Röportaj: Serdar Bilgin-RİSALE AKADEMİ
Prof. Dr. Servet Armağan ile Medresetüzzehra’yı konuştuk.
YÖK, SAİD NURSİ’NİN MODEL ÜNİVERSİTE TEKLİFİNİ İNCELEMELİ
Medresetüzzehra’yı nasıl anlamalıyız?
Medresetüzzehra bir tekliftir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi hem şarka, Osmanlı’ya hem de İslam dünyasına bir teklif sunuyor. Bu teklifin orijinal adı “Medresetüzzehra”dır. Ben bu ismi, “Model Üniversite” olarak adlandırmayı tercih ediyorum. Çünkü Üstadın bu teklifi, yüksek öğrenim ve öğretimde orijinal bir yeniliktir, bir tecdid ve ihyadır. Kapsamlı ve manidar olan bu teklife en uygun tabirin “Model Üniversite” olacağı kanaatindeyim. Bu model, modern uygulamalara da ışık tutabilir. Bu sebeple memleketimizdeki eğitimciler, akademisyenler, Said Nursî’nin bu model üniversite teklifi ile yakından ilgilenmelidir. En azından bu teklifin analizini yapmalıdır. Özellikle rektörler ve YÖK idarecileri bu teklifi masaya yatırıp incelemeli, üzerine sempozyumlar düzenleyip, mahiyetini iyice anlamalıdır. Bu müzakere sürecini şahsım adına olumlu ve önemli buluyorum. Medresetüzzehra müzakareleri bu analiz zeminine vesile olur inşallah.
TEMELİNDE FAZİLET VE DİYANET İLE YOĞRULMUŞ POZİTİF BİLİMLERİN OKUTULMASI VAR
Bediüzzaman’ın sunduğu Model Üniversite teklifinin çerçevesini nasıl çizebiliriz?
Üniversitelerin bir memleketin kültürel olduğu kadar ekonomik hayatında da rolü büyüktür. Kalkınmanın birinci esasının eğitim olduğunu düşünürsek bu rolün değerini daha iyi anlarız. Üstadın sunduğu Model Üniversite teklifi pozitif ilimlerin yanında, dini ilimlerin de okutulması ve böyle bir müfredatın tatbikini istiyordu, teklifin bundan 100 sene evvel ileri sürülmüş olduğunu hesaba katarsak çok ileri bir anlayışın ürünü kabul edilmelidir. Bu model üniversitenin temelinde fazilet ve diyanet ile yoğrulmuş pozitif bilimlerin okutulması vardı, bu sayede talebelerin ilimden tam feyiz almaları mümkün olacak, her iki grup da tek kanatlı değil, iki kanatlı kuşlar gibi rahat uçacak, yani hayata kolay intibak edecekler, halka yardımcı olabileceklerdir.
Bunun neticesinde İslamiyet’i saçma sapan hikâyelerden, İsrailiyat denilen yorumlardan ve katı ve soğuk taassuptan; kısır döngü dediğimiz faydasız muhakeme usullerinden zihni kurtaracak, demegojiye (Mugalataya)engel olacaklardır. Aksi halde sadece dini ilimleri okuyan ve fakat modern ilimlerden haberi ve bilgisi olmayan öğrencilerde “taassup” başlayacak; sadece modern ilim okuyup da dini ilimlerden bilgisi ve haberi olmayan talebelerde ise, dini konularda ve hükümlerde “şüphe” ortaya çıkacaktır. Model üniversite hakikate ulaşmada dengeyi esas almıştır.
BU ÜNİVERSİTEDE İŞ BÖLÜMÜ OLACAK, HİZMET SUNARAK, GELİR TEMİN EDECEK
Tedris dili Arapça vâcib Türkçe lâzım, Kürtçe ise câiz olacak. Hizmet sunarak, bir gelir temin edecektir. Bu üniversite, hizmeti karşılığı elde edeceği geliri, günümüzde kullanılan tabir ile döner sermaye ve katkı payı kavramı çerçevesinde, bu hizmeti üretenler arasında dağıtılacaktır. Elde edilen gelir geleceğe dönük olarak, eğitim yatırımlarının finansmanında kullanılabilir. Bütün bunları Said Nursî, “Semerat” kavramı altında ifade etmiştir.
Bu üniversitede iş bölümü olacaktır. Taksimü’l-a’mal kaidesi bitamamiha tatbik edilecektir. Yani ilimler ihtisas kollarına göre bölümlere, günümüz tabirleri ile Anabilim veya Bilim Dallarına ayrılacaklar. Ancak bu bölümler arasında, geçiş yolları ve imkânları bulunacak ve bölümlere ayrılınca, her bölümden uzman çıkarmak kolay olacaktır. Bu durum bugün üniversitelerde “Bölüm” kabulü suretiyle öğrenim yapmak gibidir. Mesela Siyasal Bilgilerde Maliye ve Kamu Yönetimi Bölümü gibi. İktisatta Maliye ve İktisat bölümleri gibi. Tıp Fakültelerinde yaklaşık 20 ana bölüm bulunuyor. Bu bölümlerde dersler arasında elbetteki benzerlik ve aynılık vardır ve olacaktır. Ama uzaman olmak için, tıp mezunları bir bölümde yoğunlaşır ve mezun olurlar. Mesela İç Hastalıkları Bölümünden uzman olarak mezun olmak isteyen, elbette ki, mikrobiyoloji bölümündeki derslerden ve bilgilerden de haberi olur ve olmalıdır. Bu üniversitede okuyanlara ilimlerden tam istifade etmenin şartları sağlanmalıdır. Mesela Laboratuvar, deneme tarlaları, klinikler iyi olmalıdır ta ki, burada okuyanlar tam feyiz alabilsinler.
ÖRNEK DERS PROGRAMLARI
Bediüzzaman’ın teklif ettiği, dini ilimler ile modern (müspet, fen ilimleri) beraber okutmak nasıl bir ders programı ortaya çıkartır?
“Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc…” Said Nursî dini ilimler ve yeni ilimleri birbirinin içine katarak tedris edilmesini uzun zamandır teklif etmekte ve kendi derslerinde de uygulamaktaydı. Ancak ders programına ait örnekler, Said Nursî’nin makale ve kitaplarında yer almıyor, çünkü Said Nursî konunun sadece ana hatlarını orta koymuştur. Tatbikat yapanlar bu fikrin pratik uygulanabilen taraflarını düşünecek ve ders programlarına yerleştireceklerdir. Biz bu araştırmayı yapan ve üniversite hayatında senelerce çalışmış ve bilimsel yayın yapmış mütevazı bir kimse olarak aşağıdaki ders programlarını örnek olarak vermek isterim.
Sosyal Bilim okuyan, özellikle İlahiyat öğrenimi yapan okullarda:
Birinci sınıf: Fen bilimlerinin temel esasları, kudret-i ilahiye ile bu ilimlerin ortaya çıkışı vb.
İkinci sınıf: Fizik, kimya ve biyoloji vb. ilminin ana esasları. İlim-i İlahi’nin bu ilimlerde tecellisi: Yer çekimi, hayat ve vücuttaki kimyasal bileşimler(Kur’an ve hadislerden örnekler).
Üçüncü sınıf: Astronomi, jeoloji ve tıp vb ilimlerinin ana esasları.) (İlim-i İlahinin bu ilimlerde tecellisi (Kur’an ve hadislerden örnekler).
Dördüncü sınıf: Tıb ilminin uygulanması, Tıbb-ı Nebevi, oruç, namaz vb. uygulamaların fen bilimleri açısından açıklanması vb.
Fen Bilimi okuyan, özellikle Tıp ve Biyoloji öğrenimi yapan okullarda:
Birinci sınıf: Sosyal bilimlerin temel esasları, kudret-i ilahiye ile bu ilimlerin ortaya çıkışı vb. İkinci sınıf: Amentünün kısa açıklanması, Sünnetullah (Kevni kanunlar). İlim-i İlahinin bu ilimlerde tecellisi: Kudret-i ilâhiye, öldükten sonra dirilme-haşir (Kur’an ve hadislerden örnekler).
Üçüncü sınıf: İcatlar-keşifler ve bunlara doğrudan veya dolaylı işaret eden âyet ve hadisler. Dördüncü sınıf: Tarih boyunca İslam dünyasında yapılmış fen bilimleri kesifleri ve yazılmış eserlerden örnekler.
Verdiğim bilgileri dört yıllık yükseköğrenim programlar için kullanabilirsiniz. İki yıllık meslek yüksekokulları için uygun kısaltmalar yapılabilir. Yeni örnekler de verilebilir. Biraz önce ifade ettiğim örnekler, yaklaşık 50 yıllık ilmi çalışmalarımızın bize kazandırdığı düşüncelerimizdir. Bu örnekler esas alınarak tamamlayıcı yeni alternatifler geliştirilebilir. Ve özellikle uygulamadan doğan aksaklıklar giderilebilir.
“MODEL ÜNİVERSİTE”NİN BAZI ÖZELLİKLERİ BUGÜN TAHAKKUK ETMİŞTİR
Bu model üniversitenin bugün eğitim kurumlarımızdaki karşılığı ya da katkısı nelerdir?
Üstad Bediüzzaman’ın dinî ve fenni (modern) ilimleri mezc ve derc ederk okutma teklifi, dünyadaki üniversitelerde henüz tatbik edilmeye başlanamamıştır. Bunun altını çizerek sorunuza cevap vermek istiyorum.
Üstadın teklif ettiği bu “Model Üniversite”nin bazı özellikleri bugün tahakkuk etmiştir. Mesela; fakülteler bölüm, anabilim, bilim dalları ve kürsü gibi kısımlara ayrılmıştır. Üniversitelerde imtihanlar artık yapılıyor ve sürüncemede bırakılmıyor. Aynı şekilde, talebeleri 2-3 hoca değil geniş bir dairede yer alan ilim adamları eğitiyor ve imtihan ediyorlar. Üniversitelerin gelirlerine gelince; memleketimizde devlet üniversitelerinin tüm ödenekleri devlet tarafından veriliyor. (Kamu Maliyesi) özel üniversiteler ise, büyük kısmını onu kuran vakıftan alıyor, bir kısmını ise “Devlet”ten alıyor. Batı’da bunlara ek olarak, alınan projelerin gelirlerinin bir kısmı da üniversitelere ve öğretim üyelerine kalıyor. Bizde “Döner Sermaye” ismi altında bir teşkilât kurulmuştur, ama daha çok tıp fakülteleri bünyesinde faydasını göstermektedir. Aynı şekilde bugün üniversitelerin hizmet sunması, yayın yapması ve bilimsel organizasyonlar düzenlemesi de yine Said Nursî’nin tahakkuk eden teklifleri arasındandır. Bugün bunları günümüz üniversitelerinde karşılığını görebiliriz.
Üstadın üniversitelerin, yapacağı hizmetlerle kendi mali kaynaklarını bizzat kendisinin temin edeceği yolundaki teklifi ve tespiti, bugün ABD ve Yeni Zelanda gibi devletlerin üniversitelerinde tam manasıyla uygulanmaktadır. Bendeniz Yeni Zelanda üniversitelerini Harran Üniversitesi’nin Rektörü iken ziyaret ettim. Üniversite Rektörleri ve ilgililer bana brifing verdiler. Yapılan açıklamalarda, hemen her üniversitenin projeler aldığını, bazı bölümleri bu sayede büyük bir gelir elde ettiklerini söylediler. Hatta üniversiteler, bazı fakülteleri kanalı ile devlet maliyesinden ödenek almayacak kadar bu projelerden gelir elde edebiliyormuş. Üstadın üniversitelerin hizmet ve projeler sunarak gelir temin etmesi teklifi, bugün modern dünyada uygulanan son uygulamalara uygundur.
KÜRTÇENİN ÖĞRENİM DİLİ OLMASINDA MAHZUR OLMADIĞINI İFADE EDİYOR
Tedris dili günümüzde Said Nursî’nin bu teklifini şöyle anlamak lazım. Arapça’nın vâcip olması, ilahiyat ve Edebiyat Fakülteleri, Arap filolojisi gibi bölümlerde söz konusu olabilir. Diğer bölüm (Tıp, Fizik, Kimya vb.) öğrencileri için ise, Arapça “seçmeli ders” olarak konulur; öğrenci bu dersi seçerse, Arapça o öğrenci ve öğrenciler için mecburi (vâcip) olur. Türkçe lâzım, yani gerekli, çünkü asırlardır bu topraklarda bu dil öğrenim ve öğretim dili olarak kullanılmıştır. Bilindiği gibi Said Nursî, telif ettiği eserlerinin, yani Risale-i Nur Külliyatı’nın tamamını Türkçe olarak yazmış ve neşretmiştir. Osmanlı döneminde yazdığı kitaplar ve makalelerin bir kısmı Arapçadır; ama yine çoğunluk Türkçedir. Kürtçe olarak telif ettiği bir kitabı ise yoktur. Bunu da normal kabul etmek lazım çünkü Said Nursî’nin tabiri ile “Kürtlerin saadeti Türklerin saadetinden neş’et eder. Kürtçe câiz, olabilir, mahzuru yok demektir. Said Nursî, Kürtçe bu üniversitede öğrenim dili olmalıdır demiyor, öğrenim ve eğitim dili olarak kullanılabileceğini, yani Kürtçenin öğrenim-öğretim dilinde kullanılmasına bir engel olmadığını söylüyor. Bir diğer deyişle Kürtçenin öğrenim dili olmasında mahzur olmadığını ifade ediyor.
Yakın bir gelecekte Said Nursî’nin bu “Model Üniversite” teklifinin resmen de gerçekleşmesi dileğimizdir. Çünkü faydalıdır ve geri kalmış çevreleri ve ilim adamalarını ve öğrencileri tehlikeli gidişten kurtaracaktır. Said Nursî bu teklif ile geri bırakılan Şarkın, Osmanlı’nın kalkınmasını istedi, ancak onun hayatında tahakkuk etmedi. Bu teklif bugün de kabul edilebilir bir tekliftir.