Konda Araştırma'nın Türkiye'de iklim değişikliği algısını farklı grupların hassasiyetleriyle birlikte incelediği İklim Değişikliği Algı Raporu açıklandı.
Araştırma kapsamında 34 ilin merkez dahil 119 ilçesine bağlı 208 mahalle ve köyünde 2 bin 475 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşüldü. Saha çalışması 11-12 Eylül 2021'de yapılan araştırma, 15 yaş üstü yetişkin nüfusun farklı sosyoekonomik seviye ve yaşam tarzlarına göre çevre ve iklim değişikliğine ilişkin algı, görüş ve tercihlerini yansıtıyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 94'ü çevre ve doğayı korumanın toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu olduğunu düşünüyor.
Ekonomik kalkınma ve çevre koruma arasındaki ilişkiyi anlamak için sorulan sorulara, Türkiye genelinde her 4 kişiden 3'ü "ekonomik kalkınma için çevre kirliliğine katlanılmaması gerekiyor" cevabını verirken, vatandaşların yüzde 83'ü çevre ve doğaya zarar vermeden kalkınmanın mümkün olduğu görüşünde.
Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olmasından önce gerçekleştirilen araştırmaya göre, her 3 kişiden 2'si Türkiye'nin üretimde sera gazı salımını azaltması, toplumun yüzde 70'i Türkiye'nin iklim hedeflerinin Avrupa Birliği'ninki (AB) kadar iddialı olması gerektiğini belirtiyor.
Çözüm, ekonomik ve siyasi karar alıcılarda
Araştırmaya katılanların yüzde 64'ü iklim değişikliğinin sonuçlarından "herkes aynı şeklide etkilenecek" diyor.
Toplumun yüzde 35'i çocukları, yüzde 27'si yoksulları, yüzde 25'i gençleri ve yüzde 24'ü köylüleri iklim değişikliğinden en çok ve en olumsuz yönde etkilenecek dezavantajlı gruplar olarak değerlendiriyor.
Katılımcıların yüzde 50'si iklim değişikliğinin çözümü için öncelikli olarak hükümeti ve bakanlıkları, yüzde 41'i büyük şirketleri iklim değişikliğiyle mücadelede öncelikli sorumlular olarak görüyor.
Her 10 katılımcıdan 9'u iklim değişikliğiyle mücadeleye farklı biçimlerde bireysel katkı vereceğini ifade ediyor.
Güneş ve rüzgar en çok istenen enerji kaynakları
Toplumun ekonomik faaliyetler, elektrik kullanımı ve yaşam alanlarına yakınlığı açısından enerji kaynak tercihlerinin de incelendiği araştırmaya göre, yenilenebilir enerji kullanımının ekonomi ve ihracat açısından ülkenin gelişimi için avantaj olacağını düşünenlerin oranı sırasıyla yüzde 79 ve yüzde 75.
Elektrik kaynağı tercihini anlamak amacıyla yöneltilen "Seçim hakkınız olsa hangi kaynaklardan üretilmiş elektriği kullanmayı tercih edersiniz?" sorusuna, Türkiye genelindeki kişilerin yüzde 74'ü güneş, yüzde 66'sı rüzgar enerjisi cevabını veriyor. Kömürden ve nükleer santrallerden elde edilen elektrik sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 5 olarak en alt seviyelerde yer alıyor.
Tüm termik santrallerin kapatılıp güneş ve rüzgar enerji santrallerinin kurulması halinde olumsuz herhangi bir etkinin olmayacağını düşünenlerin oranı Türkiye genelinde yüzde 91. Bu yüksek oran, farklı demografik, sosyoekonomik ve siyasi tercih gruplarında da kendini gösteriyor.
Toplumun yüzde 75'i yaşadığı yerin yakınında nükleer santral bulunmasına karşıyken, bunu yüzde 59 ile kömür santralleri takip ediyor. Türkiye genelinde araştırmaya katılanların yüzde 73'ü yaşadığı yerin yakınlarında güneş enerjisi santrallerinin yapımını, yüzde 63'ü de rüzgar enerjisi santrallerinin bulunmasını tercih ediyor.
Toplumun yüzde 71'i yenilenebilir enerji kullanımının kişinin yaşam kalitesini olumlu etkileyeceği görüşünü ifade ediyor.
Aşırı sıcaklıklar, kontrolsüz orman yangınları ve seller
Saha çalışması geçen yıl yaz aylarında meydana gelen orman yangınları ve sellerin ardından yapılan çalışmaya göre, katılımcıların yüzde 76'sı iklim değişikliğinin bir sonucu olarak aşırı sıcaklıkları gösteriyor.
Katılımcıların yüzde 69'u kontrol dışı yangınlar ve yüzde 62'si selleri, iklim değişikliğinin sonuçları arasında görüyor. Kasırga ve dolu gibi aşırı hava olaylarından söz edenlerin oranı ise yüzde 40 seviyesinde.
aa