Gerekçe amelden önce ise niyet; amel esnasında ise sebep; amelden sonra ise maksat/hedef/amaç olarak nitelenebilir. Bu üç faktör gerekçe şemsiyesi altında yer alan kavramlardır. Bu bahiste acizane tasnifim şöyledir: Gerekçe cansızlarda ve canlı olup da bilinçsizlerdeki hikmete sebep derim. Canlı ve bilinçli varlıklardaki gerekçeye ise eğer canlı varlık hem bilinçli hem de bilgili ise hikmet; bilinçli ama yetersiz bilgili ise niyet-amaç derim. Bu tasnifim elbette ki eleştiriye açıktır.
Hikmet’i sebep veya amaç olarak sayarsak “Hikmetinden sual olunmaz” darb-ı meselini doğru değerlendirmek durumundayız. Allah’ın yarattıkları ve icraatları karşısında “Hikmetinden sual olunmaz, vardır bir hikmeti” diyebiliriz fakat kulların-insanların niyet ve davranışları karşısında sual olunmalıdır. Sorgulamasını ve niçinselliğini-nedenselliğini ve gerekçesini mutlaka sormak veya çözümlemek gerekir.
Bu arada unutmayalım ki, Allah kusursuz ve mükemmeldir. Ama insan Allah’a göre eksik ve nakıstır ve Allah’ın kemal sıfatlarının yanında zıtlarıyla da donatılmıştır. Mesela Allah’ta kıskanma, haset veya deneme-yanılma ekseninde hata olmazken insanda bu özellikler fıtraten vardır, mevcuttur. Sevgi-nefret, iyilik-kötülük, aldanma-aldatma, yalan-inkar vb. kavramlar insanın davranış modellerini teşkil etmektedir.
Maksat-amaç konusu, idealler ve hedefler çatısında ele alınmalıdır. “Bunu hangi hedeflere varmak için yaptı?” soruları sorulmalıdır. Kişinin meyilleri-iradesi ve bilinçaltındaki korku-kaygı-baskı vb. faktörler amacın işaret taşlarıdır.
Niyet yine Bediüzzaman’ın tabiriyle “Amellerin ruhudur.” Niyete göre amel-iş-davranış karakter kazanır. Sübjektif ve objektif kavramlar burada karşımıza çıkar. Niyet, sübjektif; amel-eylem ise objektiftir. Hadis-i şerifte beyan edilen “Ameller niyete göredir” kuralındaki objektiviteye değer katan faktör, insandaki sübjektiviteyle yani niyetle doğrudan ilişkili sayılmaktadır. Buradaki kategorize edişimizde “Niyet ayrı davranış aynı” ile “Niyet aynı davranış ayrı” farklılığına dikkatinizi çekerim. Şöyle ki, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) anlattığı bir olay vardır. “Vaktiyle atlı bir adam çölde yolculuk yaparken bir kuyuya rast gelir. Kuyuya inip su içmek ister ama atının kaçmasından emin olmak için çevreden edindiği bir ağaç dalını kazık yaparak yere çakar. “Benden sonra gelenler atlarını bağlasınlar, rahatça kuyuya inip su içsinler” der. Bu adam iyi niyetiyle sevap kazanır. Bir başka zamanda aynı kuyuya yaya bir adam su içmek için yaklaşırken kazığa ayağı takılır ve yere düşer, kaşı yarılır. “Benden sonra gelenler aynı kazayı yaşamasınlar” düşüncesiyle kazığı yerinden çeker ve atar. Bu adam da önceki gibi iyi niyetiyle sevap kazanır. Biri kazığı çakarken diğeri çekmiştir. Burada iki ayrı ve zıt amel varken iki aynı niyet gözlenmektedir.
Bir başka vakaya geçelim. Bir yetişkin kişi bir çocuğa çikolata ikram etmektedir. Objektivitede bir büyük, bir küçüğe sevgiyle ikramda bulunmaktadır. Ancak niyet-amaç çocuğu kandırıp kaçırmaktır. İkinci manzarada yine bir adam bir çocuğa çikolata ikram etmektedir. Ancak niyet-amaç Peygamberin sünnetinde olduğu gibi çocuğu sevindirmek ve ikramda bulunmaktır. Fotoğraf objektifinde olduğu gibi aynı davranış modeli vardır ama niyetler ve amaçlar ayrıdır. Kısaca niyetin sorgulanması budur.
Çocuktaki davranışlar konusunda sebeplerin bulunması için sonuçtan yola çıkılabilir. Sebepten sonuca da gidilebilir. Kıskançlık duygusunda olduğu gibi. Yeni kardeş gelmesi, ikinci plana düşme veya kardeşler arasında eşit olmayan sevilme-ilgi görmeme gibi sebepler kıskançlık kaynağı konusunda mutlaka bize yol gösterecektir.
Bu örnekler ışığında görünen o ki, sebep-niyet-amaç eksenlerinin odak noktası gerekçe gerçeğidir. Çocukların davranışlarındaki gerekçeyi tespit ve teşhis edebilirsek ona göre taktiksel davranış belirleyip problemleri aşabiliriz. Mesela çocuğumuz bize küstüğünde sebebin ne olduğunu veya amacının ne olduğunu doğru okuyabilirsek taktiklerimizi daha isabetlice yapabiliriz. Çocuk küsme eylemini ebeveynin kırıcı davranışına karşı mı uyguluyor; kardeşler arası kıskançlık saikiyle mi yapıyor veya ebeveynin şefkatini istismar ederek koz olarak mı kullanıyor gibi ihtimalleri hesap etmeliyiz. Eğer buradaki gerekçeyi bulursak küsme vakasına karşı nasıl davranacağımızı daha net belirleyebiliriz.