Ahirzamanda Kur’an ve Salâtü Selâm İle Meşgul Olmak

Zafer KARLI

“Bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’an’ındır. Ve her harfinde, ondan ta binler sevap bulunan Kur’an’ın hıfzı ve kırâati her hizmete mukaddem ve müreccahtır.” (Said Nursî; Kastamonu Lâhikası)

Ahirzamanda “deccala karşı kuvvetli olan Kur'ân ile kuvvetlidir.”(1) Bu sebeple bilhassa ahirzamanda “ümmetin en şereflileri, Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ edenlerdir.” (2) Çünkü “Allâh, geceleyin iki rekât namaz kılan ve Kur’ân okuyan bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. Allâh’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’ân’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman Allâh’a yaklaşmış olamazlar.” (3) Öyleyse “Kur’ân oku­yalım... Çün­kü Al­lâh, için­de Kur’ân bu­lu­nan bir kal­be azâp et­mez...(4)

Bu zamanda bidatlar ve dalaletler, müslümanları kuşatmışken Kur’an tilavetinden uzak durarak "evlerimizi kabirlere çevirmeyelim!"(5) Nitekim Resulullah (sav) buyurdular ki: “Evlerinizde Kur'ân'ı çok okuyunuz. Çünkü Kur'ân okunmayan evin hayrı az, şerri çok olur ve o ailenin geçimi daraltılır.” (6) Ancak “Kur’ân öyle bir zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz, ona sâhip olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur ve ondan başka zenginlik de yoktur; o ilâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez.” (7) Eğer "bir grup, Kitâbullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar." (8)Çünkü “Kur'ân insanların kalp gözlerini açacak bir nur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet ve rahmettir." (9)

Özellikle bu fitne döneminde “Allah’ın kendisine Kur’an verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimseye gıpta edilir.” (10) Mahşer günü ise "üç zümre vardır ki, onları kıyametin dehşeti korkutmaz, onlar için hesap zorluğu yoktur, diğerlerinin hesabı bitinceye kadar onlar misk tepecikleri üzerindedirler. Bunlardan birisi, Allah'ın rızasını kazanmak için Kur'ân okuyan kimsedir." (11)

"Kuran'ın diğer sözlere karşı üstünlüğü: Allah’ın yarattıklarına karşı üstünlüğü gibidir.”(12)Çünkü "Kuran-ı Kerim, Allah Teala'nın gökten yeryüzüne uzatılmış bir ipidir." (13)Bu sebeple "Kur'an apaçık bir nur, hâkim bir zikir ve en doğru yoldur." (14)

Ahirzamanda Salâtü selâm ile meşguliyet:

"Allahım! Senin rahmetine ve onun hürmetine nasıl yaraşırsa, ona ve âline öylece salât ve selâm olsun. Âmin." (Said Nursî; Sözler, On İkinci Söz, Arabi dua metni tercümesi)

Bid’aların ve dalaletlerin İslam toplumunu istila ettiği bu ahrizamanda, sünneti seniyyeye yapışan yüz şehit sevabı kazanabilir.Evet, “Hazine-i rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi Bismillâhirrahmânirrahîm’dir. Ve en kolay bir anahtarı da salâvattır.”

“Evet, salâvatın mânâsı rahmettir. Ve o zîhayat mücessem rahmete rahmet duası olan salâvat ise, o Rahmeten li’l-Âlemînin vüsulüne vesiledir. Öyle ise, sen salâvatı kendine, o Rahmeten li’l-Âlemîne vesile yap ve o zâtı da rahmet-i Rahmân’a vesile ittihaz et.”(15)

Salâtü selâm duanın kabulüne vesiledir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:

“Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.” (16)

Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk -radıyallâhu anh- şöyle buyurur:

“Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (ihlâsla) salevât getirmek; günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbetle) selâm göndermek, pek çok köle âzâd etmekten daha fazîletlidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür.” (17)

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- bu hususta şöyle demiştir:

“Her kim cuma günü Peygamberimiz’e yüz kere salevât getirirse kıyâmet günü mahşer yerine yüzü çok güzel ve nurlu olarak gelir. İnsanlar gıptayla, «Bu zât acaba hangi ameli işliyordu?» diye birbirlerine sorarlar.” (18)

Salâtü selâm ile azami düzeyde meşgul olunmalı:

Übey bin Kâ‘b -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:

“–Yâ Rasûlâllah! Ben Siz’e çok salevât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?” diye sordum.

“–Dilediğin kadar.” buyurdular.

“–Duâlarımın dörtte birini salevât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?” diye sordum.

“–Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur.” buyurdular.

“–Öyleyse duâmın yarısını salevât-ı şerîfeye ayırayım!” dedim.

“–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular. Ben yine:

“–Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?” diye sordum.

“–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular.

“–Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salevât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?” deyince:

“–O takdirde Allah Teâlâ, dünya ve âhirete âit bütün arzularını ihsân eyler ve günahlarını bağışlar!” buyurdular. (19)

"Ey Kur’ân’ı indiren Allah’ım! Kur’ân’ın ve kendisine Kur’ân indirilen Zât’ın hakkı için, kalplerimizi ve kabirlerimizi iman ve Kur’ân nuruyla nurlandır. Âmin, ey kendisinden istimdat edilen Müsteân!" (20)

Haşiye: Müstean; yardım dilenilen, yardımın kaynağı, yardım edici, kullarının “yardım” seslerini duyan demektir. Kur’an’da Müstean 2 yerde geçer: Enbiya 112 ve Yusuf 18. Ayetler.

Kaynaklar:
1- el-Hıcazî, Sevâü's-Sırat (Mısır: Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Gaybiyat Teymür, nr. 26), vr. 251, 268
2- Suyûtî, I, 36/1063
3- Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 17/2911
4- Dâ­ri­mî, Fe­zâ­ilü’l-Kur’ân, 1
5- Müslim, c. 1, s. 539, Tirmizî, c. 5, s. 157
6- Camiussağir - 1412
7- Heysemî, VII, 158
8- Ebû Dâvud, Salât 349, 1455. H.; Tirmizî, Kırâ'at 3, 2946 H.; Müslim, Zikir 38, 2699 H; İbnu Mâce, Mukaddime 17, 225. H.
9- Câsiye, 45/20
10-
Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45
11- Taberanî'den Münzirî, et-Terğîb, 1/311
12- Darimi, Fedail-ül Kuran, 17; Tirmizi, Fedail-ül Kuran, 25
13- Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/182; Tirmizî, Menakıb, 31
14- Darimi, Fedailü’l-Kuran, 1; Beyhaki, Şuab, 3/226, h.no: 1789
15- Lem'alar, On Dördüncü Lem'a, İkinci Makam
16- Ebû Dâvûd, Vitir 23
17- Hatîb el-Bağdâdî, Târihu Bağdâd, Beyrut 1422, VIII, 39
18- Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, III, 212
19- Tirmizî, Kıyâmet, 23/2457; Hâkim, II, 457/3578; Beyhakî, Şuab, III, 85/1418; Abdurrazzâk, II, 214
20- Sözler, On Üçüncü Söz, Birinci Makam, Arabi dua metni tercümesi

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.