Avustralya’dan okuyucumuz: “İşârâtü’l-İ’câz’da müzikle ilgili olarak, “Yetimâne hüzünleri, nefsânî şehevâtı tahrik eden sesler, haramdır” deniyor. Burada geçen ‘yetimâne hüzünler’ ne demektir? Açar mısınız?”
Bu kısım Bakara Sûresinin yedinci âyetinin tefsiridir. Bakara Sûresinin yedinci âyeti mealen şöyledir: “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.”1
Bediüzzaman’a göre, bu âyette anlatılmak istenen şudur: Kalp ve vicdan iman nuru ile yüksek hakikatlere mazhar olduklarında hayat, ışık ve kemalat kaynağı iken, küfre ve inkâra sapılması durumunda karanlıklı, ıssız ve muzır bir haşarat yuvası olurlar ve hakka ve hakikate karşı kendilerini kilitlerler.
Kalbe küfür girmesi durumunda kulağa ait de pek büyük bir nimet kaybedilmiş olur. Öyle ki, zarı iman nuru ile ışıklanan kulak, kâinatın her bir zerratından hal diliyle gelen zikir ve tesbih seslerini işitir ve anlar. Hatta o iman nuru sayesinde rüzgârların güzel ıslıklarını, bulutların yüksek naralarını, denizlerin dalgalarının anlamlı nağmelerini, yağmurun ince şıpırtılarını, kuşların mânâlı civcivelerini, suların derin şırıltılarını ve hakeza her cins varlıkların ulvî tesbihatını ve yüksek zikirlerini işitir ve anlar. Kâinat adeta bir musiki dairesi gibi olur. Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümatla kalplere Rabbanî heyecanla dolu yüksek aşkları vermek suretiyle kalpleri ve ruhları nuranî âlemlere götürür, yüksek zevklere gark eder.2
Fakat gerçekte böyle yüksek hakikatlere lâyık olan o güzel kulaklar küfür ve dalâlet pislikleri ile tıkandığı zaman, o lezzetli, manevî, yüksek ve güzel seslerden mahrum kalır. Manevî lezzet veren avazlar ve güzel sesler, böyle kirli kulaklarda yetimâne ağlamalar zannedilir ve matem çığlıklarına dönüşür. Başka bir ifadeyle, kalpte ve ruhta küfrün ve dalâletin yer etmesi nedeniyle kirlenen kulaklar, zerrelerden kürelere kadar varlıkların yüksek zikir seslerini matem çığlıkları ve yetimane ağlamalar olarak algılar. Kalp, inançsızlığın getirdiği boşlukla, geçici dostluklara bel bağlar. Oysa geçici dostluklar umulmadık bir zamanda bitecek, dostlar beklenmedik bir anda ayrılacaklardır. Dünyada başlayan ayrılıklar, nihayet ölümle perçinlenecek ve her ölüm Allah için olmayan dostları birbirinden ayıracaktır. Ne var ki böyle dayanılmaz ayrılıklar, hep sevgiye lâyık, hep sevmeyi seven ve hep muhabbete âşık olan kalplerde ebedî yetimlikler, yetimâne hüzünler, çaresiz acılar ve dermansız yaralar açacaktır. Korkunç vahşetler ve sonsuz yalnızlıklar kalpte ve ruhta onarılmaz travmalar meydana getirecektir.
İşte bu sırdandır ki dinimizce bazı sesler helâl, bazıları da haram kılınmıştır. Kalbe yüksek haz ve ulvî feyiz veren ve ilâhî aşkları dillendiren sesler dinimizce helâldir. Yetimane hüzünleri ve nefsin şehvetini tahrik eden sesler ise haram kılınmıştır. Bu ölçü bizim müzik parçalarını dinlerken esas alacağımız ölçüdür. Yani bir müzik parçası veya biz müziğin sesleri ve sözleri, şirk, isyan, Allah’a itaatsizlik, kaderi tenkit, kaderden şikâyet ve haram duyguları, haram istek ve arzuları dile getiriyor ise, böyle müzik parçası da, böyle müzik sözleri de, sesleri de dinlenmemelidir. Buna cevaz yoktur.
Bediüzzaman Hazretleri burada hüzünleri iki grupta dikkatimize sunuyor: 1-Ulvî hüzünler. 2-Yetimane hüzünler.
1-Ulvî hüzünler: Kulun Allah’a kulluğunu konu alan hüzünlerdir. Yani kulun günahları nedeniyle gözyaşı dökmesi, tövbe ve istiğfar ederken ağlaması, Allah’ın azabını, celâlini ve kahrını düşünüp korkup ağlaması, Allah için sevdiği dostlarının günahlarının bağışlanması için dua ederken hüzünlenmesi, dostların ayrılıklarında onları Allah’a emanet ederken kalbin rikkate gelip duygulanması ve gözlerden yaşlar süzülmesi, ölüm ve ayrılıklarda isyan hisleri ile değil, teslim, şükür ve duâ hisleri ile kalbin ağlaması, ölen bir dostunun kabir azabının kaldırılması için dua ederken gözlerden yaşlar gelmesi ulvî hüzünlerdendir. Böyle hüzünler sevaptır. Allah katında kıymetlidir. Bir damlası cehennem ateşini söndürür, kulu cehennemden azat eder. Nihayet Peygamber Efendimiz (asm) Allah korkusundan ağlayan göze cehennem ateşinin dokunmayacağını3 ve Allah’ın kıyamet günü azap etmeyeceğini4 ve Allah korkusundan bir sinek başı kadar da olsa yaş akıtan gözün kıyamet günü ağlamayacağını müjdeliyor.5
2-Yetimane hüzünler ise, kısaca kulun Allah için olmayan hüzünleri ve gözyaşlarıdır. Dünyevî aşklar ve ayrılıklardan kaynaklanan, dünyevî kaygılardan ve kuruntulardan beslenen, dünyevî endişelerin ve arzuların tetiklediği hüzünler bu sınıfa girerler. Böyle hüzünler Allah katında hiçbir değere sahip olmadığı gibi, ahirette de ne cennete girmeye, ne günahların bağışlanmasına, ne de cehennemden kurtulmaya hiçbir fayda sağlamazlar.
Dipnotlar: 1- Bakara Sûresi: 7 2- İşârâtü’l-İ’câz, 72 3- Câmiü’s-Sağir, 3/1211 4- Câmiü’s-Sağir, 4/1564 5- Câmiü’s-Sağir, 4/1336
Yeni Asya