Yine de başbakanı tebrik ediyorum!..

Hüseyin YILMAZ

Said-i Nursî, bir hilkat garibesi; emsãline bin yılda bir rastlanan bir nãdire-i hilkat. Bitlis’in bir köyünde, fakir bir âilenin çocuğu olarak hayata gözlerini açmış. Doğru dürüst, nizãmî bir tahsili yok. Kaynaklar topu topuna  üç aylık bir tahsil hayatını kaydediyor; bir karpuzun bile yetişemeyeceği kadar kısa bir müddet.

Garipliğinin tezãhürlerinin bebekliğinden itibaren başladığı rivãyet arasında. Garib-üz zaman, Bediüzzaman gibi lâkablarla şöhret bulmaya başladığında henüz çok gençtir. Molla Said-i Meşhur diye yadedildiği devirlerde ise akılbaliğ bile değildir...

Hayatının bütün safahatı bir büyük insanın mücadele destanlarıyla yüklüdür. Osmanlı Devlet ricãliyle bulunduğu coğrafyada vãlilik seviyesinde temas içindedir; küçüklerle, küçük meselelerle hiç işi yok; olmamış...

İngiliz müstemlekât nâzırının Kur’an’ı imhã plânını işittiğinde mukaddesatına dokunulmuş bir cengaverin azim ve edasıyla mücãdele meydanına atılır. Kur’an’ın söndürülmez ve söndürülemez bir nur olduğunun mücadelesini son nefesine kadar verir. Dâvâsını isbat etmiş, haklı çıkmış ve gönül rahatlığı içinde teslim-i ruh etmiştir. Bitlisli Said bugün sadece yetiştiği coğrafyanın, içinde gözlerini hayata açtığı Kürt kavminin, hayatını îmãnlarının necatına fedã ettiği Türk kavminin, birliğini tesis için iki cihãn saâdetinden vaz geçtiği İslâm ãleminin değil; bütün insanlığın değeridir. Saâdet ondan kaçmakta değil, ona yakın olmaktadır artık...

Bir asırdır Türkiye’yi olduğu yere mıhlayan, prangalayan resmî ideolojinin mucid ve münşisi M. Kemâl ve icraatına karşı hayatı müddetince verdiği mücãdelenin tabiî neticesi olarak onu kabulde büyük zorluk, TC’nin olmuştur. Dünyayı aydınlatan güneş, pencerelerine zifiri karanlık perdeler çeken Çankaya teşekkülünü hãlâ rahatsız ediyor. 2015 yılını Said-i Nursi yılı ilân etme tartışmaları yapan Birleşmiş Milletlerin sesi bile bu putlaşmış yapının sağır kulaklarına işlemiyor...

Gönlünden geçenleri rahatlıkla söyleyebilse, bu satırların yazarı gibi ifâdeler kullanması kuvvetle muhtemel başbakan bile, bir yığın ve ayrı uçlardan, birbiriyle tezãd teşkil eden isimlerin arasına aldığı Bitlisli Said’in isminin önüne bir emniyet duvarı çekme ihtiyacı duyuyor:
 
“'Seversiniz, sevmezseniz; beğenirsiniz, beğenmezsiniz; görüşlerini kabul edersiniz, etmezsiniz... Ama Ahmedi Hani'siz, Bitlisli Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır.”

Bu satırlar Başbakan için elbet de zâd-ı âhirettir, ama aynı zamanda elem vericidir.  Elem vericidir, zirâ bir emniyet kaydı düşmeden Nâzım Hikmet’i sahiplendiği kadar bile sahiplenememiştir bu cihãnşümûl insanı. Maalesef Türkiye hâlâ bir devlet esaret ve istibdadı altındadır. Başbakanı bile hürriyet içinde değildir. Sadece başbakan mı, Cumhurbaşkanı bile eşinin başörtüsünü koruyamamakta, bu en basitinden din ve vicdan hürriyetinin tezahüründen dolayı eşini koluna takıp yasak duvarlarının hisarlarını aşamamaktadır. Yine de başbakanı tebrik ediyorum... Zirã, bu memleketin utanç ve elem verici bir yakın geçmişi vardır... Zirã, bu memleket başbakanlarını asmış, cellatlarını devletbaşkanılığına taşımış ve bunu sineye çekebilmiştir. Zirâ bu memlekette yeri kapkara bir zindan veya darağacı olması gereken Evren, Eski Cumhurbaşkanı olarak muamele ve hürmet görmektedir. Zirã, bu memleket hãlâ Genelkurmay başkanının gün aşırı uzun uzun ve tehdit dolu siyãsî nutuklar atabildiği ve bunun çok tabiî bir şeymiş gibi karşılandığı rezil bir memlekettir...

Bütün bunların hükümferma olduğu bir coğrafyada, bütün dünya çoktan kabullenmiş ve baştacı etmiş olsa bile, Bitlisli Said’i andığı için yine de başbakanı tebrik ediyorum; tebrik ediyorum...

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.