Yüz ondört epizodluk hikayenin kırksekizinci epizodundan tibaren Züleyha'nın vakası başlar. Beyit olarak değerlendirirsek 6273 beyitlik hikayenin 2246'ıncı beyitinde vaka örgüsündedir. Epizodla değerlendirirsek hikayenin yarsın da onun vaka içinde belirdiğini söyleyebiliriz. Hamdi kahramanını çok çeşitli yönleri ile tanıtır. Babası "Milk-i mağribde bir şah"dır. 181- 2260 Baba "Mağribe şevket ile hükmeder" 181-2261/ "Züleyha’nın” yüzü ayine müşteri ahter"dir. 181-2266/ Hamdullah Hamdi onu doksan altı beyitle muhtelif yönleri ile tanıtır. Onun boyu rahmet bağının servisidir. Lutuf ile büyütülmüştür. Hoşluk ve güzellik onun elbisesidir. Kaşı, gözü, yüzü, yanağı, boynu, çenesi, dudağı gülüşü çok mükemmel olarak anlatılır. Hatta Hamdi tavsiflerini de yetersiz görür. Hüsnünü ol dilberin kim ede ayan, ki beyanından aciz idi beyan" 183-2296/ Devamla parmağı, kolu, beli ve fiziğinin diğer öğelerini anlatır. Ruhî yapısı ve davranıştan, sohbeti, meclisleri çevresi, hizmetindeki kişiler, arkadaş çevresi de ihmal edilmez. Divan şairleri de günümüz rcmancıları gibi kişilerini muhtelif cepheleriyle tanıtır. Karakterize etme, divan şairlerinin deyimiyle teşahhus ettirme, dış dünyadan, hayatın içinde veya mukaddes kitaplardan alınan kişileri fiktif dünya telakkileri ile hikayenin dünyasına taşıma geliştirme, onu vaka örgüsüne paralel bir yürüyüşle götürme divan şairlerinin de meselesidir. Züleyha bir gece rüyasında Yusufa görür ve ona aşık olur.
"Seyrederken riyaz-ı penhanı
Zâhir oldu gazâl-i Ken'ânı
Bir gönül sayd edici can gördü
Nice cân bir güzel cüvân gördü" 187-2359-60/"
Gördü çün bu cemâli ol miskin
Düştü yüz cân ile o çaha hemîn Gördü çün kameti hayalini ol
Dikti cânda bela nihalini ol
Tutuşup odlara izarından
Kalmadı zerre denli varından u
188-2374-75-76/"
Rüyadan sonra uyanır,psikolojik değişmelere uğradığının farkındadır."Bahr-ı şevke garktır" Artık bela yakasını tutmuştur.Bağrından kan kaynar. İşret meclisinin mumuna döner. Sabaha kadar kalbinin izinsiz misafirini düşünür.
"Ol gece subha dek bu zâr ile
sohbet etti hayal i yâr ile 193-2445/
Gah odun yaktı gah söyündürdü
Dile su saçtı gah göyündürdü 194-2446/
Züleyha’nın dayelerinden sihirbaz olan birisi ona "kime aşık olmuş isen söyle onu getirteyim'' der. Züleyha , bu aşkın gaybdan geldiğini ve izahının imkansız olduğunu anlar.
Dedi daye muhali etme ta leb
Ki olur ol taleb zevâle sebeb
Dedi nldem ki kâr elimde değil
Gitti sabr ihtiyar elimde değil "197-2526-27/ Züleyha' nın halini babasına haber verirler Hamdullah Hamdi babanın dünyasında kızının yerini anlar ."Andan artık yok idi evlâdı." Kızının perişanlığı onu üzer. "Çün işitti anın bu hâletini.yele verdi gönül feragatini" 199-2541/ Züleyha, babası ile konuşur ve ona ızdırabını kaynağını anlatır.
"Görmüşüm hâb içinde bir suret
İlletime benim odur illet
Dolmuşam şuTe-i cemâlinden
Bir hayal olmuşam hayalinden"199-2545/
Bu ikili dialog çok yönlü derinliği olan bir konuşmadır. İnsan ruhunda meydana gelen bir psikolojik olayın doğurduğu fizyolojik değişmenin çok mantıklı izahtan yapılır. Züleyha durumunu ifşa etmek istemez , ancak gizlemeye gücü yetmez." Ben delirdim kılam bu hali nihan, ille sabnm tükendi oldu ayan, " 200- 2551/ Baba da olaya bir çözüm getiremez, ancak halkın da meseleyi bilmesini istemez. " Dedi etmen bu hâlka ayân, bu na çün çare eylemez tedbir, görelim nice gösterin takdir "200-2553-54/ Züleyha bir kişilik olarak işlenmiştir. Fiziği , ruhi yapısı anlatıldığı gibi ondokuzuncu yüzyılda Batılı romancılara maledilen iç dialoglan da verilir. Ancak asır onbeşinci yüzyılın sonudur. Züleyha felekle, yıldızı İle konuşur.
"Key felek mihrin oldu kahr bana
Kahr edersin devam-ı dehr bana
Bıkara rem hem işe sencileyin
Cevr okuna beni nişan ettin
Kahr ile kadimdi keman ettin” 201-2566-67-68/ Uyku öncesi bunlan yıldızile konuşan Züleyha, daha sonra uyur. " Hüb nergeslerini bağladı hâb oldu belki mest-i harâb" 201- 2572/
Ve maşuğu ikinci kez rüyasına girer." Dil-i âşıkta zâhir oldu bu nur, etti evvelki suret ile zuhur" 201-2575/ ve Züleyha rüyasında sevdiği ile konuşur."OI huda hakkı kim yarattı seni, seni gül sana bülbül etti beni" 201-2578/ Züleyha perişan olur. Tekrar ızdırabını babasına anlatır. Bu kısımda babası ile konuşurlar baba kızma sabır tavsiye eder. "Pederi dedi derde sabrele, cebr edip kesr-i cana cebr eyle ' 210-2707/ Yusuf ona Mısır da Aziz olduğun söyler Züleyha uyanır, çok neşelidir. "Çün züleyha uyandı habından güldü didannın hitabından w 211-2714/ Dostundan bir nişan almştır. Arkadaşlarını çağırır eğlenir.
Yedi ilin şahından Züleyha'ya evlenmek için teklifler gelir. O bunların içinde Mısır ’ dan bir haber olup olmadığını araştırır " Cem olunmaz gönülde aşk ile ar" gereğince baba kızının halini görünce , devlet erkanından bir büyüğü Mısır ' a elçi olarak gönderir. Elçi ve mektup Mısır'a varınca, onlar da karşılık olarak "resul" elçi gönderirler. Daha sonra peygamber manasına hasredilen bu kelime 15. yüzyılda elçi manasında da kullanılmaktadır. "Gönderip kendisi de saldı resul, ta vesile ol muradına ol" 221-2866/ Elçiyi devlet erkanı karşılar. Bu karşılama anını olayın yoğunluk kazandığı bir nokta olduğu için hikayecimiz tasvir dramatize eder. Tıpkı geleneksel ve modem romancılar gibi. Yemekler yenir, izzet ve ikramda bulunurlar. n Kuzu biryanı , kaz çevirmeleri, kuş kebabı, tavuk kavurmaları" 222-2887/ yenir.Hamdi, Züleyhan'ın çeyizini anlatır ve tanıtır. Züleyha sonun da tahteveran ile gönderilir. Nihayet beklenen an gelmiştir. Züleyha eşini görür. Fakat büyük hüsrana düşer, çünkü bu o değildir. " Key driga ne müşkül oldu işim, dev oldu melek umarken eşim" 229-3000/Gül umarken diken bulmuştur. Züleyha üzülür, bir hatif gelir. Züleyha'ya " Key züleyha firaka sabreyle, ağlama iştiyaka sabr eyle '231-3034/ Züleyha bir saraya yerleştirilir. Hamdullah Hamdi tasvir anlayışına göre sarayı tanıtmaya çalışır.
Yusuf ile Züleyha ' nın karşılaşması 6273 beyitlik hikayenin 3172 inci beyitinden sonradır. Hamdullah Hamdi iki sevgiliyi karşılaştırmanın gereğini duymuştur." Demirdir Hamdi merd-i danaya, Yusuf’u göstere Züleyhaya ” 240-3172/Hamdullah Hamdi roman bitinceye kadar okumasını sağlayan merak olgusunu ustaca kendi hikaye metnine yayma zarureti hissetmiştir.Bunu hissetiğini yukardaki ifadeleriyle ortaya koyar usta sanatçımız. Muhatablarmın fikir ve kültür sevyesini de belirtir.Yusuf ile züleyha'yı okumak ancak ilim mertebesinde ilerlemiş insanlarca mümkündür. Bu yüzden Hamdi " Merd-i dana" demekle alim muhatablarmın merağını yeterince yorduğunu ve onları tatmin etmek zamanın gelmiş olduğunu belirtir. Züleyha görünen alemin öğeleriyle konuştuğu gibi , yıldızlarla da konuşur. Aynca şu görünen şahadet aleminin arkası olan meleküt alemi ile de konuşur. Her sanatçı mensub olduğu milletin kozmik telakkilerine, dünyayı ve onlan algılayış düzenine göre eserini ve kişilerini üretir. Toltsoy Diriliş’de Stendhal kırmızı ve siyah ta Hugo Sefiller de zaman zaman bir hristiyan reformisti gibi konuşurlar. Tolstoy, Hristiyanlığı aklın çizgisinde yeniden düzenlenmeyi sistematize etmeyi düşünür. Stendhal Kırmızı ve Siyah ta kiliseyi papazlan ve din eğitim kurumlannı eleştirir. Hugo ise kendini peygamber gibi görür. Yükseklerden konuşur. 19 yüzyıl batı romanın da hristiyanlık adeta cümlenin öznesi gibidir. Mülk ve Meleküt alemi İslam itikadın da ve tasavufta hayatı ve görünen dünya ile onun arkasını değerlendirmede çok ağırlığı olan meselelerdir. Eflatun’un mağara istiaresindeki yansıma gibi meleküt aleminden dünyamıza her şey yansır. Dünyadan da her şey oraya yansır. Züleyha müleküt aleminden Yusuf'u sorar. Tıpkı Kerem ile Aslı da Keremi tabiatın her öğesinden Aslı’yı sorması gibi.
Nihayet Züleyha Yusuf 'u görür şehir için de , Züleyha ‘nın onu gördüğü anı hikayecimiz anlatır ve gösterir.
"Çün Züleyha ana nigah etti.
Yıkılıp ka'r-ı dilden âh etti Nazan yâra düştü kendi yere Neylesin canı ol-ki yara ere"
Gördü yarın çüh afitab gibi
Titredi yere düştü tâb gibi
Gelip üstüne daye pür teb ü tab
Şışe-i dide den saçardı gül-âb '235-3246-48/
Tam bir sahne gibi resmedilmiştir. Züleyha yere düşmüş , bayılınca hizmetçileri olan dayeler ona gül suyu dökmüşlerdir. Mesnevi de , hiç de insanın hayatını yansıtma da yüzeysel olmayan bir anlatma vardır. Dayesi haline sebebini sorar. Züleyha anlatır. "Yalvarıp has daye sordu ana, k'ey gözün nuru yine ne oldu sana'246-3250/ ilk rüyasını gördüğü doğrultuda olayı değerlendirir "Mısır 'a ahir aziz olur bu melek, umaram kim bulam o demde dilek" 246-3258/ maksadına kavuşacağına ümidi vardır. Dayesini yusufiı satın almak için görevlendirir.
"Dileğim senden odur ey dâye
Haberin ürgüresin ol aya
Diyesin kim aziz-i Mısır zeni
Diler alıp oğul edine seni"246-3261-62/
Haber Yusuf’a gider . Oda Züleyha dan haberi olduğunu söyler.
"Ben dahi anı görmüş idim o dem
Sinem e urmuş idim o dem
"247-32-79/
Züleyha onu ailesine getireceklerini düşünür sevinir. ”
Burc-ı-kasrımda ola ta bende, bana ferzent ola şaha benden'252- 3352/Bu telakki şahın kulağına gidince satış işlemleri biter" Ahd- Bey oldu ara yerde tamam'252-3355/ Züleyha alır Yusuf’u sarayına gider. Memnun ve mesrurdur. "Çün Züleyha ya murad, Yusuf'u aldı kasrına Şad"263-3517/ O kadar sevinir ki hayal mi gerçek mi zorluğa döşer. Ki aceb aşikare mi bu dem, yohsa düş mü ki bana bu alem"263-3519/ Yusuf un iradesi vuslat imkanı vermez. Züleyha nın ızdırapları daha da artar." Kalmadı can da sabrü dille sürür yeri od oldu yele verdi huzur"267-3572/ Dayesi onun tamamlayacısı norm şahsıdır. Züleyha dış dünya ile münasebetini sağlar. Ona halinin sebebini sorar." Gördü bu halini gördü dahi ay yüzlüm ay yüzün nuruna güneş saye" 267- 3576/ Züleyha karasızlığını anlatır. Yeferem yel gibi bilmezem halim ihtiyarım yok"268-3587/. Yusuf ‘un ilgisizliğinden şikayet eder. Ay ve güneş güzelliğine sahipken o ona bakmaz . Züleyha daye den yardım ister, "Demidir bana ehl-i râz olasın yine derdime çare saz olasın"286- 3886/ Daye, Yusuf’a Züleyha’nın durumunu anlatır. Ve ''Demidir eylesen terrahum ana w 288-3889/ Yusuf Zülayhanın istekleri doğrultusunda cevap vermez. Daye Yusuf'un cevabını Züleyha’ya nakleder. Onun "Gussadan kalbi zir u zeber olur"290-3920/ Aradaki gazel Züleyhanın dilinden söylemiştir. Onun psikolojisini izah eder. Yusuf’a yakınmadır. 'Diler idim edem derdime derman seni ben, eyledim derd ile derman vü hayran beni sen ” 291-3923/ Yeni bir diyalog Züleyha ile Yusuf arasındadır. Züleyha konuşur , tatmin olamayacağı bie cevap alamayınca artık hile yolunu seçer. Yusufu bir takım tuzaklara düşürerek elde etmek ister. Bir bag yapbnr mekan olarak fonksiyon istendiği için hikayecimiz bağı tasvir eder. Baga güzel kızlan gönderir. Yusuf onlardan birine aşık olursa, hemen yerine geçecektir.
"Bu haverden garaz Züleyha'ya
Sırile hile idi ol aya
Ki eğer eylese meyi birine
Can ataydı heman anun yerine"298-4046-47/
Ara sıra Züleyha bağa gider, perişan halini Yusuf’a anlatır. Yusuf onlan hiç duymayınca, Züleyha'nın gamı haddinden aşar. '"Hadden aştı gamı Züleyha'nın"304-4143/ Yusuf kaçtıkça Züleyha'nın iştiyakı , arzusu artar. Züleyha yine Daye'sine koşar" gözü olsam benim ile dünyaya, ay olup karşısına doğsam, aylar geçse yine bana bakmaz"der. Daye'si ona fikir verir. Gösterişli bir ev yapmasını salık verir. Konak hünerli ustalara yaptırılır. Mekan olarak önemi olduğu için sanatçımız onu tanıtır ve tasvir eder. Bu yedi ev, birbiri içinde yedi cennet gibidir. Züleyha, çeşitli ve rengarenk elbiseler giyerek Yusufa görünür. Alıp evi dolaşırlar Züleyha yine maksadına vasıl olamaz. Yusuf sürekli onu meşum isteğinden vaz geçirmeğe çalışır. Fakat anlattıkları bir türlü Züleyha’nın kulağına gitmez. “Bunca güftar-ı ismedi anın guşuna girmeyip Züleyhan’ın ” 315-4405/ Yusuf günahın büyüklüğünü, getirecegi belaları anlatır. Züleyha hazînesini günahı için feda etmeye hazırdır.
,'Bu saray içre bir definem var
Anda yüz pürgüher hazinem var
Edeyin anı hep feda-yı günah
Özaman ola hışım ederse ilah'3214504-5/
Yusuf, bir ara Züleyha'ya meyleder, bir perde ona engel olur Züleyha perdenin sebenini sorar. Yusuf onu Allah'ın kendisini korumak için koyduğunu söyler. Züleyha önce maksadını anlatmayı dener, başaramayınca hilelere başvurur, bunlarda care olmayınca ona saldırır. Ona arkadan saldırır ve gömleğıni yırtar. 'Tuttu pirahenenini çün gül-i pak, ard eteğini anun eğledi cak"325-4572/ Yusuf dışan çıkar. Kapıda Aziz'e rastlar, tekrar Aziz ile içeri girerler. Züleyha Yusuf’un her şeyi ona söylediğini zannederek Aziz'e Yusuf’un kendisine saldırdığını söyler. Yusuf müşkül durumda kalır. O sıra olaya şahit olan bir çocuğun yürüttüğü mantıklı bir muhakkeme ile olayın failinin Züleyha olduğu ortaya çıkar. Yusuf’un gömleği arkadan yırtıldığı için suçlu Züleyha’dır. Aziz Züleyha’ya kızar.
Dil uzattı revan Züleyhaya
Töhmet etti heman Züleyhaya
Dedi bildimki keydi sen ettin
Serv-i azade kaydı sen ettin" 333-4676/
Züleyha halkın, özellikle Mısırlı kadınların diline düşer. "Gaybet etti zenan-ı Mısr anı, ki sever bir gulam-ı îbrani'334-4698/ Züleyha söylentileri duyunca, bir ziyafet tertip ederek kadınlara Yusuf'u göstermek ister. Bu bir nevi Yusuf'un iradeyi çözen güzelligini göstermek içindir. Kurduğu meclisi Hamdullah Hamdi olayın yoğunluk kazandığı bir mekan olduğu için tıpkı romancılar gibi tasvir eder. Kadınlar altın işlemeli minderler üstünde oturur, onlara güzel kızlar hizmet ederler. ’'Minder-i zerkeş üzre banular, oturup hizmet etti mehrular" 326-4724/ Onların ellerine turunç ile bıçak verir ve Dayesi ie Yusuf'u çağırtır. O gelmez, bu sefer Züleyha çağırmak için gider. Yusuf gelir, kadınların arasından geçince onlar hayret ve dehşete düşerler, "gitti elden çün ihtiyar ile huş, kaldılar cümle valih ü medhuş"338-4765/ Ve turunç yerine ellerini kestiler. Ve Züleyha o anda konuşur, "mah-ı magrib dedi budur o gulam, ki beni yaktı aşk oduna temam, budur ol bana töhmet ettiğiniz, aşkı ile melamet ettiğiniz"339-4775-76/ Kadınlar maksatlarına elde edemeyince Yusufu Züleyha’ya şikayet ederler. Züleyha onları dinler ve bir gece ağlayarak Aziz'e derdini anlatır. Şehirde avam ve havas herkesin Züleyha’nın kuluna aşık olduğunu söyleyerek dedikodu ettiğini anlatır. Yusufu hiyanet ile şuclayıp sokak sokak dolaştırdıktan sonra hapsettirmek gerektiğini ona teklif eder, aziz onun bu teklifini kabul eder ve uygular. Yusuf hapse atılır fakat bir süre sonra vuslat isterken onu görmekten de mahrum olan Züleyha pişman olur. Tedbiri başına bela olmuştur. 'Hanesin hali gördü Yusuf’tan doldu kalbi gam-ı teesüften. Gördü gül zan gülsüz o bülbül, yakasın çak ettiği niteki gül" 350-4954,4957/ Iztırabından yüzünü, dizini döver, bazende düşer bayılır. Hatta kendini öldürmek ister, Dayesi yetişir ve ona sabırlı ve tahammüllü olmasını tavsiye eder. Züleyha’ya bu olanların onun tedbirsizliğinin neticesinde ortaya çıktığını söyler. Züleyha, dayanamaz zindana gider, Yusufu seccade üstünde, ibadette görür. Sabaha kadar seyreder, horoz ve ezan sesleri başlayınca ordan ayrılır. ’'Bir taraftan ezan ü bir taraftan kuş, bir tarafta sada-yı zikr-i horuz" 358-5070/ Zaman zamanda yemek pişirtip özel bir adamı ile zindana gönderir. Adam dönünce ondan Yusuf’un ahvalini sorar, onu gördüğü için onun gözlerini öperdi. Çok geceler yine zindana gider. ''Geceler hile ile rindane, Daye'si ile varardı zindane" 360-5101/ Yusufu o kadar sever ki bir gün Züleyha kan aldırmak ister, yere dökülen kan Yusuf diye yazar. Bu enteresan bir motiftir.
Yusufun başına çok olaylar gelir, hükümdar onun masumiyetini isbat etmek, için Züleyha’yı çağınr. Züleyha Yusuf’un masum bütün suçun kendisinde olduğunu söyler. Yusufun meziyetlerini anlatır. Binlerce ihsana layık olduğunu ileri sürer.
Züleyha'nın Azizi ölür malını servetini kaybeder, bir parça ekmeğe muhtaç olur. Halini arz edecek kimsesi kalmaz, Dayesi de gider. Kötü talihi ona çok şevler eder. Züleyha putperesttir, bîr gece kendisine Yusuf’u göstermesi için dua eder. Bir netice alamayınca putunu kırar. Bir çün Yusuf bir seyirden dönerken Züleyha yoluna çıkar. Bir feryat kopanr. Yusuf onu tanımaz ve hacibine kadına yardım edilmesini söyler. Züleyha hacib ile konuşur, maksadının Aziz ile hususi görüşmek olduğunu belirtir. Hacib Yusufa durumu nakleder. Züleyha Yusuf ile görüşür Yusuf onu tanıyınca, ondaki değişmeyi anlatır, '"key Züleyha ne hale dönmüşsün, güneş idin zevale ermişsin" Züleyha Yusuf'tan tekrar gençliğine dönmek istediğini, kendisine dua etmesini söyler. O birden kırkından onsekiz yaşına döner. Züleyha daha sonra kendisine kavuşmak istediğini söyler, Yusuf can gözünü gayba tutar, semadan izin ister. İki ezeli aşığm vuslatına izin çıkar. Padişaha yakışır bir şekilde düğün yapılır. Her sınıf halka ziyafet verilir. Hicran gecesi aydınlık sabaha değişmiştir. Züleyha Yusufun dinine döner ve aşkı ve ilahi aşka dönüşür. ''Kalmayıp dilde Yusuf eşvakı, doldu şems-i hakikat eşrafı" 394-5608/ O Yusuf’un kendisine yaptırdığı ibadetgada kendini ibadet ve taate verir.
Mısır bolluk ve kuraklık yıllarını yaşar, Yusuf babası ve kardeşlerine kavuşur. Mutluluk ve saadet yıllan başlar. Yakup peygamber vefat etmeden Yusuf ile görüşür, ona iyi şeyler yapmasını tavsiye eder. Yusuf ta bir ibadet anın da ana ve babasını görür, onlar onu kabrin arkasına çağırırlar. O da dua eder ve en muttu anın da ölüm ister. Züleyha bunu duyunca çok örülür, ondan önce ölmek ister.Yusuf bir elmayı koklayarak mekan değiştirir. Züleyha onun ölümüne dayanamaz Yusufun mezarı başın da hayatı terk eder.
Züleyha hikaye de bir roman kişisinin sahip olduğu bütün nitelikleri gösterir şekilde işlenmiştir. Kukla bir hikaye kişisi değildir. Canlı ve pskolojik derinliği olan bir insandır. Izdıraplan, sevinçleri, beli bir sosyal çevresi hileleri, hiddetleri olan bir hikaye kişisidir.Hikaye de babası, daye'si , Aziz ve özel hizmetinde bulunan özel şahıslar ve Yusuf'la diyaloglan vardır. Bu diyaloglar his ve duygu derinliği olan konuşmalardır. Kuru ve psikolojik zemine oturtulmamış konuşmalar değildir. Kişiliğinin bir çok şubeleri anlatılmamıştır. Ancak onun hayatının en önemli olan olgusu Yusufa olan aşkıdır. Vaka örgüsüne Yusuf'u rüyada görerek girer, onun ölümü ile arkasından ölerek örgüden çekilir.
Mesnevinin vaka örgüsü açısından Züleyha'nın çok önemli bir yeri vardır. Hikaye ve Hamdullah Hamdi nin seçtiği tecrübe çizgisi onun rolü ile netük kazanır. Temel vaka onun etrafın da yer alan yan vakalar tamamen Züleyha nın rolü ile vücuda ayrılmıştır. Yusuf un bama çelen bütün olayların kurgusu ona aittir. Yusufun ruhu ve iradesi Züleyha nın baskısı ile şekillenmiştir.
Züleyha Yusuf’un tecrübesini netleştiren, onun iradesin müstaid olduğu mevkiye getiren norm bir şahıstır. Kötüden iyiye doğru bir çizgi takip eder. Ancak Züleyha’ nın başarısı da Yusufun iradesine göre şekillenmiştir. İki şahıs birbirini tamâmlar, birlikte başarıya varırlar. Çekirdek vaka hayattan alınmış veya bir mukaddes kitaptan alınmış hiçbir farkı yoktur. Züleyha hayatta ömeği olan bir tiptir. Şark dünyasının kainat, insan ve hilkat telakisine göre bir tecrübenin mihverinden geçmiştir. Batı dünyasının kainat, insan ve hilkat telakkisine göre şekillenen bir roman kişisi Madam Bovary romanını Emmasıdır. Züleyha ve Emma her ikisi de iradeleri ile kavgalıdırlar biri metanetiyle yücelmiş, diğeri ise iradesizliği ile çözülmüştür.Birinin başarısı mensup olduğu kültür dairesinin verilerinin güçlülüğünden, diğeri ise kendi kozmik telakkilerinden olmamasındandır. Emma nın insan ve kainat telakkisinin hristiyan toplumuna göre şüpheci ve alaycı hatta zaman zaman inkarcı durumuna geldiğini Gııstav Flaubert anlatır. Emma’nın kayınbaba ve kayın validesi ile birlikte yaşadığı kasabada ki insanlar da bunun şahididir. İradesinin destek alacağı bir yer yoktur. Emman'ın Züleyha da intihar etmek istemiş, ancak onu dayssi kurtarmıştır. Emmanın çevresin de telkinleri ile onu tamamlayan bir insan yoktur. O intihar etm&tr. Mukaddes tahkiye metinlerinin de roman ve hikayelerin de temel meselesi insanın bir tecrübenin kıskacından geçmesidir. Ancak olayı değerlendiriş biçimleri ^rklıd’r. Züleyha ya bir roman kişisi demesek de bir roman kişisinin sahip olduğu her şey onda vardır Tipleme de Hamdullah Hamdi nin bu derece ustalığını takdir etmekten de geri duyamayız.
ÜÇÜNCÜ ŞAHISLAR
Yusuf üe Züleyha'da Yusufun babası Yakub Peygamber, Züleyha'nın babası, Züleyha'nın Dayesi, Yusufun birinci sahibi olan Aziz, ikinci sahibi olan Şah, hikayenin birinci şahıslarının çevresinde yer alan kişilerdir.
YAKUB
Yakub peygamber Yusuf’un babasıdır. Babası İshak ölmeden önce hanımına, Yakub’un İsa ile arasındaki ihtilaftan bir zarar görmemesi için göç etmesinin iyi olacağını söyler. O da atasının vasiyetini tutarak Kenan'dan ayrılarak
Şam’a gider. Orada evlenir. Leyya'dan Şem'un, Yehuda, Riyal, Yeşçer, lavi, Rubil isimli oğullarla, Deyne adlı bir kız olur. Daha sonra Yakup'un ikinci hanımı Rahilden Yusuf doğar Şamda yıllarca kalırlar, Yakup'u vatan hasreti sarar ve tekrar Kenan’a döner. İsa ile aralannda da artık ihtilaf kalmamıştır. İki kardeş dostane görüşürler. Hamdullah Hamdi, Yakup'u wŞem-i handan-u hanedan-ı kerem" 77-721/ olarak niteler. Divan şairleri ve tahkiyecileri kişilerini çok derin anlamlı sıfatlarla tanıtırlar.
Yakub oğlu Yusuf'u diğer oğullarından çok sever. Oğluna nübüvvet kemerini takınca kardeşleri onu kıskanırlar. Kin ve hasetlerinden onu aslan gibi parçalamak isterler. Bir oyun düzenleyerek ondan kurtulmak hepsinin gayesi odur. Yusuf bir rüyada, onbir yıldı?, güneş ve kamerin kendisine secde ettiklerini görür, Babasına anlatır, baba kardeşlerine anlatmamasını tavsiye eder. Kardeşler Yusuf'u alarak bahann güzellikleri arasında gezinmek isterler. Peygamber baba vermek istemezse de ısrarları neticesi Yusuf’u onlarla bırakır. Çünkü kötü bir rüya görmüştür, onun tahakkuk edeceğinden korkar.
''Habda görmüş idi bir yüce dağ
Kullede kendi pür-füruğ-ı ferağ
Yusuf'u gördü ka'r-ı vadide
Oynar iken safa vü şadide
On kadar kurt ana yapıştılar
Sanasın lokmadır kapıştılar'75-686-689/
Başına geleceğini hisseder ama, Yusuf’un seyre çıkmasına da rıza gösterir. Baba oğul son bir defa birlikte hasret içinde uyurlar. Baba yavrusunu öper ve ağlar.
Kardeşler seyirde iken onu bir kuyuya atarlar. Babalarına gelerek onu kurt kaptığını söylerler. Baba söylenilenlere inanmaz, yalan olarak değerlendirir.
“Aldanman siz beni yalan söz ile
Ben inanman size heman söz ile
Belik nefse ita'at eylediniz
Kim bilir ne şenaat eyledinrz"l 09-
1182-83/
Baba sabırdan başka çaresi olmadığını bilir ve sabreder. Külbe-i ahzanında oğlunu merak eder durur, 'kanda gittin ey Yusuf, beni avare ettin ey Yusuf' der. Cebrail, nebi'nin büyük ızdırabını görünce gelir ve onu teselli eder.
'dedi Yakup'a ya Nebiullah
Yandı ahin oduna mihr ile mah
Yer u gök inledi figanın için
Ağlaşırlar melekler anun için'’ 112-1227-28/
Ana sabr eyle dedi çün Cibrii
ol! dahi etti azm-i sabr-i cemil 112-123
Yusuf'un kardeşleri bir garip kurdu avlayıp babalarına getirir ve Yusuf’u bunun yediğini söylerler. Baba onu biraz bırakın der ve namaza durur ve Allah'dan kurda "nutk-r fasih" 'dil ermesini ister Kurdun arkasını sığar ve vahşetini keramet ile giderir.
"dedi ey canavar mavafık ol
Halikın emri ile natık ol
Kurd işitip bu buyruğu durdu
Kuyruk üstünde geldi oturdu
Cüzdü savtı hoş etti elhanı
Söze geldi fasih ü İbrani"! 19-332-34/ Kurt "Ey resul isteğin" nedir diye sordu. Yusufumu senin yediğini söyler kardeşleri. Nasıl cüret edip yedin onu diyerek ızdırabını dile getirir. Kurt bize Peygamber eti haramdır. ''Bizim edep anlayışımız buna engeldir" der.
'Dedi Yakub'a ya nebiyallah Değilim ben bu kısadan agah Çün haram oldu bize lahm-ı nebiYemeziz anı gözleriz edebi" 120-351-Oğullarının yalanı ortaya çıkar.
Kurt başınagelenleri ona anlatır. O Kenan eline kardeşini aramak için gelmiştir. Ancak kardeşini padişahın öldürdüğünü duyunca üzülmüş yedi gündür birşey yememiştir. Nebi bunu duyunca derdi bir kat daha artar. Ve '"ben nice yanmayam gazalim için, kadd-i Yusuf gibi nihalim için" 122-356/
Peygamber kurda acır ve kardeşini buldurur. Ve kurt bu iyilik karşışında peygambere oğluna kavuşsun diye dua eder. Bununla yetinmez bağırarak civardaki bütün kurtlan çağırır, onlardan kimin Yusufu yediğini sorar. Bütün kurtlar muzdarip babanın yanına vanr ve ona kurtların bu işi yapmadığını söylerler. Hamdullah Hamdi olaya yorumunu katarak derki,
Embiva halidir bu kıssa ey yar Sakın etme bu kıssaya inkar" 125-401/Bundan sonra peygamber baba vaka örgüsünde uzun süre görünmez. Bir arap Kenan elinden Şam’a gitmiş ve altşveriş yapmıştır. Tam memleketine dönecekken merkebi gelip Yusuf'un evinin önünde durur. Bu Arap memlekete dönünce babaya gördüklerini anlatır, baba heyecanlanır, ümitlenir.
Yusuf'un kardeşleri memlekete döner, babalarına durumu anlatırlar. Baba Yakub Aziz'e mektub yazar. Mektub Aziz'e getirilir. Yusuf mektubu okur ve ağlar. Kendinin Yusuf olduğunu ifşa eder . kardeşlere gömleğini babasının yanına yollar . Yakub gömleği koklayınca gözleri açılır. Yetmişe varmış ailesi ile birlikte Mısır a göç eder, iki peygamberin karşılaşması mülk ve meleküt aleminin bütün mensuplarını heyecana getirir.Yeryüzü meraklı insanlarla, gökyüzü meleklerle dolar. Baba oğul, ağlayıp sarmaşıp görüşürler. Mutluluk yılları başlayınca Yakub a göç yollu görülür.
"Çünkü yakuba hasıl oldu visal
Geçti zevk ü sürür ile nice sal ”
Baba oğlunu huzuruna çağınr, ona iyi bir idarecinin güzel vasıflan hakkında bilgi verir ve göçer. Ondan sonra baba Yakub ve anne Rahil bir ibadet anında melekut aleminden görünürler ve onu da bulunduklan yere davet ederler. Yusuf göç vaktinin yaklaştığını hisseder ve dua eder. Duası kabul olur ruh' ül Kudüs bir elma getirir. Yusuf onu yer ve babasına kavuşur.
Yakub peygamber mesnevinin şahıslar örgüsü içinde tesirli bir misyona fonksiyona sahiptir. O başına gelen bir musibetin beşeri sınırları içinde kalmıştır. Ancak o musubetin arkasında ki güzelliklere bilmeyerek genel gayeye hizmet etmiştir. Yusuf'un insanlık için yaptığı hizmetler yanın da başına gelen musibetler büyük bir yekûn teşkil etmez. Kardeşleri , babası ve Züleyha bilmeyerek yüce gayelere hizmet etmişlerdir. Estetikte neticeleri itibariyle gerçekleşen güzellikler, açık güzelliklerden çok daha fazladır. Saba hassas ve merhametli bir insandır. Hikayenin örgüsünde büyük bir fonksiyona sahiptir.