Risale Haber-Haber Merkezi
Yazar Yusuf Kaplan, Küresel sistemin adına “terörizmle savaş” dediği stratejiyle, kendi icadı terör örgütlerini tepe tepe kullanarak çeyrek asırdır İslâm’la savaştığını, buna karşı cemaatlerin istenileni yapamadığını söyledi.
Doğrudan İslâm’a saldırmıyorlar; dolaylı olarak saldırıyorlar
Yeni Şafak'taki yazısında, Müslümanların, tarihlerinde karşı karşıya kaldıkları en sinsi, en tehlikeli, en yıkıcı saldırının bu olduğuna dikkat çeken Kaplan, "Doğrudan bir savaşla değil dolaylı bir savaşla karşı karşıyayız... Doğrudan İslâm’a saldırmıyorlar; dolaylı olarak saldırıyorlar. Böylelikle hem hedef saptırıyor Batılılar; hem de hedeflerine daha kolay ulaşma imkânlarına kavuşuyorlar... Adına ayartıcı bir şekilde “terörizmle savaş” diyorlar bu postmodern savaşın. Terörizmle savaşmıyor, İslâm’la savaşıyorlar oysa. İslâm’ı canavarlıkla özdeşleştiriyor, bunun için de önce terör örgütlerini kendileri icat ediyor, bu örgütleri ayartıcı bir şekilde, vahşice kullanıyorlar...Sonra da bütün İslâmî oluşumları, cemaatleri, hareketleri ve müslümanların yaşadığı ülkeleri terörize ediyor ve vuruyorlar teker teker" dedi.
Güçlü bir muhasebe yapılmalı
Müslüman toplumların, cemaatlerin yapmaları gereken tek şeyin "Güçlü bir muhasebe yapmak" olduğunu belirten Kaplan, yazısını şöyle sürdürdü:
"Burada muhasebeden sözederken, eziklik ve aşağılık duygusuyla, “İslâm terör dini değildir” türünden Batılıların oluşturdukları sahte ve aşağılayıcı ajandalara ajanlık yapma aymazlığından sözetmiyorum.
Burada sözettiğim muhasebe, bir yarma harekâtı inşa edecek çok yönlü ve kapsamlı bir dünya ve İslâm dünyası okuması ve Müslümanlıkla ilişkimizin nasıl aşındığının sorgulanması ve yeniden muhkem bir şekilde kurulması çabası.
Cemaatler siyasaya ve piyasaya eklemlendi
Meselâ, cemaatlerin varlık nedeni, dikey ve yatay oluş ve varoluş yolculuğu geliştirebilmek olmalı. Dikey eksen, oluş cehdidir; doğrudan öncü insan yetiştirmeyi hedeflemelidir. Yatay eksen, varoluş cehdidir; doğrudan toplumun islâmîleşmesinin kalitesini yükseltmek olmalıdır.
Cemaatlerin, gelinen nokta itibariyle dikey ekseni de, yatay ekseni de büyük ölçüde ıskaladıklarını gözlemliyorum.
Cemaatler, 1980’li liberalizm politikalarından bu yana, önce STKlaşma, STKlaştıkça ruhsuzlaşma, sonra da siyasaya ve piyasaya eklemlenerek insanı da toplumu da, dikey ekseni de yatay ekseni de, oluş sürecini de varoluş sürecini de terketme eğilimi gösteriyorlar, ne yazık ki.
Oysa başta cemaatler olmak üzere bütün müslümanların, küresel sistemin tam da Müslüman toplumları terörize ederek İslâm’ı protestanlaştırma, konformizm, oportunizm, sekülerizm çukuruna yuvarlayarak hayattan uzaklaştırma projelerine hizmet ettiklerini görmeleri, silkinip insana ve topluma dönmeleri gerekiyor."