Risale Haber - Haber Merkezi
Esselam aleykum Aziz ve Kahraman Kardeşlerimiz,
Cenabı Hak bütün Nur talebesi kardeşlerimizin iman ve Kur’an davamız istikametinde yapmakta oldukları nurani hizmetlerinin semeresini kendilerine nasib ve hediyye eylesin davamızda bizleri muvaffak eylesin inşallah amin.
Aziz Kardeşlerimiz,
Yeni Zelanda’ya Şubat 2015’te giriş yaptık şu anda Auckland şehrinde bulunuyoruz. Buranın havası çok güzel, insanlari da çok yardımsever ve anlayışlı kişiler. İngiliz kültürü buraya da yansımış durumda. Hafta içerisinde calışıyorlar, hafta sonları da tatil ve eğlence yapıyorlar. Auckland şehrine indiğimizde bizi karşılayan herhangi bir Nur talebesi olmadı. Çantalarımızı alıp şehir merkezine geçtik. Daha şehir merkezine yeni gelmiştik ki Queen caddesinde mekan tutmus olan Hristiyan misyonerler bizi durdurup kendi dinlerini tebliğ etmeye başladılar.
Onları bir miktar dinledikten sonra İngilizce olarak kendisine Hazreti İsa’yı (a.s.) bizim çok sevdiğimizi ve kendisine hürmet ve muhabbetimizin çok olduğunu, Meryem Suresinin İngilizce mealini bu misyonerlere okumak suretiyle Hazreti Meryem’e ve Hazreti İsa’ya çok büyük ilgi ve alakamızın olduğunu anlattık.
İlk kez duyduklarını daha evvel Kur’an-ı Kerim’i hiç okumadıklarını büyük taaccüble anlattılar. Bizim asıl düşmanımızın dinsizlik, ateizm ve siyonizm gibi dünyanın başına bela olan şeytani sistemler olduğunu, bizim derdimizin insanları imana ve Allah’a cağırmak olduğunu kısaca anlattıktan sonra onların sualleri yagmur gibi gelmeye basladı.
İslam dünyasının şu anki perişan halinin nedenlerini sordular. Biz de cevaben üstadımızın ifade buyurdukları gibi 3 büyük hastalığa düçar olduğumuzu; fakirlik, tembellik, cehalet hastalığıyla boğusan bir İslam dünyasının liderler kadrosunda ise yetişmiş insanların olmadığını, bunların coğunun maddi menfaat peşinde koşan tagallub ve dikta rejimi sevdalısı tipler olduğunu ve bunların batının güdümündeki kişiler olduğunu, bu Hristiyan misyonerlere izah ederek dünyanın beklediği huzur ve itminan günlerinin ancak İslam ve Kur’an’ın emirlerinin tüm dünyaya hükümferma olmasıyla mümkün olabileceğini arzetmeye çalıştık.
Büyük bir ilgi ve alaka ile dinlediler. Bu arada yanımıza gelen diğer misyonerlerle birlikte görüşmemiz 10 kişiyi bulmuş oluyordu. Bir tanesi kendisinin kilise papazı olduğunu bahsederek ne zaman istersek kiliselerine gelerek sohbet edebileceklerini beyan etti. Bir diğeri ise bugün dünyamızı saran illuminati denilen şeytani organizasyon hakkında bir malumatımızın olup olmadığını sordular. Cevaben ise Risale-i Nur’dan aldığımız nur ve kuvvetle bu asrı ve geçen asrı karanlık emelleriyle zehirlemeye calışan zındık şeytani komitelerin olduğunu bizim zaten bildiğimizi, yeni dünyayı ve Avrupa’yı deccalane bir vahşetle perişan etmeye calışan bu illuminati denilen organizasyonun şeytana ve madddeye tapanların kurduğu bir teşkilat olduğunu, Yahudi ve dinsizler hesabına hizmet ettiğini hedefinde müslüman ve Hrıstiyan dindarların olduğunu bunların bu tecavüzlerine karsi ehli kitabın bir araya gelerek tevhid üzerinde ittifak etmeleri gerektiğini acizane anlatmaya gayret ettik. Dinlediler hatta not alıyorlardı. Bu görüşmemiz yaklaşık 2 buçuk saat sürmüştü ve elimizde eşyalar ile yolda giderken vuku bulmuştu.
Bu insanlara elimizden geldiği kadar Nurun mesajlarını vermeye calıştık ve kalacak yer konusunu çözmek için şimdilik bir oda ayarladık.
Burada çok arabi talebeler var. Ve çok kebab dükkanları var. Ertesi gün hemen bu kebab dükkanlarını gezerek sahipleriyle tanışmaya çalıştık. Buradaki türkler ne yazikki uzun süredir buralarda kalıp asimile oldukları için içlerindeki cevherler sönmüş yada eskimiş durumda. Bu yüzden bu insanlarla ilgilenmek bizim için farz hükmünde olduğunu düşünerek buradaki bir kebabçı kardeşin dükkanında Meyve Risalesi dersi başlatarak Yeni Zelanda’da ki ilk Nur dersimizi yapmış olduk elhamdulillah.
Buralarda herkes çok yoğun ve meşgul olduğundan dolayı, ayrıca bizim de maddi finansman meselemizi çözüp rahata ermemiz gerektiğinden dolayı ben bir restaurantta çalışmaya başladım. Orada yaklaşık 15 staff –görevli- çalışıyor bir tanesi benim telefonumdaki ezan sesini duydu. Çok güzel okunmuş bir ezan sesi muntazaman namaz vakitlerinde benim telefonumda çalıyor. Bana namaz vakitlerini hatırlatıyor. Bu güzel ezan sesini dinleyen Hindistanlı genç, bu nedir diye sordu. fakir kardeşinizde ezan ve İslamin güzelliğini anlatarak bu genç insana İslamı tebliğ ettim. Bu çok “holly” -kutsal- etkileyici bir ses dedi ve bana Kur’an-ı Kerim dinlemek istediğini söyledi. Ona Youtube’tan Kur’an’dan bazı kısa bölümler dinlettim. Çok etkilendi. Kendisinin herhangi bir dinle ilgisi olmadığını fakat bu yeni dine (İslam’a) büyük bir sevgisinin olduğunu bahsederek büyük bir alaka gösteriyordu.
Kendisini mescide davet ettim Cuma gününe. Gelip görmesini ve dinlemesini rica ettim kabul etti. Günlerden Perşembe’ydi. Akşam gusül abdesti almasını ve kelime-i şehadet duasını okumasını tembih ettim. Ertesi gün geldiğinde yüzü ve kalbi pırıl pırıl parlıyordu. Beraber mescide gittik. Böylece ben de Yeni Zelanda’da ki ilk haftamda mescide bir mühtediyle beraber gitmiş oluyordum. Mescidde Cuma namazı öncesi imam efendi ile tanıştım. Buradaki mescidler Hikmah trust isimli bir İslami kuruluşun idaresinde çeşitli centerler kiralanarak oluşturuluyor.
İmamlar da genelde genç ögrenciler. Fakir kardesiniz de güzel bir Turkiye ezaniyla bu mescitte bir ezan okudular. Bu yeni muhtedi kardeşimiz de bizi büyük bir ilgi ve alaka ile takip ettiler. artık müslüman olarak yaşamak istediğini ve bu dini çok beğendiğini söyleyerek bize teşekkür ettiler. Hidayetin Allah’tan olduğunu, bu nimeti verenin de Allah olduğunu kendisine izah ederek ona namaz sure ve dualarını öğreten bir kitap hediye ettim.
Buradaki en büyük cami olan Ömer camisinin imami ile de tanışarak onun haftada bir yaptığı hadis derslerine katıldım. Bu hadis derslerinde imam efendi Resul-i Ekrem hazretlerinin (s.a.v) hadislerini şerh ve izah ediyor. Fakir kardeşinize de büyük hürmet gösteren bu zata; üstadımızdan, Risale-i Nur’dan, Nur hizmetinden bahsettim.
Cemaatimizin hizmetlerinden bahsettim, ilgi ve alaka ile dinlediler. Kendisine Türkiye’den dini kitaplar getireceğimizi, beraber hizmet etmekle şerefyab ve serfiraz olacağımızı arzettim çok memnun oldular. Dua ettiler.
Aziz kardeslerimiz,
Buraya geleli 1 ayi geçti. Önümüzdeki en büyük sıkıntı zaman yetersizliği ve maddi problemlerin henüz aşılamamış olması.
Bu meyanda bütün kardeşlerimizin dua etmelerini ve Risale-i Nur hakikatlerini bu ülkedeki muhtaçlara neşr ve envar etmemizi Rabbimizin bize nasib eylemesini ondan niyaz ediyoruz.
Henüz bu ülkede Türkiye’deki herhangi bir cemaatin faaliyet ve hareketi söz konusu degildir. İlk olarak biz gelmis bulunuyoruz. Hocaefendi grubu burada küçük bir ana okulu açarak türkçe kursları yapıyorlar ancak bizim anladığımız manada Risale-i Nur’un neşr ve talimi manasında bir hizmet henüz buraya gelmiş değildir.
Bizler insanlara Risale-i Nur’u ve hakikatlerini tanıtmak istiyoruz bu gaye ile hareket ediyoruz. Bütün kardeşlerimizin de bizim bu niyetimizde halis ve muvaffak olması için dua etmelerini istirham ediyoruz.
İnşallah diğer mektubumuzda yeni Müslüman olan Japon kardeşimizin hikayesini sizlere arzedecegim. Binler selam eder hürmetlerimi arzederim.