Emirdağ Lâhikasında "Arabiyyü’l-İbâre" olarak bahsi geçen "Hizbü'l-Hakaik" içerisinde yer alan "Hülasatü'l-Hülasa" bölümü “Lâ İlâhe İllallah” kelimatının tekrarla çok farklı mertebelerde zikredildiği azametli bir tevhid dersidir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi, hülâsatü’l-hülâsa için Lâilâheillâllah kelamının kâinat halka-i zikrinde lisan-ı hâl ve lisan-ı kâl ile feyizli bir tezahürü ve İsra Suresi 44. ayetin parlak tefsiri olan Âyet’ül Kübrânın hülâsat’ül-hülâsası olduğunu söyler. (*)
Bir marifet-i ilahiye dersi olan bu hülâsatü’l-hülâsanın 17, 34 ve 35. pasajları Hz. Peygamberin (sav) küllî lisanı ile Lâ ilahe illallah'a şehadetini anlatır, risaletinin delillerine ve azametine işaret edip ders verir. Bu dersler sırasıyla şunlardır:
17- Muhammedin (a.s.m.) küllî lisanîyle:
Kemâlâtının, mu’cizelerinin, dininin hakikatleriyle…
Tevhitte hakkalyakîn, aynelyakîn, ilmelyâkîn kendisini tasdik eden Âl, Ashâb ve ümmetinin seçkinleri olan Asfiyanın icma’ıyla: Lâilâheillâllah
34- Allah Melik, Hak ve Mübîn’dir ondan başka ilâh yoktur, Vadinde sâdık ve emin Muhammed (a.s.m.) Allah’ın resulüdür.
Buna şâhid ve delil:
O ümmî olmakla beraber en mükemmel din, İslâmiyet ve şeriatla, en kuvvetli iman, itikad ve ibadetle, en üstün dualar, münacatlar ve davetle, en geniş tebliğ, en mükemmel metanetle birden zuhur edip ortaya çıkmasıdır. Bu harika haller ve bu meyvedar sıfatların misli yoktur. Bunlar Onun son derece ciddiyetine, itminanına, nihayet güvenine, itimadına, sıdkının kemâline ve hakkaniyetine delâlet ederler.
Yine onun doğruluğuna şahit; iman rükünlerinin hakikatlerinin ittifakla tasdik etmesidir.
Yine onun doğruluğuna şahit; Zatındaki binlerce kemâlât ve mucizeleridir.
Kur’ân sayısız burhan ve hakikatleriyle.
• Cevşen, kudsî işaretleriyle.
• (Risale-i) Nur, kuvvetli delilleriyle.
• Geçmiş zaman kesretli kesin irhâsatıyla.
• Gelecek zaman, binlerce hâdiselerin tasdikiyle.
• Ehl-i Beyt; hakkalyakîn derecesinde onu tasdik etmeleriyle.
• Sahabîler, aynelyakîn derecesinde kamil bir imanla Onu doğrulamalarıyla.
• Asfiyalar ilmelyakîn derecesinde kuvvetli tahkikleriyle.
• Kutuplar; keşif ve yakînleriyle onun peygamberliği cihetinde ittifak etmeleriyle.
• Geçmiş asırlar; kâhinler, hatifler, ariflerinin müjdeleri tevatür derecesine çıkmalarıyla.
• Mukaddes kitap ve suhuflar; içlerinde görünen enbiyâ ve resullerin müjdeleriyle Onun doğruluğuna sadık şahittirler.
Kâinat da; gayeleriyle ve hikmetli hakikatleriyle onun peygamberliğine şahittir. Zira kâinatın gayeleri, ilahi maksatları, kıymetleri, vazifeleri, güzellik ve kemalâtlarının görünmesi ve hakikatlerinde var olan hikmetlerinin gerçekleşmesi, insanlık içinde peygamberliğe, özellikle Muhammed’in (a.s.m) risâletine bağlıdır ki onun risaleti bütün hak risaletleri içine alır. Eğer Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği olmasaydı, şu mükemmel, ebedî manalar dolu kâinat, manasız ve hikmetsiz kalırdı. Manaları uçar, kemalâtı söner, kıymetten düşerdi. Bu da çok cihetlerle imkânsız ve mümteni’dir.
Lâilâheillâllah
35- Allah Melik, Hak ve Mübîn’dir ondan başka ilâh yoktur, Va’dinde sâdık ve emin Muhammed (a.s.m.) Allah’ın resulüdür. Onun peygamberliğine şahit bu kâinatın sahibi, bu kâinatı yaratan, tasarrufunda tutup idare eden, fiil ve rububiyetinin icraatını gösteren Zattır.
• Bu gibi fiillerden Rahmâniyet fiili; her şeyi ihata eden rahmetle O’na Kur’ân-ı Mu’cizül-Beyanı indirip, çeşitli mu’cizeleri O’nun eliyle izhar edip, her tehlike ve hale karşı O’nu muhafaza edip muvaffak etmesi, bütün hakikatleriyle O’nun dinini devam ettirmesi, bütün mahlûkat üstünde gözle görülür yüce bir ikram ve hürmet makamına mazhar etmesi Onun peygamberliğine kesin bir delildir.
• Bu gibi icraatlardan Rububiyet icraatı; O’nun peygamberliğini kâinatına manevî bir güneş yapmakla, O’nun dinini kullarının yükselmesine kemâlâtın fihristesi kılmakla, O’nun hakikatini delil ve burhanlarla ulûhiyyetinin tecelliyâtına cami’ bir ayna yapmakla, O’nu, bu kâinattaki mahlûkatın vücudu için rahmet, hikmet ve adaletin vücudu kadar, güneş, ışık, hava, su, rızık ve nimetin varlığı kadar lüzumlu, kudsî vazifelerle vazifelendirmekle, Onun peygamberliğini ispat eder.
Velhasıl;
Bediüzzaman Hazretlerinin “Hülâsatü’l-Hülâsa’yı okuduğum zaman, koca kâinat, nazarımda bir halka-i zikir oluyor.” dediği bu harika münacatın kıymetini anlamayı nasip etsin. Âmin
* Hizbü'l-Hakaik, Hülâsâtü’l-Hülâsa bölümünün başında bulunan, Bediüzzaman’ın açıklamasıdır.