“Gemini sürekli yenile çünkü deniz çok derin
Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk çok uzun
Yükünü hafif tut, çünkü yokuş çok sarp,
Amelini ihlâslı tut, çünkü inceleyen çok dikkatli.”
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Ebu-Zer-i Gifari’ye tavsiyesi
Yurt dışına yapılan seyahatleri genelde sevmem ben.
Sevmem, çünkü bu seyahatler için yaptığımız hazırlıkları oldukça abartılı ve yorucu bulurum.
Hele gidilen ülkede uzun kalınacaksa bu hazırlıklar aylarca önce baslar.
Elbiseler hazırlanır, biletler alınır, gidilen yer hakkında araştırmalar yapılır, vize için koşuşturma yapılır, hatta gidilen ülkede bulunulamayacağı endişesiyle erzak bile hazırlanır.
Hazırlanan bavullar için 23 kilo sınırı olmasa belki de yüzlerce kilo yüklenilecektir.
Seyahatten önceki tüm sohbetler büyük bir oranda bu hazırlıklar ve gidilecek ülke ekseninde olur.
Sizi gören eş dost gideceğiz ülkeyi biliyorsa size ne zaman gideceğinizi ve hazırlıklarınızı sormaya başlar.
Yapılmakta olan hazırlıklar hakkında söyleyecek sözü olan, yapacak tavsiyesi olan çok kişi bulunur.
Tavsiyesi olan tavsiye vermekte hiç çekinmez.
Hele hele gideceğiniz ülkede daha önce yüksek lisans için kalmış kişilerle denk gelirseniz sohbet dakikalara sığmaz.
Bu hazırlıklar o kadar yoğun olur ki artik bıkkınlık derecesine gelir ve insan bir önce başlasa bu seyahat de bitse noktasına gelir.
İnsanoğlu bu geçici, fani ve fena dünyadaki seyahatlerini gereğinden çok fazla önemsiyor.
Neticede gidilecekse gidilecektir.
Fakat insanoğlu üstündeki tüm cisimlerden daha hızla hareket eden bu dünyanın nereye gittiğini ve bu dünyadaki insanların özellikle şahsının yapmakta olduğu büyük yolculuğu pek bir göz ardı ediyor.
Bu büyük yolculuk için gerekli olan erzakı dikkatle hazırlamıyor.
Hazırlıklar için yeterli vakit ayırmıyor.
Bu yolculuk için gerekli olan emniyet ve güveni tesis için girişimde bulunmuyor.
Bu büyük ve herkesin başına açılmış ve kaçınılmaz yolculuk için kıymetli tavsiye verene rastlanılmıyor ya da denk gelinirse de pek bir dikkate alınmıyor.
Bu yolculuk için tecrübeli bir kimseyi görmek ise mümkün olmuyor.
Bu yolculuğu yapmış tek Zat olan yani gidipte gelmiş olan Resulü Sakeleyn’in tavsiyeleri olan sünnetlerine uymakta gevşeklik gösteriliyor ve ciddiyetsiz davranılıyor.
Bu yolculuk için yaşayan tek rehber olan Kitabi Mubin'in emirlerine uymak için dikkat ve teenniyi göstermekten imtina ediliyor.
Hâlbuki bu yolculuğu yapmış olan Zat, Ebu Zer- i Gifari'ye ne diyordu;
“Deniz çok derin, bu dalgalara dayanmak için iman gemini sürekli geliştir” diyordu.
“Gidilen yolun çok uzak, yolculuğun pek uzun olduğunu göz önünde bulundurarak ibadet azığını bolca al” buyuruyordu.
Ayrıca, yükün ağır olmamasını, taşımayacak yükün yüklenmemesini tavsiye buyuruyordu, çünkü meşakkatli yolculukta çok çok sarp yokuşlar çıkılacaktır ve bu yokuşlarda günahların yükünü yüklenmek insanın belini bükecektir. Bu yüzden kaldırılamayacak yükün yüklenmemesini önerir.
Bununla beraber tüm amelin ihlâslı olmasını tavsiye eder, çünkü bu ameli inceleyen zat vize görevlisine benzemez. Çok dikkatli bir biçimde inceler.
Her amelinden sorguya çeker insanı. Her niyetini yüzüne açık eder.
Şimdi, rasyonel bir biçimde şunu düşünmek lazım. Dünyevi sıradan yolculuğu bu derece abartıp ebedi yolculuk için o Zat-ı Kerim’i dinlemez isem ve itaat etmez isem bu büyük yolculukta başıma gelecek sorunlardan, belalardan, cefalardan ve ezalardan ben sorumlu olmaz mıyım?
Dünyevi sıradan bir yolculuğu bunca önemseyen ben ebedi yolculuk hazırlığından geri kalırsam bana âkıl denilir mi?