.
İşte COVİD-19 pandemisi, dünya böyle dramatik manzaralar sergiliyorken, bütün dünyayı sardı. Bu pandemi ile birlikte, bütün dünyanın, mütekebbir ve hâkimiyet-i amme davasında olan devletlerin de önceliği değişmeye başladı. Herkes kendi canının derdine düştü.
Umarım, bütün insanlık ve devletler, yüzyıllar boyunca yaptıkları büyük hata ve zulümlerden, yedikleri bu büyük tokadın ardından gerekli olan dersi çıkarırlar. Masum ve mazlum insanların, savunmasız çocukların uğradığı saldırılar artık bir daha tekrarlanmaz.
Güç ve imkân sahibi devletler dünyayı bütün insanlar için daha huzurlu ve daha yaşanabilir bir mekân haline getirmek için artık samimi bir şekilde gayret göstermeye başlarlar.
Mazlum ve masum insanların korkusuzca yaşayabilecekleri bir dünya için, özellikle büyük devletlerin kollarını sıvamaları; silahlanma, şiddet ve dünyaya hâkimiyet için birbirleriyle yarışmaktan vazgeçmeleri gerekir.
Büyük devletler, yeryüzündeki bütün insanların ve canlıların huzur içinde yaşamaları için üzerlerine düşen ve kendilerinden beklenen adımları, daha fazla geciktiremezler. 2020 yılında yaşanan ve 2021 yılına devreden bu pandemi münasebetiyle alınması gereken en birinci ders budur.
Pandemi münasebetiyle büyük oranda ara verilen savaş ve saldırılarına artık bir nihayet vererek, adilce ve hakperest bir şekilde imkânların paylaşıldığı yepyeni bir dünyayı hep beraber canlandırmak için samimi bir şekilde gayret gösterirler.
Biz imanımızın gereği olarak, hiçbir şeyin kendiliğinden meydana gelmediğini ve gelmeyeceğini bilen ve iman eden insanlarız. Bütün dünyayı saran ve en çok, güçlü ve kibirli devletleri kıskacına alan bu büyük musibetin de İlahi bir ders ve ikaz olduğuna, yakinen kanaat ederiz.
Büyük devletler ile güç ve iktidar sahipleri, bu büyük musibetten gerekli olan dersi çıkarmalı ve ikaza kulak vermelidirler. Belki de önümüzdeki yıllarda huzur, sağlık ve sükûnet içinde yaşanacak bir dünyanın formülü ve sırrı bu ikaza kulak vermekte bulunmaktadır. Yoksa insanlık çak daha büyük musibet ve felaketlerle karşı karşıya gelebilir.
Gönülden temennim ve duam, en kısa zamanda bu pandemi felaketinin sona ermesi ve bütün insanların geçmişten dersler alarak, yeni ve fıtrata uygun müstakim bir hayat yaşamaya başlamasıdır. Umumi huzur ve selamet için, zaten başka da yol yoktur.
Evet, her birimiz şahsi olarak da, 2020 yılının bize verdiği mesajı çok iyi anlamalı ve 2021 yılına bu inanç ve niyetlerle adım atmalıyız. Her birimiz şahıs olarak vazifemizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıp, İlahi ikazın ruh ve kalplerimize fısıldadığı mesajları anlayıp gereğini yerine getirirsek, İlahi rıza ile birlikte dünya ve ahiret saadetinin elde etmenin mazhariyetine ulaşabiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle adım atmaya başladığımız 2021 yılının şahıs olarak her birimiz ile birlikte, ülkemiz, milletimiz, İslam âlemi ve bütün insanlık için hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını, Mutlak Kudret ve Azamet Sahibi olan Rabbimizden temenni ve niyaz ediyoruz.