Bakara Suresi 3. Ayetin Meal Tefsiri

Zafer KARLI

Bakara 3-“(O müttakiler;) gayba iman eden, namazı ikâme eden ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (karşılık beklemeden hayra) sarf eden kimselerdir.”

Gayb; gerçekte var olup göz ile görme, işitme, dokunma ve tatma gibi duyularımızın algı sahasına girmeyen her şeydir. Kur’ân’ın mü’minleri, her şeyden önce gaybe olan imanlarıyla tanıtması çok mühimdir. Çünkü varlık, şu görünür ve gözlemlenebilir maddî âlemle sınırlı değildir.

Gayba iman” denilince akla ilk gelen, Allah’a ve diğer iman rükünlerine imandır. Seyyid Kutup’un ifadesiyle: “Gayba iman, insanoğlunun hayvanlar aleminden yücelişinin ayrılış noktasını teşkil eder.” Çünkü insanoğlu ilahi kelamın öğretileri sayesinde aklın idrak ettiği maddî alanda ve duyularla hissedilenlerin sınırında durup kalmazlar; bunlarla birlikte ruh, cin, melek, cennet, cehennem, ahiret günü gibi maddenin ötesindeki evrenleri de idrak ederler. Ayrıca o müttakiler, gıyaben dahi iman ederler; münafıklar gibi sadece insanların arasında değil yalnız başlarına kaldıkları, kimsenin görmediği, bilmediği hallerde de Allah ve Resulüne (asm) imanın gereğini yerine getirirler. Nitekim Türk-İslam düşünürü Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye göre asıl iman, gaybî konulardaki gerçeklere yönelik olur. Bu sebeple müslümanların vahiy yoluyla bildirilen gaybi gerçeklere olan imanı, onların dünya hayatını dizayn etme ve ahlâk anlayışıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Çünkü nefis, kişiyi günaha yöneltmek için sürekli telkinde bulunan bir güçtür. Günaha sevkeden bir başka faktör de ölümsüz bir dünya hayatı içgüdüsü ve âhireti düşünmeme tavrıdır (Bakara 95-96).

O müttakiler; namazı, şirk ve gösterişten uzak durarak, Allah’tan başka ibadet edilecek varlık olmadığı şuuruyla, zamanında, şart, rükün, âdâb, huşu ile kılmak için ciddi bir gayret içinde olurlar. Çünkü Allah'a karşı derin bir saygı duymaksızın kılınan namaz ruhsuz bir ceset gibidir. Namazı ikame etme tabiri, müminlerin sadece namaz kılmakla kalmayıp Allah ile ilişkisinin her zaman ve her yerde diri kalması için çalışmasına işaret etmektedir. Zira ibadetler, belli vakitler içinde yerine getirilse de, Hakk’a iman ve kulluk daimidir. Onun kesintiye uğraması, son bulması veya bitmesi söz konusu değildir.

Rızık; Kur'an'da; ister dünyevi olsun isterse uhrevi olsun maddi manevi ihsanlar manasında kullanılmıştır.Ayetten, zengin olmanın şart olmadığını, insana rızık olarak verilen her şeyden (mal, ilim, zeka, güç vs) hayra sarfedilmesi gerektiğini anlamak mümkündür.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.