Bir ay sonra rutin veli toplantısı vardı. Genel oturum yaptık, gündemdeki maddeler ele alındı, kararlara bağlandı. Ve ayak üstü özel görüşmeler yapsınlar diye velileri öğretmenlere yönlendirip odama döndüm.
Elimdeki tutanakları tasnifle uğraşıyordum ki kapım çalındı. Üç bayan veli benimle görüşmeye gelmişlerdi. Hay hay deyip içeriye buyur ettim. Misafir koltuklarına oturttum. Beden dillerine baktım biraz bilgiçlik biraz ne kadar şefkatli birer anne olduklarını gösterme çabası içindeydiler. Bunlar sevgi ve şefkat canavarı anne tiplerine benziyorlardı. –“Sevgi canavarı” terimi bana ait değil bir pedagoga aittir.- Evet sizi dinliyorum, dedim. Meramlarını anlatmaya başladılar.
Aramızdaki diyalogları aktarıyorum:
-Müdür bey bizim çocuklara sınıfı temizletmişsiniz?
-Evet aynen öyle yaptım.
-Şerbet, şurup şişelerini pencereden atmışsınız.
-Evet, attım.
-Ama okulun hizmetçisi var.
-Var ama öyle gerekiyordu.
-Müdürüm onlar daha küçücükler, etleri ne butları ne?
-Evet küçücükler, bunu sizin kadar biliyoruz tabii ki.
-Peki niye yaptınız bunu müdür bey?
-Anlatayım müsaade ederseniz.
Üçü birden pür dikkat yüzüme kilitlendiler. Suçluluk yerine pervasızlık tavrı içine olmam onları şaşırtmıştı. Bekledikleri klişe cevap gelirse ikinci bir saldırı yapacakları gözlerindeki gerilmiş bakışlarından belliydi. Sokrat usülü sorgulama yapmaya başladım. Dedim “önce sorularıma içtenlikle cevap vereceksiniz.” Tamam dediler.
-Biz öğretmen miyiz?
-Evet.
-Eğitim ve öğretim alanında bize mi yoksa yoldan geçene mi danışırsınız?
-Tabii ki öğretmenlere.
-Peki öğretmenler çocuğunuz için ev ziyaretlerine gelip tavsiyelerde bulundular mı?
-Evet.
-O tavsiyeleri tam olarak uyguladınız mı?
-Hayır.
-Öğretmenler evinize geldiklerinde dolabı şuraya koy, halıyı şuraya ser, misafir odasını şu tarafa taşı, bardakları şu şekilde kullan, bulaşıkları şu vakitte yıka vb. şekilde işinize karıştılar mı?
-Hayır.
-Peki çocuğunuz veya siz hastalandığınızda doktorun yazdığı reçeteye itiraz ettiniz mi?
-Hayır.
-Sabah bir, akşam iki, tok karnına içilecek diyerek verdiği talimata karşı çıkıp “olmaz doktor bey sabah iki, akşam bir ve aç karnına olsun” diye itiraz ettiniz mi?
-Hayır.
-Tedavi konusunda doktora güveniniz vardı ve dediklerini harfiyyen uyguladınız değil mi?
-Evet müdür bey.
Bu kadar sorudan sonra asıl söyleyeceklerime geleceğim. Biraz daha sabırla dinleyin lütfen.
Doktorlara güvendiğiniz kadar bize de güvenmeniz gerek. Eğitim öğretim bizim işimiz ve mesleğimizdir. Doktorlara itirazınız olmuyor ve tıp alanında şöyle yapın-böyle yapın demiyorsunuz ama eğitime gelince tavsiyeleri uygulamayıp bir de işimize müdahale ediyorsunuz. Eğitim de tıp bilimi kadar ince ve derin işlemlerle doludur.
Biz öğretmenler de çocuk sahibiyiz ve aynı zamanda sizin çocuklarınız bizim de çocuklarımız sayılır.
Öğretmenler ev ziyaretlerinde sadece eğitim konusuna odaklanırlar ve sadece çocukların çalışma masası veya odası konusunda tavsiyelerde bulunurlar. Çizmeyi aşmazlar.
Şimdi siz veliler işimize karışarak pişmiş aşa su kattığınızın farkında değilsiniz bu biir.
Haberi sadece çocuktan veya başkalarından alıp gıyabımızda bizi eleştiriyorsunuz. Bizimle görüşüp olayın aslını, nedenini, niçinini sormuyorsunuz ve bizi haksız yere yargılıyorsunuz. Oysa size bir telefon kadar yakınız bu ikii.
Durumu size rapor eden öğretmene “Daha çocuk” diyerek akıl veriyorsunuz bu üçç.
Anne olarak sevgi ve şefkatinizi dozunda kullanmıyorsunuz. Nerede, ne zaman ve ne kadar şefkat göstermelisiniz dikkat etmiyorsunuz. Maalesef ilaçların dozunu kaçırmak halinde nasıl zehir olursa sevgi ve şefkatin dozunu kaçırdığınızda da çocuğunuzun ruhunu zehirlemiş oluyorsunuz bu döört.
Ve biz eğitim ve terbiye gereği bilinçli olarak çocuklarınıza sınıfı temizlettikten sonra bir daha sınıfı kirletmediler bu beşşş.
Çocuklar bazı şeylerin bedelini ödeyerek emek nedir, zahmet nedir uygulamalı olarak öğrendiler bu altııı.
Çocuklara yaşlarına göre evde, tarlada ufak tefek sorumluluk verin. Yoksa sizi uşak gibi çalıştırırlar ve sizin ömrünüzü tüketecek ali kıran baş kesen olup yersiz şefkatinizden sizleri bin pişman ederler bu yediii.
Sizler pasta, börek yaparken yumurtanın akını sarısından ayırmada nasıl pür dikkat kesiliyorsanız çocukların eğitiminde de en az o kadar dikkatli ve dengeli olmalısınız. Ki yumurta büyük bir hücredir. Çocuğunuzun vücudunda kaç trilyon hücre var artık siz kıyaslayın. Bu da sekiiizz.
Daha sayayım mı dedim. “Müdür bey bunları hiç düşünmemiştik. Kusura bakmayın. Hata bizdeymiş” deyip kalktılar
Bu üçlüye Sokrat metodu iyi gelmişti bence. Çünkü okulun bahçe kapısından çıkışlarını pencereden izledim, yürüyüşleri değişmişti.