Koestler, müthiş bir yazar. Alman. Cümleleri keskin bir bıçak gibi saplanıyor şuurunuza. Kamçılayan, tetikleyen ve merak uyandıran. Birçok gözde çalışmaya imza atmış olan yazarımızın en dikkate şayan ve kayda değer çalışması: Yogi ile Komiser.
Düşünce tarihinin iki zıt kutbunu temsil eder Yogi ile Komiser. Yogi, duygunun, sanatın, estetiğin, çığlığın, coşkunun ve “ihsan”ın temsilcisi. Komiser, Hukukun, kanunun, nizamın, ilkenin, etiğin ve “adalet”in temsilcisi.
Biri kovalayan, diğeri kaçan; biri şuur, diğeri şuuraltı; biri kılıç, diğeri gül… Biri kabuk, dekor, mobilya, satıh; diğeri, mana, öz, ruh, derun. Düşünce tarihinde zafer bayrağı daha doğrusu naraları genellikle komiserin elinde. Yani iktidarın, otoritenin, Sezar’ın elinde.
Komiser sosyoloji ile ilgilenir, yogi ise psikolojiyle. Biri birey ile toplum arasındaki uyumsuzluğu inceler, diğeri birey ile kainat arasındaki uyumsuzluğu. Onun için birincisi daima aksiyon halinde, gergin ve kaşları çatık; ikincisi daima yerinde, sakin, mütevekkil ve mütebessim.
Kendi mana dünyamız açısından bakacak olursak; İslam düşünce tarihinde iki ana damar var: Biri resmi damar, diğeri sivil damar. Yani biri Komiser, diğeri Yogi. Resmi İslam, hukuku, siyaseti, kanunu ve gücü merkeze alır ancak onunla toplumsal bir değişim ve dönüşüm yapabileceğine inanır. Onun için zaman zaman totaliter, jakobenci (tepeden inmeci) tavırlar sergiler. Bazen de “muhafazakar Kemalizm” olarak tanımlayabileceğimiz tuhaf hareketler sergiler. “Dindar Kemalizm” daha doğrusu. Emevi ve Abbasilerde olduğu gibi…
Sivil İslam ise, duyguyu, tedrici ıslahı, iknayı, kültür ve medeniyeti kısacası tekil olarak insanı merkeze alır. Onun için çoğunlukla, “hoşgörülü,” diyaloga açık, şiddete karşı mesafeli, manevi tekamülden yana bir tutum içerisindedir. Etikten daha ziyade estetiğe önem verdiği için etik taraftarlarınca hücuma uğrar çoğunlukla. Ayırt edici vasfı “müspet hareket”tir.
Tasavvuf ile selefilik, tarikat ile şeriat, tekke ile medrese, mektep ile medrese, İbn-i Arabi ile İbn-i Teymiyye, Tagor ile Gandi arasındaki ezeli kavga.
Komiser de Yogi de, gerçekte diyaloga kapalıdır. Muhalifine ve karşıtına. Konuşmaları monolog kabilindendir umumiyetle. İkisi de buyurgandır, kayıtsız ve şartsız itaat isterler. “Nas”çıdırlar, doğmacıdırlar, mutlakçıdırlar. Oturup bir parça müzakere, polemik veya fikir alışverişi yapamazsınız onlarla. Bunlar ancak “aradaki”lerle, “araftaki”lerle yapılabilecek şeyler. Dindar demokratlarla yani. Bunların ise gücü ve yetkisi, kitleler üzerindeki tesiri sınırlı, tarihi değiştirme kudretleri çok azdır. Çünkü asıl dava komiserle yogi arasındadır.