Yermedik hiç kimseyi; fiiline taslît olduk,
Baktık ki karşımızda; mukâvim güçler bulduk.
Anlayıp dinlemeden, her yerden geldi salvo;
Sormadı ehl-i vicdan; olmamış mı hiç falso!
Muhabbet; gözümüze, indirmiş birer perde!
Bakıp da sormamışız; hakikat payı nerde?
Nerde yanlış yapmışız, saçmışız ihvânları,
Nasıl târumar ettik, yetişmiş insanları?
Kaşlarımız hep çatık, kırış-kırış alınlar,
Neler çektiğimizi, bizden iyi kim anlar?
Şevk kalmamış kimsede, ayrılmış parça-parça;
Bize bir miras kalmış; sen fütursuzca harca!
Sormaz mı gelen nesil; bu muydu emvâliniz?
İttihâd etmek için, yok muydu bir çareniz?
İstemeyiz böyle mîrâs; gölge olmayın yeter!
Çekilseniz bir kenara, vallâhi kavga biter.
Her şey teceddüd etti, çağdan hep kaldık geri,
İsim tek yeni kalmış, eskimiş her bir yeri.
Mücedded, yeni olsak, yeni kuvvetler gelse;
Herkes ittifâk edip, omuz-omuza verse.
Siyaset bir kenarda; seçime kadar dursa;
Herkes bir satırında, kendinden bir şey bulsa.
Bir Risale merkezli; Nurculukta buluşsak;
Bir araya gelerek, güzel-güzel konuşsak!
Bak bu kadar insanlar; Nur’a müştâk! Bekliyor;
Parça-parça olunca; Nur hizmeti tekliyor.
Himmetler bir arada, hizmete tevcih olsa,
Havuzlar bir arada, ordan kovalar dolsa.
Hiç kimsede endişe; olmaz yarından tasa;
Herkes Nur’dan bahseder, üstüne basa-basa.
Tüm dünyada, sesimiz gürce çıkar, duyulur,
Herkes bir ülke seçer; hizmetine koyulur.
O zaman himmet gelir! Hizmet sâye-bân olur;
Her ülke, sinesinde; Nur dershâneler bulur.
Az kaldı hem dünyanın, hem de bizim ömrümüz;
İlân etmek Nurları; değişmeyen ülkümüz.
Îmân ile müşerref; hem de İslâm olsunlar,
Hem dünyada huzuru, hem cenneti bulsunlar.
Bak ne kadar hayırlı, ittifâkımız bizim;
Herkese bir şevk gelir, herkeste artar âzim!
Koşturur gece-gündüz; devran eder dünyayı,
Gerçekleştirir elbet, müjdelenen hülyayı.
“Bu Nurlar parlayacak, okuyacak tüm dünya;”
Bir gün gerçek olacak! Hayâl sanılan rüya!...
Yermedik hiç kimseyi
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.