Yumurtanın Sarısı Gitti Eğitimin Yarısı-4

Zafer AKGÜL

Eğitime dair görüşlerimi paylaşan yazıları yazarken kendi bildiğimi okumak yerine okuyucularımın birbirinden değerli yorumlarını görünce okuyucuların fikir ve önerilerine göre yazmayı tercih ettim. Zira bir soru sıcağı sıcağına cevaplanırsa; bir mesele ortaya çıktığı anda çözüm aranırsa daha mantıklı ve faydalı olur. Erteleme durumunda zaman içinde dikkatler dağıldığı gibi hayatın hay huyu içinde unutulmakta, güncelliğini de kaybetmektedir. Tıpkı “geç gelen adalet, adalet değildir” hükmünde olduğu gibi.

Bazı okuyucularımız eğitimde veli faktörüne temas ettiler. Evet sacağın üçlüsü gibidir veliler. Ama veli profili çok değişti. Eskilerdeki “Eti senin kemiği benim” anlayışı çoktan rahmetli oldu. Artık pek azı hariç veliler çocuklarının eğitim sürecinde hem narsist hem de egoistçe tavır koyuyorlar.

“Sen kim oluyorsun daaaa! Benimmm çocuğummmm….” ile başlayan hakaret, üst makamlara şikayet, evde çocuğunun yanında öğretmeni kötüleme vs. sonucunda öğretmenler itibar, iştiyak ve fedakarlık kaybına uğradılar. Okula ticaret anlayışı, müşteri memnuniyeti ölçeği geldi. Bilim ve birikimler de mal konumuna getirildi. Bunların her biri ayrı ayrı ele alınması gereken meselelerdir. Şimdilik konumuz veli profili olduğundan dolayı yaşadığım bir olayı anlatarak sadede geliyorum.

Okullar açılalı bir ay kadar olmuştu. Her hafta başında ortamı temiz tutma konusunda öğrencilere uyarı konuşmaları yapıyorduk. Sınıf sınıf gezerek bu konuda titiz olmalarını söylerdim ve en temiz sınıfın ödül alacağını da belirtirdim. Ödülü hiç ihmal etmedik. Bir konuda çocuklara söz verildiyse mutlaka yerine getirilmelidir. Özellikle ödül ve mükafat konusunda.

Bir süre sonra okulun temizlik görevlisi 1. sınıfın dersliğini temizlemekten neredeyse tırsmaya başlamıştı. Bu sınıf neredeyse iki derste bir kirletiliyordu. Görevli arkadaşımız akşam paydosuna kadar o sınıfta ara temizlik yapmayacağını söyledi. Hem nöbetçi öğretmen hem de sınıf öğretmeni bana dert yandılar. Birkaç öğrenci teneffüslerde sınıfı devamlı kirletiyormuş. Sınıf öğretmenine ne gibi müdahaleler yaptığını sordum. Onlara gereken her konuda inisiyatiflerini kullanma yetkisi de vermiştim. Öğretmen arkadaşımız telefonla velilere bilgi verdiğini fakat “Onlar küçüktür, çocuktur; okulun temizlikçisi boş yere mi maaş alıyor, işi ne?” şeklinde umursamazlıktan geldiklerini aktardı.

Üç erkek öğrencinin ikisi ekonomik olarak yüksek gelirli aile çocuklarıydı biri de ailenin tek erkek çocuğu olduğu için “aslanım, kaplanım” diye şımarık büyütülmüştü. Babası “dokunma, karışma!” demişti öğretmenin eleştirilerine karşılık. Bu yüzden öğretmen çocuklara ceza vermekten de çekiniyordu. “Şiddet kullanma var” diye şikayet edilirse öğretmenler özel mahkemede değil adi suçluların yargılandığı mahkemede savunma yapmak durumundaydı. Okul müdürü olarak devreye girdim ve “bu iş bende” dedim. Ve planımı devreye koydum. İlk iş olarak ders esnasında sınıfa girip isim vermeden, yumuşak dille hepsini uyardım. “Bir daha görmeyeceğim” dedim. “Temizlikçi elemana da yazık, günah” falan dedim. Topluca söz aldım ve çıktım.

Ertesi günü ikinci teneffüste aniden sınıfa girdim. Üç erkek öğrenci annelerinin evde şişelere doldurdukları lezzo, konsantre meyve suyu vb. içecekleri ite kaka şakalaşırken yerlere dökmüşlerdi. Zemin berbat haldeydi. İlk olarak yarısı dolu şişeleri ellerinden alıp pencereden aşağıya attım. Zemin katta bulunduğumuz için kaza bela sıkıntısı yoktu. İkinci olarak nöbetçi öğrenciyi çağırdım ve paspas, fırça getirmesini istedim. İki paspas bir fırça gelince ellerine tutuşturdum ve bundan böyle her kirletmede temizliği bizzat kendilerine yaptıracağımı, derse giriş zili çalıncaya kadar sınıfı derhal pırıl pırıl hale getirmelerini emrettim. Dayak beklerken paspas-fırça gören öğrenciler cana minnet bilip temizliğe başladılar. 15 dakika sonra sınıfa teftişe girdim. Sınıf silinmiş, süpürülmüştü. Ama sıcağı sıcağına “Tam olmamış, bir daha silin” dedim. Amacım temizlikle beraber işin zahmetini tattırmaktı. Böylece temizlikçi amcalarının neler çektiğini empati kurarak hissedeceklerdi. Sonunda çocuklar görevlerini başarıyla yaptılar, cezalarını alınlarının akıyla çektiler. O günden sonra da bir kez bile yerlere içecek dökmediler.

Devam edecek…

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (15)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.