Yola yolcu

Abdurrahman CANBEY

Herkesin bir yol hikayesi mutlaka vardır. Her yol, yolcu ister. Her yolcu, yöneleceği yol diler.
Kaşif, etrafı gözlemlediğinde gördü ki, yol sakin ve sessiz. Yolcu, yola koyulmuş, yeni keşiflere ve geleceğe hazır. Yolcu, yolu kavramış. Sükunet, yola ve yolcuya revan olmuş. Gelecek yolcuyu beklemekte...

Her şeyin kabul ve rıza çerçevesinde kaldığı sakin bir zaman kesiti. Yolcunun yola bırakmamacasına sarıldığı, yolun yolcuyu güvende tuttuğu ve geleceğe uzanacağını müjdelediği bir gidiş...

Bu yolda; Hayat, bir disiplin yumağı ya da bir fazlalık karmaşası. Bir bütünlük muştusu ya da bir ahenksizlik zenginliği. Bir orkestra maestrosu ya da bir kumkuma. Herkes görevini yapar. Biri hayra diğeri şerre akar gider. Biri gelir biri gider. Biri yapar biri bozar. Biri bulur, biri arar. Biri yarar biri zarar. Biri dolar, biri solar. Her şey ikidir. Olumlu ve olumsuz mecralara akar. Yolcu yolunda pozitif katmanların birbirine bindiği, yanlarda diğerine düzen kattığı ve bir vücut sisteminde bütün organların birbirini tamamladığı ve ortak amaca hizmet ettiği bir sürecin içinde.

Bu yolda ruh, pak ve taze varlığıyla, iman temelli ve şuurlu bir tevhit inancı ile  pekişecek. Yolcu, perspektiflerin projelendirildiği her aşamada ruhu saran heyecanla büyüyecek. Büyüdükçe, küçülen çevreden ve onların zayıf ve incitici bakış ve nazarlarından kopacak.

Maziye takılan olumsuz düşünceleri kovacak ve onlara diyecek ki; Sakın geri dönüp dünü arama. Diyalog arayışına da girme. Olması gereken zorunluluklar içinde kal. Hayatını maksadına feda etmeye hazır ol. Bu maksat ulvi bir gayedir. Kutsal bir amaçtır. Yaratılış gayesine uygun yaşamaktır.

Yol zaman zaman zor, bazen yoğun, bazen işgal edilmiş, bazen dik, engebeli ve yokuş. Yürümek kolay değil. Hırpalandığın, üzüldüğün, canının yandığı zamanlar da çok olacak. Çok gözyaşı dökeceksin. Bazen rüzgar olacak, kimi zaman bulut, bazen yağmur, bazen güneş ve ay, bazen yıldız. Kendini yok edecek ve her şeyden vazgeçiren bir davanın  peşine düşeceksin.  Beynini, zihnini, bedenini bırakacaksın. Ruhunun ve yüreğinin götürebildiği yere kadar gideceksin. İnancın seni bugüne taşıyacaktır. “Ben” ben'i bırakacak, hayatın  farkına varacaksın. Bu arada koyulduğun  yola devam edecek,verdiğin  sözünü hiç unutmayacaksın.
 

Bir de göreceksin ki, geleceği tıkayan geçmiş hafızandan silinip gidecek. Zihnin her zaman yenilenecek ve tazeliğini koruyacak.  Her şey seyrinde, yolunda, yönünde akıp gidecek. Sakin, dingin, durgun bir ruh haliyle. Saran, sarmalayan, emniyet ve güven hissettiren bir süreç. Davana  sarıldığın, davanın da seni sarıp sarmaladığını ve kavradığını yaşadığın bir doygunluk dönemi olacak.
 
Sükuneti taşıyacak ve huzuru derinden yaşayacaksın. Yaşadıklarını hazmetmeye çalışarak tevazu içinde olmaya gayret et. Çünkü kendine ait hiçbir şey kalmadığını kabullenmek gerekecek. Hayatın getireceklerine hazır ol. Zahiri hiçbir şeyin etkisi altında kalmayacak ve geleceğe dair kaygı taşımayacaksın.
 
Bugüne ve geleceğe hazırlanacaksın.

Her yola bir rehber, her rehbere yol gösteren ilahi iradedir. Yolda aşkla yol alan yolcu gerek.
 
İlahi aşkı arayan yürek, aşka düşen gönül, ışığa koşan ruh, yüreği dinleyen vicdan, sınırları kaldıran zihin, nefsin hapisten kurtulan beden, onaylayan beyin. Hepsi,hidayet ikliminde büyüyen huzur elçileri.
 
Arayanın bulduğu, inancın çizdiği, ihlasın yön verdiği, yüreğin sürüklediği, vicdanın ses verdiği, ruhun derinleştiği, vücudun  kaybolduğu yol.
 
Yola revan olan, hakkı hak'la bulan, yola karışıp yol olan...

Hayat, doğru yolu arama serüveni. Yolu hiç bulamamak var. Bulup da yola çıkamamak var. Çıkıp da dönememek var. Kaderde hangi yol yazılmışsa onu yaşamak var.
 
Hazır olmak, kabullenmek, razı gelmek ve yürümek yolcunun görevi. Görev sonrası ilahi takdir. Buluşmalar, kavuşmalar, keşifler. Hepsi,tefekkür yolcusunun yeni okyanusları. Akıl gözüne açılan yeni pencereler.
 
Sonsuza uzanacak yolda keşfe giden yolcunun amacına  sarılmaya çalışırken  kavradığı, keşfettiği ve keşfedildiği yol. Çıkılması zor, kararları keskin, dönüşsüz, kavşaksız, işaretsiz, izsiz yol. Yolcusu ve yolu şaşıranı çok, bekleyeni yok, varanı az, döneni meçhul yol... Sadece gidişi var… Hep Rabbine götürür. Geleceğe uzanan dualarıyla gider… 
 
Bu kadar zor olduğunu bilseydi "Ben" bu yola girer miydi, yola koyulur muydu emin değildi.  Rahatı ve keyfi yerindeydi. Her şey yolundaydı. Yolda olmayan ise “Ben”'di. Yol'un “Ben”'i yolda bırakmak olduğunu, vazgeçmek olduğunu, feragat etmek olduğunu bilseydi tereddüt edebilirdi. Hiçbir şey bilmeden yol'a koyuldu.Bu,arayışının,mutlu olmak isteyişinin bir ödülüydü.  Sadece yola inandı ve yürüdü.. Kaçamayacağını, terk edemeyeceğini, dönemeyeceğini bilemese de yolda öğrendi. İlk başta, “Ben”'e fazla güvenmenin verdiği cesaretle yola çıktı. Yol,"Ben"i çözdü. Hidayet ateşi, günah odunlarını yaktı, küle döndürdü. "Ben" e ait bir şey kalmadı, "Ben"den eser kalmadı.

Yolda gelinen durak, “vücudunu mucidine feda et”menin zamanıydı. “Ben”inden vazgeçtikçe,var olacaktı. “Yok yok ise  o vardı”. Kendini yok bilmek varlık, kendini var bilmek ise darlıktı,yokluktu..

Yol,  "Devam" diye güzergah açtıkça, pusulası belli ve huzuru daim yola devam...

Keşif ruhla buluştu ve ruh yolcuya kavuştu. “Ben”i arayan ruh “Ben”den azad oldu. Sonrası sadece yansımalardı. Artık her şey manadan ibaretti. Öncesi yokluk, sonrası buluş ve buluşmaydı. Şimdi ise varlık...

Yol yoğun, Yolcu aşkın. Yolda, bazen engelli geçitler vardı,yol  geçit veremiyordu. Saf niyet ve sebat sayesinde,yolcu yoluna devam etti,engelleri aştı.  Yol,zamansızdı bazen,yolcu zamanladı. Yol müsait değildi bazen,yolcu yolu açtı.Çünkü davanın götüreceği yere  varacaktı.  Yol,bazen de tenhaydı. Yolcu da yalnızdı. Yol,yolcuyu  sararcasına yolunu genişletti, moral verdi. Yolcu, yolu öğrendikçe,yeni yolculara kılavuz olabileceğini düşündü.  Yol  yolcuya,yolcu yola emanetti. Bu yolculuk,yokluktan varlığaydı. Halktan hakkaydı. Kendimizden vazgeçmekti.

Yolcu, herkesin keşfinin ayrı ve kendine ait, özgün olduğunu. Kendi ekseni dışındaki herşeyin vasıta, vesile ve aracı olduğunu. Tek gerçekliğin ise kendine dönüşte ve köklerde bulunduğunu. Hayatın  şifresinin yaratılışındaki öz de saklı olduğunu öğrendi.
 
Bu yol,ruhun gelişim yolu. Yolu bulduran ise yön veren hakikat tabelaları... Ayrılık ve yalnızlık olmasaydı, “Ben”,"Biz" olur muydu? Tam olsaydı, tamam olsaydı keşif olur muydu? Yolcu yolu arar mıydı, arayıp bulabilir miydi? Ayrı ve yalnız olmasaydı olur muydu? Ayrılık olmadan kavuşma, yalnızlık olmadan “Bir"lik olur muydu? Toprağa gömen ayrılık, ışığa kavuşturan yalnızlık değil mi? Ayrılık olmasaydı yalnızlık, yalnızlık olmasaydı hasret  olur muydu? İlahi olan sevgi,gün ışığına kavuşan insan, hayat kaynağını arayan ve sonsuzluk arayan ruh...
Yolun hayatla birlikte kesintisiz aktiviteleri devam edecek.

canbey@risalehaber.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.