“İşte onlar, hidayet karşılığında dalâleti satın aldılar. Bu sebeple ticaretleri kâr etmediği gibi, böyle yapmakla (amaçlarına ulaştıracak) doğru yolu da bulamadılar.” (Bakara 16)
“İşte onlar” ifadesindeki uzaklık manası, onların hak yoldan son derece uzak olduklarına bir işarettir.
Onlar, hidâyeti; “hak ve doğru olanı benimsemek” yerine dalâleti; “akla, duyulara ve gerçeğe aykırı hüküm ve düşünceleri, hakkın karşıtı ilkeleri benimsemiş” böylelikle ilâhî Iütuftan mahrum kalmışlardır.
Ayette, “satın almak” tabirinin kullanılması sevilen şeylerin müşteri tarafından bilerek ve isteyerek alınmasına işarettir. Onlar dalâleti tercih etmişlerdir!
“Fakat bu ticaretleri kâr etmemiştir.” Çünkü nefsânî heveslerini ilâhî hakikatlere tercih edenlerin alışverişleri zarar etmeye mahkumdur. Dünya hayatını menfaat penceresinden değerlendiren tüccar zihniyetli münafıkların bu ticareti, kendilerine umdukları kârı sağlamamıştır.
“Böyle yapmakla (amaçlarına ulaştıracak) doğru yolu da bulamadılar.”
Münafıkların hakka tabi olmak, hidayete ermek gibi bir amaçları yoktu, onların amaçları İslam kimliği ile menfaat temin etmektir. Onlar, dine olan zahiri bağlılıkları dünyevî menfaatlerine göre değişen kimselerdir. (Bkz Hac 11)
Münafıklar, müslüman kisvesine bürünüp suret-i haktan görünerek batıla hizmet eden, dinî kavramları istismar ederek, insanların Allah ve Peygamber sevgisi gibi hassasiyetlerini kullanıp zekât, sadaka, kurban vs gibi sosyal ve ekonomik değerlerden menfaat elde etmeye çalışmışlardır.
Münafıklar ile mücadelesinde üstün bir siyaset ortaya koyan Hz. Peygamber (asm), önce bunların dış desteklerini ortadan kaldırmış sonra onları yalnızlığa mahkûm edip akabinde de müslüman toplum arasında oluşturduğu birlik ve kardeşlik bilinci ile iç huzuru ve güvenliği temin etmiştir. Bu yöntemle münafıklar, Hz. Peygamber henüz hayattayken bile toplumdaki etkilerinin neredeyse tamamını kaybetmişlerdir. Velhasıl, onlar, batılı tercih edip temiz fıtratlarını bozarak büyük bir zarara uğramış, dünyevi menfaatlerine ulaştıracak kendilerince doğru yolu da bulamamışlardır.
Not: Ayetin sonunda geçen “mühtedin” kelimesi ihtida etmek demektir. Hidâyete ermek anlamında kullanılan ve hidâyetin müştaklarından biri olan “ihtidâ” kelimesi terim olarak insanın dünyevî ve uhrevî işlerde seçme özgürlüğünün bulunması durumudur.