Kısaltılmış Prof.

Zafer AKGÜL

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezuniyet töreninde birincilik pâyesiyle konuşma yapan öğrencinin ifade ve üslubu bu yaz sıcağında ortalığı hayli hareketlendirdi.

Haberlerde izlediğim kadarıyla gençlik heyecanı ve 28 Şubata göndermelerle dolu ima ve telmihlerin yer aldığı bir o kadar da Hukuk Felsefesine ve Hukukî Değerlere dair görüşlerinin sergilendiği konuşma metni bazı çevreleri bir hayli rahatsız etti.

Çocuklarımızın mezuniyet programlarında genellikle okul birincileri kendi kişisel görüşlerini de aktarırlar. Bu arada hükümete, siyasete dair iğneleyici konuşmalar yapan bir çok metni dinlemişimdir. Hatta bazı öğrencilerin adeta metne bunları ekleyen hocalarının varlığını deşifre edercesine kapasitesinin çok üstünde konuşmalar yaptığına da rastlamışımdır. Ama çok da ciddiye almayıp geçip gitmişizdir. Gençlerin bu tür davranışlarını hoşgörüyle karşılamak lazımdır.

Haber konusu olayda fırtınalar kopunca ister istemez dikkat kesildim. Yine bir ĺaiklik, irtica, şeriat, çağdaşlık, Atatürkçülük, hukuk vb. tartışmaları başlatılmıştı bile. Bu tür kabak konulardan topluma gına geldiği için üzerinde durmadım. Zira karşı taraf hep bildiğini okuyup başka fikir ve yaklaşımlara kör, sağır, dilsiz pozisyonunda rol kesmeye devam ediyordu.

Bu yazı, Roma Hukuku, İslâm Hukuku, Laiklik vb. kavramları ve bunların ontolojik, epistemolojik ve etik açılardan kritize edilmesi için yazılmadı. Zaten bu konu köşelere sığacak kadar kısa değildir.

Ben sadece konuşmayı yapan öğrenciye sosyal medya üzerinden eleştiri yaparak ona ve onun değerlerine hakarete çalışan Prof. Dr. Mehmet Köksal hocanın düştüğü komikliği dile getirmek istedim.

Prof. Dr. Köksal beyin fikirlerini bir kenara attım ve sadece paylaştığı mesajdaki dil yanlışlarına baktım. Çünkü mesajında öğrencinin Prof. Dr. kısaltmasını Prof. Dok. şeklinde yazarak yaptığı yanlışa atıfta bulunuyor ve oradan yol bularak dine, İslama dair bildik aşağılamalara geçiş yapıyordu.

Televizyon ekranına bir iki dakikalığına yansıyan mesajını okuduğumda sayın Köksal hocanın dil ve imlâ açısından eleştirdiği noktada öğrenciden daha fahiş ve daha vahim durumda olduğunu gördüm. Ve eyvah dedim. Bir akademisyen Türkçe metin yazmada bu kadar mı yanlış yapar?

Köksal hocanın yazdığı metni aktarayım:

"İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olup, İslâm Hukukunun hayalini kuran bu mezuna konuşma yaptırmamak kadar doğru başka bir karar olamazdı.
Ayrıca profesör doktor kısaltmasının nasıl yazıldığını bile bilmiyor.
İstanbul Hukuk Fakültesi laik-demokratik esaslara bağlı bir öğretim vermektedir. Madem İslâm Hukuku ateşiyle yanıyordu neden laik düzenin hukuk fakültesine gitti?
Mezun olabilmek için hiç hazetmediği (konuşma metninden anlaşılan bu) bir öğretimin sınavlarında kendi düşüncesine takiyye yapıp sınav kağıdı yazmış olması gerekiyor.
Bu son din tacirlerinin en iyi bildikleri şeyin takiyye olduğu da böylece ortaya çıkmış oluyor.
Kendisine hiç bir şekilde başarı dilemiyorum. Kendisini ve ona başarı dileyenleri de Anayasa'ya ve laik hukuk devletine uymaya davet ediyorum. İnancınız size kalsın."

İmdi koca profesör kısaltma hatasına dair ders verirken hızını alamayıp aynı hataların daha fazlasını yaparak maalesef daha gerilere düşmüştür. Şöyle ki:

1- Altı-yedi cümlelik metinde tam 7 kere OLMAK ek eylemi kullanmıştır. Bu durum bir akademisyen için kelime hazinesinin fukaralığına işaret eder. A4 kağıdına windowsword yazı yazma ölçeklerinde en fazla 3 defa olmak ek eylemi kullanılabilir. Fazlası edebiyat dil ve anlatım açısından da kusur sayılır.

2. Daha ilk cümlede 2 defa MEZUN kelimesi kullanması da haşivdir.

3. "Mezun olup", burada olup kelimesinden sonra virgül kullanmak imlâ hatasıdır. Bağlama zarf fillerinden sonra virgül kullanılmaz. Aynı zamanda yapılan filler için ip-up-ap ulacı eklenmişse virgül koymak gereksiz ve amatörce bir tasarruftur.

4. "Hazetmek"... Sayın Köksal hoca doğrusu "hazzetmek" şeklinde yazılan bu kelimede de maalesef hataya düşmüştür. Hisetmek değil, hissetmek gibi Arapça kökenli kelimelere etmek, eylemek fiil ekleri geldiğinde harf tasarrufu değil harf ilavesi yapılır. Bir prof. için affedilir hata değildir. Tıpkı "Affetmek yerine afetmek dersek dildeki afeti ve afetzedeleri varın siz kıyaslayın hocam.

5. Metindeki cümlelerin fiil çatısı uyuşmazlığı ve metindeki mantıksal doku uyuşmazlığı konusunda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi akademisyenlerine danışmanızı tavsiye ederim.

6. (Konuşma metninden anlaşılan bu) şeklindeki parantez cümlesi için şunu da söyleyeyim ki, parantez cümlesi dil ve anlatım açısından yersiz ve gereksizdir. Paragrafın başına alarak parantezsiz versiyonunu kullanmak varken böylesi anlatım ve üslup yanlışında boğulmak okuyucuyu da yorar.

Sonuç olarak sayın hocam, inancımız bize kalsın tamam, inanç ve ideolojiniz de sizde kalsın. Ben sadece dilde ve anlatımda kalıyorum şimdilik.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.