Y kuşağı 1980-1989, Z kuşağı ise 1996-2021 yılları arasında doğan gençlere denmektedir.
Teknolojinin kucağına doğan Z kuşağı için internet kuşağı betimlemesi de yapılabilir ki zaten bu şekilde de anılıyorlar. İyimser bir kuşak Z kuşağı. Ancak çok hırslı oldukları söylenemez.
Günümüzün ebeveynleri çocuklarını yetiştirmede çok farklı bakış açıları bulunmaktadır. Teknolojinin gelişmesi ve önem kazanması ile gençler bizim kültür yapımızdan çok farklı bir boyuttalar. Ailelerini teknoloji ile çok önemli işler yaptıklarına ikna eden Z kuşağı gerçek dünyadan kendilerini soyutlayıp, sanal alemde yolculuk yapıyorlar. Anneler çocuklarına ev işlerini, temizlik yapmayı öğretmek isteseler de, çocuklar öğrenmek istemiyor. Kızım benim gibi olmasın, hayatını kurtarsın, eşine karşı başı dik olup, kendini ezdirmesin, diye düşünen hanımlarda oldukça çok. Onlar için önemli olan okuyup, meslek sahibi olması, bir yerlere gelip, kariyer yapması en önemlisi de kocasına karşı ekonomik özgürlüğünü kazanmasıdır!
Tamam kızlarımız okusun, bir yerlere gelsin, buna bir şey demiyoruz. Ama farz edelim ki, üniversite sınavın sonucunda şehir dışı bir ile gitmek zorunda kaldı. Ve arkadaşları ile ortak ev tuttular. Evlerini nasıl düzenleyecek, yemeklerini nasıl yapacak, maddi bütçelerini nasıl ayarlayacaklar. Birçok öğrencilerin bu sıkıntıyı çektiklerini, hatta bunalıma girenler olduğunu görüyoruz. Bu konu erkek çocuk içinde geçerlidir. Erkek çocukları da anne ve baba tarafından geleceğe hazırlanmalıdır. Küçük yaştan beri odasını toplamasını, temizlemesini, ütü yapımını, bulaşık yıkama, bir iki çeşit yemek yapmayı, bütçe dengelemeyi, iktisatlı harcamayı öğretmek gerekir. Bunlara yabancı olan bir delikanlının şehir dışında bir evde yaşaması ne kadar zor olacaktır. Aksi takdirde çocuklarımız ayakları üzerinde duramayacak, çeşitli sıkıntılar yaşayacaktır. Çocuklarımızı öyle yetiştirmeliyiz ki, bizim yokluğumuzda da hayatlarını idame ettirebilsinler. Şimdi kız olsun erkek olsun internet başından kalkmayan bağımlı bireyler oldular maalesef…
Kız çocukları ev işi bilmediği gibi erkek çocuklarının da bilmesi gerekenler öğretilmiyor. Tamir, bakım işleri, elektrikli aletlerin bakımı ve bunun gibi erkeklerin öğrenmesi gereken birçok yetenek vardır. Yalnız burada şunu sormak lazım; acaba bu çocukların babaları bu işleri yapabiliyor mu? Eskiden yaz tatillerinde erkek çocukları çırak olarak iş yerlerine az bir harçlık karşılığında çalışır, hayatı öğrenirlerdi. Şimdi o çocuklar internet başından kalkmıyor. Hayatı pratikte öğrenemeyen erkek çocukları nasıl bir eş, nasıl bir baba olacaklar? Ancak günümüzdeki esnafta çırak kabul etmiyor. Hiçbir tecrübesi olmayan bir gence iş öğretme zahmetine girmek istemiyor.
Ev işi ve yemek yapmayı bilmeyen bir kızın evlendiğini düşünelim. Yoğun bir işte çalışıyorsa eve yorgun olarak dönüp, daha önce hiç bilmediği ev işini ve yemeği nasıl yapmayı becerecektir. Diyelim ki hazır ve pratik yemekler yaptı, evine temizlikçi getirdi. Peki bir çocuğu olunca ne yapacak? Ona sağlıklı yemekleri nasıl hazırlayacak? İnsanlar çok yönlü ve kabiliyetli olarak yaratılmıştır. Küçükken ev işi becerilerini öğrenen bir kişi hem okuyup, iyi bir iş sahibi olabilir, aynı zamanda bazı eksikliklere rağmen iyi bir anne, iyi bir eş olabilir. Bu bahis erkekler içinde geçerlidir. Onlarda ev işi ve çocuk oyalamada eşlerine yardım edebilir, aynı zamanda iyi bir iş adamı olabilirler. Bu yüzden aileler yetişme çağında olan kızlarını, geleceğin “ev hanımları” olarak görüp, yeterli bilgi, beceri ve yeteneği kazandırmaları gerekir. “Aman kızım sen yeter ki oku, mesleğini eline al, ekonomik özgürlüğüne kavuş, ben senin her işini yaparım” diyen fedakâr annelerimiz oldukça çok. Bir öğrencinin hiç durmadan ders çalışması imkansızdır. Dikkat ve öğrenme becerileri tek konuda ağırlaşınca sıkıcı bir durum alır. Halbuki ders çalışıp yorulan öğrenci; hemen bir ara verip, mutfağa girip, güzel bir hamur işi, yemek veya ev düzenlemesi ile ilgili bir iş yapsa, daha neşeli ve enerji yüklü olarak dersinin başına döndüğü zaman kendini dinlenmiş hissedecektir. Dinlenmek bir işi bırakıp, farklı bir şeyle meşgul olarak yorgunluğu atmakla olabilir. Şimdi ise gençlerimiz eline laptopu alıp, ders çalışıyorum bahanesiyle oyun oynayıp, gençliğini heba etmektedirler. Bu arada teknolojiyi iyi yönde kullanan gençlerimiz ile de gurur duyuyoruz. Kızlar geleceğin ev hanımları olacakları için ev işleri, dikiş, nakış, örgü gibi hoş uğraşları kendilerine hobi haline getirmeleri, erkek çocuklarının ise babalarına yardımcı olarak geleceğe kendilerini hazırlamalılar. Bu konuda annelere çok önemli vazifeler düşüyor, ev ekonomisi ve ev geçindirme sanatını çocuklarına öğretmeleri gerekiyor. Ama görüyoruz ki iyi bir konuma gelmiş birçok genç kız evlenince büyük bir bocalama yaşıyor. Ev hayatı ve ev işleri konusunda hiçbir bilgileri olmayınca da evlilik hayatı cazibesini kaybediyor. Çoğunun tepkisi “Biz ev hanımı olmak için mi okuduk” oluyor.
Erkek çocuğuna daha da esnek davranılıyor, eskiden yazları çıraklığa verilip, hayata alıştırılan erkek çocuklarımız küçüklüğünden beri internet kafeden ve PC başından kalkmayan, masaüstünde fastfood yiyip, sanal alemde gezerken, gerçek dünyaya uzak kalan bir gençlik yetiştirdik.
Özgüvenleri son derece yüksek olan Z kuşağının özgürlük konusunda bir hayli keskin çizgileri vardır. Özgürlüklerine ve bağımsız olmaya karşı meyilleri vardır hatta bu meyil düşkünlük boyutuna geçebilir. Özgürlüklerinin kısıtlanmasından ve konfor alanlarına müdahaleden hoşlanmazlar. Özgüvenden söz etmiştik, bu özgüven o kadar yüksek seviyededir ki başaramayacakları bir şey olduğuna inanmazlar. Çaba harcamak, öz verili olmak, emek vermek gibi kavramlar Z kuşağı için pek geçerli olmaz çünkü dediğimiz gibi çok hırslı bireyler değildirler. Milenyum çocukları olduğunu söylemiştik. Haliyle teknolojinin içine doğan bu nesil, bilgiye erişimin hızına da müpteladır. Bilgiye çok çabuk ulaşmaya alışık olduklarından hızlı yaşamaya da aşinalardır. Bu nedenle çok çabuk sıkılabilirler, onları oyalamak çok da kolay değildir. Z kuşağının hayal dünyasında limit yok denebilir. Z kuşağı için isteklerinde sonuna kadar direten bir nesildir diyebiliriz. Haklı olduğu konularda asla geri adım atmaz. Z kuşağı daha önce sözünü ettiğimiz üzere hırslı ve azimli değildir bu nedenle ilerleyen dönemlerde iş hayatında birtakım krizlerle karşılaşmaları muhtemeldir. Yapılan araştırmalara göre internet çocuklarının en çok zaman geçirdiği platform %97’lik bir oranla YouTube olmuş.
Z kuşağının artıları ve eksileri nelerdir?
Z kuşağı pek çok artı özelliği barındırır. Örneğin dünyada yaşananları takip eder ve ilgilidir. Kendi dünyasına çekilip ne olursa olsun bir tavır sergilemez. Bilgilerin izinden gitmeyi severler ve ne istediklerini gayet iyi bilirler. Özgüvenleri yüksektir ki yüksek öz güven pek çok kapının anahtarıdır. Eğitim ve buluşlara önem verirler ve yeniliklere çok açık olduklarından, bu da iş hayatında önemli yerlere gelmelerine olanak sağlar. Pek çok artı özelliği olmasına karşı eksi yönleri de vardır. Takım çalışmalarına alışık olmadıkları için “ekip” kavramı onlar için çok bir şey ifade etmez. Daha çok yalnız olmaya alışıktırlar. Kuralları tanımazlar ve isteklerinden emin oldukları için onları ikna etmek zordur. Aileleri ile sık sık çatışmaya girebilirler bunun nedeni doğru bildiklerini daima savunmaları ve dışarıdan bir fikre çok sıcak bakmamalarıdır.
Her ne kadar Y veya Z kuşağı çocuklarına sahipsek de ve onları yönlendirmek çok zor olsa da güzellikle teknolojinin baş döndürücü cazibesinden bir nebze kurtarmaya çalışmalıyız. Siz evde katı kurallar veya teknoloji ile geçirilecek belirli saatler uygulaması yapsanız bile, çocuğunuzun arkadaş çevresi bu konuda esnek davranıyorsa, sizin çabalarınız boşa gidebilir. Yine de mücadeleden vaz geçmeyip, teknolojik uğraşları bir tarafa atılıp ailece bir arada yapabilecek etkinlikler bulmalıyız. Az bir zaman dahi olsa gençlerimizi sanal alemden, gerçek aleme döndürmek için çaba harcamalıyız. Allah hepimizin yardımcısı olsun. İnşallah bizim çabalarımız ve dualarımızla gençlerimizle ileride gurur duyarız. Bu arada şu diyaloğu anlatmadan geçemeyeceğim;
Bir genç babasına sordu; “Siz daha önce nasıl yaşadınız ya, teknolojiye erişim yok, uçak yok, internet yok, araba yok, cep telefonu yok, bilgisayar yok, gösteri yok, klima yok” Baba cevap verdi; “Sizin neslin bu günkü yaşadığı gibi değil, biz aslını yaşadık hayatın, dua yok, saygı yok, karakter yok, şefkat yok, onur yok, zaman planlaması yok, saygı yok, utanç yok, alçakgönüllülük yok, spor yok, okuma yok. Biz 1940- 90 arasında doğan insanlar çok şanslıyız. Hayatımız gerçek bir kanıttır. Biz bisiklet sürerken kask takmazdık. Okuldan sonra akşama kadar sokakta oyun oynardık, hiç televizyon izlemezdik. İnternet arkadaşları ile değil, gerçek arkadaşlarla oynardık. Susadığımız zaman şişelenmiş değil, musluk suyu içerdik. 4 arkadaş bir bardaktan su içer, bize hiç mikrop, hastalık bulaşmazdı. Her gün çok yediğimiz o pilav bile bize hiç kilo yapmazdı. Çıplak ayakla dolaşır ama bize bir şey olmazdı. Annemiz ve babamız bizim sağlıklı olmamız için ek gıda takviyeleri veya vitaminleri vermezdi. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapar, onlarla oynardık. Ailemiz zengin değildi, bize mal mülk değil, bize sevgi verdiler. Bize kalan sevgiydi. Cep telefonlarımız, oyun konsollarımız, bilgisayarımız, DVD’lerimiz, oyun istasyonlarımız, playstation, video oyunlarımız, internet oyunlarımız yoktu. Bizim gerçek arkadaşlarımız vardı. Arkadaşlarımız evine davet almadan gider, oyun oynar, eğlenerek yemek yerdik. Senin dünyandan farklı olarak akrabalarla çok sıkı bağlarımız vardı. Bağlardık birbirimizi… Çektiğimiz fotoğraflar siyah beyazdı ama birbirinden renkli anılardan oluşuyordu. Biz kendine has anlayışlı nesiliz. Çünkü biz ebeveynlerini sözlerini dinleyen son nesiliz. Ayrıca çocuklarını dinleyen ve dikkate alan ilk nesiliz. Ve sizler yaşındayken asla var olmayan teknolojiyi nasıl kullanabileceğini bilen ve size yardımcı olan sadece biziz. Sınırlı sayıda üretildik. Bu yüzden bizden keyif alın, bizden öğrenin. Biz dünyadan gitmeden önce her şeyi ve herkesi sevgiyle kalın.