Nalıncı keseridir iktidar, geçse ele.
Rende ister, şüphesiz, muhalefetse hele…
Hızar olsun hükûmet, talaş eşit dağılsın;
Birazı size gide, birazı bize gele…
Düzen böyle kurulmuş, nasıl değiştirelim?
Bir elim yağda iken, balda olsun bir elim.
Herkese yetmez, fakat; milleti temsil ile
Tadına bakıp, halka biz vekâlet edelim…
Dolduruver küpünü sizdeyken kazan, kepçe.
Eline vuran mı var bu sebepden kelepçe?
Kanunlar cevaz verir, vicdanlar sızlasa da;
Kimseler gösteremez bundan güzel gerekçe…
Bütçeden pay alıyor bazı partiler, neden?
Lüzumsuz bunca masraf, halkın cebinden giden.
Milli servet bu; velev, devletten çıkmasa da!
Yok mu insaflı biri, bunları hesap eden?
Öldürülen zamanlar, yapılan onca israf.
Bir yıllık akaryakıt heba edildi; insaf!
Kazada yaralanan, ölen görevliler var.
Buna hizmet diyorlar; öyle ya, halk alık – saf…
Ne hayaller alındı, ne ümitler satıldı;
Bu iki ay içinde hayli nutuk atıldı!
Sanki millet bilmiyor kimin ne olduğunu;
Kim nereden ayrıldı, kim nereye katıldı?
Gürültülü şarkılar kulakları doldurdu.
Görüntülü kavgalar ümitleri soldurdu.
“Dedim, dedin, demedim..” biz dinlemekten bıktık;
Şakşakçı kalabalık hep alkışladı, durdu.
Meydanları dolduran hep benden taraf sanma;
“Bizim başkan, başbakan!” diyen herkese kanma!
“Dinler, güler, alkışlar ama rey vermez çoğu.”
Demişti Bölükbaşı; gel de rahmetle anma…
On gün sonra ortaya çıkacak oyun rengi;
Bileceğiz birlikte, kim imiş kimin dengi…
Ağlayanlar – gülenler, ezilip büzülenler;
Kime zafer müyesser, kim kaybedecek cengi…
Şunu gördük milletçe: siyâsetin içi boş.
Yalan, dolan, martaval; hep hayal peşinde koş.
Vaatler tutulursa yüzde on nisbetinde;
Çok büyük bir kazançtır. Halka ne mutlu, ne hoş!