Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Lokman Suresi 16-20. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
16 . (Lokmân, nasîhatlerine devâm ederek şöyle dedi:) “Ey oğulcuğum! Gerçekten o (yaptığın iş), bir hardal dânesi ağırlığında bile olsa, öyle ki (bu) bir kaya içinde veya göklerde ya da yerin dibinde olsa, Allah onu (âhirette önüne) getirir! Şübhesiz ki Allah, Latîf (herşeyi incelikleriyle bilen)dir, Habîr (onların hepsinden haberdâr olan)dır.”
17 . “Ey oğulcuğum! Namazı dosdoğru kıl;(*) ve iyiliği emret, kötülükten de men‘ et ve başına gelene sabret! Şübhesiz ki bu, azmedilecek işlerdendir.”
18 . “Hem insanlara karşı (kibirlenerek) yüzünü yan çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünki Allah, kendini beğenip çokça övünen kimselerin hiçbirini sevmez.”
19 . “O hâlde yürüyüşünde mu‘tedil ol; sesini de alçalt! Çünki seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir!”
20 . Şübhesiz ki Allah’ın, göklerde ne var, yerde ne varsa sizin hizmetinize verdiğini, hem açık ve gizli olarak ni‘metlerini size bol bol verdiğini görmediniz mi? Buna rağmen insanlardan bazısı (kendisi için), ne bir bilgi, ne (hak yolu gösteren) bir rehber, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadığı hâlde Allah hakkında mücâdele eder.
(*) “Namaz, kalblerde azamet-i İlâhiyeyi (Allah’ın büyüklüğünü) tesbît (yerleştirme) ve idâme (devâm ettirme) ve akılları ona tevcîh ettirmekle (yönlendirmekle), adâlet-i İlâhiyenin kānûnuna itâat ve nizâm-ı Rabbânîye imtisâl (Allah’ın kurduğu düzene itâat) ettirmek için,yegâne İlâhî bir vesîledir. (...) O vesîleye mürâat (riâyet) etmeyen veya tembellikle namazı terk eden veyâhut kıymetini bilmeyen; ne kadar câhil, ne derece hâsir (ziyanda), ne kadar zararlı olduğunu bil’âhire (daha sonra) anlar, ama iş işten geçer.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 39)