Yüze bakan gerçeklik

Hüseyin EREN

Durdurulmuşluk, donukluk ve dolduruluşa gelmişliğin neticesi tepkisizlik hali gözleniyor genel ahvalde. Her ne kadar genellemek gerçekliği örterse de “istisnalar kaideyi bozmaz” deyimi yetişiyor derde.

Dert rahat olunca zorluk hemen başlıyor. Gücün güçsüzleştirdiği, aciz bıraktığı, zavallı ettiği gerçeğini yaşayarak görmek kitap sayfalarında okumaya, sohbet arasında dillendirmeye benzemiyor.

Ne ki el frenini çekmek, kenara çekilip nereden geldik nereye gidiyoruz ne haldeyiz sorularını yakın zaman diliminde sormak ve cevap aramak bile bir şeydir; akıntıya dolu dizgin kapılmaktan, takla atıp savrulmaktan, savruluşla bir şeyleri kırmaktan, değerleri dejenere etmekten!

Kendi hayatımızda 20 öncesi, gelecek 20 yıl ve halimiz... Toplum ülke medeniyet; 50, 100 ve yüzyıllara açılan pergelle bir daire çizmek ve noktayı kendi merkezine koymak...

Düşünmek, tefekkür etmek ve zihni ameliyeyi güncelleştirerek her günde tekrarlaya bilmek; kendimize bakışımızı yenileyecek, etrafımıza değerlendirişimiz değişecek, hadiselere yorumumuz farklılaşacaktır!

Rahata bu kadar alışmış, hazırcılığa ve hazcılığa bu kadar kabullenmişken bütün bunları yapmak kolay olmasa gerek!

Çok şey paket ve program olarak sunulmuşken kendine iğne batırmak neyin nesi?

Bilgi parmaklarının ucunda, ya hikmet? Kayıp! Neyi kaybettiğini bilmeyecek kadar da umursamazlık ağırlığında çökmüşüz!

Abartı mı?

Kendine iğne batırma cesaretinde olmayanlara değil.

Söylemlerde problem yok, eylemler söylemi yansıtmıyor; bir müddet sonra onlar da eviriliyor.

Akan yolda kırmızı ışıkta geçmek nasıl bir şeyse akidenin kırmızı ışığı haramları geçmek de öyle bir şey; ne eylem tesir eder, ne söylem; kuru kalabalıkların kuru gürültüsü neye çare olur?

Olmadığını gördük, görüyoruz; artık görmek istemiyoruz!

Görmek istememek gözünü kapamak hamaseti veya fevri öfke hamakatiyle de değil!

Hakikat, adalet ve iyimserlik... Bunları bir arada görmek zor olsa da bu zorlu yolda yürümekle yükümlüyüz.

İffetten sapmak, hikmetten sapmak, şecaatten sapmak; ifrat ve tefrite savrulmak...

Bugün böyle bir savrulma yaşadım mı, dün ve dünden önceki günlerde de?

Böylesi tefekkür huzmelerini sık zaman aralıklarla yapmak dolduruşa gelmekten kurtarır ümidindeyiz.

Son kertede haram kırmızı ışığında geçmenin neticesi paganizm duvarına çarpılmak ve dona kalmak oldu!

Pagan surlarla çevrildiğimiz ve kuşatıldığımız gerçekliği; yorum götürmez bir gerçeklik olarak yüzümüze bakıyor!

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.