İTTİHADI İSLAM YAZILARI-II
Eğer dinlerin rengi varsa, islamın rengi nedir? Hangi renk islamı temsil eder?
İnsanlara böyle bir soruyu yöneltsek, hiç tereddütsüz alacağımız cevap “YEŞİL” olacaktır.
Öyle ki, ”yeşilin İslamı temsil ettiği noktasında, ister müslim olsun,isterse gayri müslim, fark etmez,değişik inanç sahipleri bu konuda hem fikirdir.Yani, bütün dünya genelinde fikir birliği –ittihadı umumi- söz konusudur. Zira,1990 yıllarında Berlin duvarının yıkılması ve Varşova paktının dağılmasıyla,ABD’nin ve NATO’nun düşman algısını kırmızıdan yeşile çevirdiğini,bunun anlamının da bundan böyle düşman olarak islamiyet ile İslam halk ve devletlerini hedef tahtasına yerleştirdiğini bütün dünya basını yazdı,çizdi,anlattı,duyurdu.Bütün bunlardan anlıyoruz ki islamın rengi yeşildir ve böyle kabul edilmektedir.
Peki Bediüzzaman’ın eserlerinde İslam'ın ya da İttihad-ı İslamın rengi konusunda bir tanımlaması var mıdır? Evet, vardır. İşte Münazarat adlı eserinde şöyle ifade etmektedir.
Sual: Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et.
Cevap: İki Mekteb-i Musibet Şehadetnamesi ismindeki eserimde tarif etmişim. Şimdi ileride o kasr-ı muallânın(yüksek sarayın) bir taşını, bir nakşını göstereceğim. İşte, kâbe-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın(islamın nurlu birlikteliğinin) Hacerül-Esved'i, Kâbe-i Mükerremedir; ve dürret-i beyzâsı(parlak incisi), Ravza-i Mutahharadır; Mekke-i Mükerremesi, Ceziretü'l-Araptır; medine-i medeniyet-i münevveresi(nurlu medeniyet şehri), tam hürriyet-i şer'iyeyi(şeriatla edeplenmiş kusursuz hürriyeti) tatbik eden Devlet-i Osmaniyedir. Eğer İslâmiyet milliyetini ve İttihad-ı İslâmın taşını ve nakşını istersen, işte bak: (1) Hayâ ve hamiyetten neş'et eden civanmerdâne humret(kırmızılık); (2) hürmet ve merhametten tevellüd eden mâsumane tebessüm; (3) fesâhat(açık ve güzel konuşma) ve melâhattan(yüz güzelliğinden,cemalden) hasıl olan ruhânî halâvet(tatlılık); (4) aşk-ı şebabîden(gençlik aşkından), şevk-i bahârîden(ilkbahar sevincinden) neş'et eden semâvî neşe; (5) hüzn-ü gurûbîden(hüznün batmasından,sona ermesinden), ferah-ı sehharîden (sihirli, mucizevi ferahlıktan) vücuda gelen melekûtî lezzet(ilahi,uhrevi lezzet); (6) hüsn-ü mücerredden(saf güzellikten), cemâl-i mücellâdan(parlak güzellikten) tecellî eden mukaddes ziynet(kusursuz güzellik); birbiriyle imtizaç edip, ondan çıkan levn-i nuranî (nurlu renk) ancak o şark ve garbın kab-ı kavseyni(ayıranı,sınır çizgisi) olan kâbe-i saadetinin tâk-ı muallâsının(yüksek kemerinin) kavs-ı kuzahının(gök kuşağının) elvan-ı seb'asının(yedi renklerinin) lâcivert levninin(lacivert renginin) timsali (sureti,sembolü), belki şu levnin manzarası(lacivert rengin manzarası) bir derece irae edilebilir.(gösterilebilir) Lâkin ittihad, cehl ile olmaz. İttihad, imtizac-ı efkârdır(fikirlerin uyuşması,kaynaşmasıdır). İmtizâc-ı efkâr, mârifetin şua-ı elektriğiyle olur (fikirlerin uyuşması ise, bilimin ışığı ve ilmin aydınlığı ile olur).
BEDİÜZZAMAN, İTTİHAD-I İSLAMIN RENGİNİN LACİVERT OLDUĞUNU SÖYLÜYOR?
Evet, İttihadı İslamın renginin lacivert olduğunu, ayrıca ittihadın da cehaletle değil, fikirle ve fikirlerin kaynaşması ve uyuşmasıyla olacağını ifade ediyor. Fikirlerin imtizacı konusundan bahsederken de Medresetüzzehra’yı ve bu eğitim modelinin ittihadı islama çekirdek olma vasfını hatırlamamız gerekiyor.Çünkü bu eğitim modeli hem cehaleti ve zarureti(yoksulluğu) hem de ihtilafları(ayrılık ve tefrikaları) ortadan kaldırmayı amaç edinmekle, ittihadı islamın bir nevi çekirdeki aslisi olma vasfını taşıyor.
Neyse biz lacivert konusuna tekrar dönecek olursak; Zira,Üstad, yukarıda ittihadı islamı tanımladığı bahiste şöyle anlatımda bulunmaktadır.
“…kavsı kuzahının,elvanı seb’asının lacivert levninin timsali,belki şu levnin manzarası bir derece irae edilebilir...” (…gök kuşağının yedi renklerinin baskın lacivert renginin sembolü, belki şu lacivert rengin manzarası bir derece gösterilebilir…) şeklinde ifadesini açıklarken, burada lacivert renkten tesadüfen bahsedildiğinden ve bunun yerine herhangi başka bir rengi de söylemesinin muhtemel olduğundan iddia edemeyiz. Zira, Risale-i Nur okuyucuları bilir ki, bu eserlerde hiçbir kelime tesadüfen zikredilmemektedir.
Öyleyse bu ifadelerden hangi anlamları çıkarabiliriz, onun üzerinde durmak gerekiyor.
Birincisi, İttihad-ı İslamın rengi olarak anlar isek,güneşin yedi renginin tek bir şuasında (ışınında) imtizaç ettiği,toplandığı gibi,İslam halklarının tamamının tereddütsüz hem fikir olduğu, inandığı, müttehid olduğu konulara vurgu yapmak için bu tabiri kullanmıştır, diyebiliriz.
İkincisi, Cemahiri Müttefikai İslamiyenin,yani demokratik ittifakla teşekkül eden islamın idari yapısının sembol rengi olarak anlayabiliriz.Bu bağlamda, çok uluslu,çok renkli,çok mezhepli, elbette içinde azınlıkları da barındıran ve çok kültürlü ittifaklardan oluşan demokratik bir federasyonun idari yapısının dominant lacivert renkle sembolize edildiğini söyleyebiliriz. Yönetimde ki resmiyeti, ciddiyeti, güveni,verimliliği,uzak görüşlülüğü de lacivert renk doğru temsil etmektedir.
Üçüncüsü ki, bu aynı zamanda ikinci yorumun diğer bir şekilde ifadesidir. Nasıl ki, güneş arzda tecelli edince, yedi ana renge ve ara renklere ayrılmakla birlikte,aynı gökyüzünün lacivert (koyu mavi) çatısı altında bütün renkleri toplar ve çeşitli renkler bu koyu mavilik altında birlikte ittifakla yaşarlar. Aynen öyle de çeşitli kültürler, Birleşik İslam Cumhuriyetlerinin demokratik, adil,insan haklarına saygılı ve hoş görülü yönetimi altında kendi kimliklerini de koruyarak insanca yaşama konusunda ittifakla yaşayabileceklerini ortak lacivert sembolüyle anlatır.
Bunun dışında aşağıdaki anlamları da ihsas eder;
Hani, nasıl ki,Asr’ı Saadet’in çalkantılı siyasi olaylarına bakıldığı zaman,Hz.Ali (r.a),bu zamanda da O’nun görüş ve ictihadlarını kabul eden,esas prensip ittihaz eden Risale-i Nur müntesibleri olarak;
-Adaletin tahakkuk etmesinde,
adaleti mahza’yı ( tam adaleti) esas alırız ama reel politik bizlere adaleti izafiyeyi dayatır.
-Siyasette ise,
hayrı mahz’ı (şerrin tamamen dışında kalmayı ifade eden tamamen hayırlı olanını) seçmek isteriz ama reel politik bizleri ehveni şer partileri seçmek zorunda bırakır.
-İttihadı islama gelince de;
Saf, katıksız İslam ümmetiyle yola çıkmayı ve ümmeti Muhammed’le (a.s.v) mutlak İslam birliği kurabilmeyi amaç ediniriz ama reel politik ve akıldanelerimiz bizlere, ittihadı İslam sürecinde çok kültürlü ittifaklarla ancak yola devam edebileceğimizi söylerler.
-İttihadı islamın rengi konusunda da,
Ümmeti Muhammed (a.s.v) ister ki, ittihadı islamın rengi yeşil ya da yeşilin tonları olsun ama İslam coğrafyasındaki inanç ve kimlik çeşitliliği bize derki,” gelin lacivert olsun”.
-Bütün bunların dışında,
İsevi ruhanilerle de ehli beyt ve İslam milletleri arasında tesis edilecek birlikteliğin adı, ittihad değil ittifak olacağından, bu ittifakın renginin de lacivert (koyu mavi) olacağını söyleyebiliriz. Zira, batının rengi mavidir, lacivert ise, koyu mavi demektir. Yani, mavili İsevilerin,yeşilli islamla ittifaklarına işareten ve remzen kader bize laciverti giydirecektir.
LACİVERTİ GİYMEK İSE, DÜNYAYI YÖNETMEYE TALİP OLMAK DEMEKTİR.
Bizlere ,cenneti de hatırlatması nedeniyle,yeşili severiz,zira,insanları dinlendirir ve herkese huzur verir.Ancak lacivert, ”devleti, idareyi, resmiyeti, ciddiyeti ve güveni” temsil etmekle; ittihadı islamın çatısını sembolize eden, Cemahir-i Müttefika-i İslamiye İdaresinin, yani, Birleşik İslam Cumhuriyetleri Yönetiminin, taahhüdü altında yaşayan diğer bütün renklere güven ve barış içinde yaşama garantisini veren ve o renklerin temessülatından oluşan ittifakı anlatır.Tıpkı, yeryüzü denilen bu arz gemisinde değişik renk,ırk,dil,din,kültür ve fikirdeki insanların aynı lacivert, mavi gökkubbe altında yaşadıkları gibi.
Gayemiz,ittihadı islamı bütün islam milletlerine anlatmak,tanıtmak,sevdirmek ve ittihadı islam şuurunda insanlar kazanmak olmalı.Yeşil ve lacivert konusu ise, sadece bu yazının bir bahanesi değil elbette; yeşilin ittihadın, lacivertin ise, ittifakın sembolü olduğunu anlamış olmalıyız.
Herşeyde olduğu gibi,ittihadı İslam yolunda da hamiyet sahibi olabilmek için bu yolun sevdalısı olmak gerekiyor. İttihadı islamı sevmek ise, onu tanımakla olur.
Sizler,kalpten seven gönül kardeşlerimiz olarak bunu iyi bilirsiniz... Muhabbetle…