2023 yılının sonlarına doğru insanlığa düşman olan katil İsrail, tek suçları Müslüman olmak olan masum ve mazlum Filistin Halkını dünyanın gözü önünde hunharca katlediyor. “İnsan Hakları” diye bağıranların sustuğu hatta destek olduğu bu zulüm, akıllara ahirzaman müceddidi Bediüzzaman’ın mücahid duruşunu irdelememizi ve biz Müslümanlar olarak köreltilmiş cihad anlayışımızı yeniden ihya etmemiz gerektiğini gösteriyor. İşte bu yazımızda soru-cevap tekniği ile bu konuya hizmet etmeye çalışcağız.
Cihad nedir?
Cihâd kelimesi Mekke döneminde, cahiliye inancına bağlı müşriklerin işkencelerine karşı Müslümanların kalplerinde inancın ve imanın kökleşmesi ve güçlendirilmesi anlamında kullanılmıştır. Bu süreçte Allah, Peygamber (sav) efendimizi ve ümmetini kâfirlere karşı Kur’ân-ı Kerîm ile karşı çıkmaya ve Kur’ân-ı Kerîm ile cihâd etmeye teşvik etmiştir.
Kelime anlamıyla cihâd eylem ve söz olarak bütün çabayı harcamak, düşmana karşı çaba ve gayreti ortaya koymak, kendilerine eman verilmemiş kâfirlerle savaşmaktır. Diğer bir anlam ile cihâd düşmana karşı savunmada bütün güç ve kuvveti ortaya koymaktır.
Terim anlamıyla cihâd, kişi ile Rabbi arasındaki engelleri kaldırma çabası, Kur’ân’ın öngördüğü savunmacı ilkeler bütünü olarak ifade edilebilir. İslam’ın iki ana kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm ve Hz Peygamber’in uygulamalarında, cihâdın sadece savaş olmayıp kalp, dil, mal ve can ile Allah yolunda yapılan her türlü çalışma ve mücadele olduğu görülmektedir. (1)
Bediüzzamanın cihad anlayışını kısaca özetler misiniz?
Bediüzzaman’a göre cihadın iki boyutu bulunmaktadır. Bunlar, maddi cihad ve manevi cihaddır. Kalb ve dil ile yapılana “cihad-ı manevi”; el ve kılıç ile yapılan cihada ise “maddi cihad” denilir. Maddî cihad haktır; gerektiği anda her mü’minin boynuna borçtur der. Hiç bitmeyecek olan ve birinci dereceden herkesin mükellef bulunduğu cihad, manevi cihaddır; çünkü nefis her vakit şeytanı dinler. (Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, s. 96)
Bediüzzamana göre, fethedilmesi, aşılması gereken ilk hedef gayr-i müslim direnci değil, Müslümanların kendi tembellik, bilgisizlik ve tesanütsüzlükleridir. “Cehalet”, “zaruret” ve “ihtilafın” pençesindeki Müslümanlar ila-yı kelimetullah için önce bu düşmanlarla savaşmak durumundadırlar. (Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harb-i Örfi, s. 23) Yüz yıl öncesinde “cihad”a yüklenen bu vurgunun bu gün için anlamı çok daha aşikâr hale gelmiştir. Maalesef, “Fünun ve sanayi silahı”nı kullanamayan Müslümanlar ecnebiler karşısında gittikçe daha fazla mevzi kaybetmektedirler. (2) İşârâtü’l-İ’caz adını verdiği esere yazdığı önsözde kendisinin belirttiği gibi, onun ilmî cihadı ne kadar acil ve elzem bir vazife olarak gördüğünün ispatıdır.
Bediüzzamanın hayatından maddi cihad örnekleri verir misiniz?
Bediüzzaman Said Nursi’nin hayat çizgisini tek cümle ile “hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşrû olmayan şeylere karışmaz.” olarak ifade edebiliriz. (3) Bediüzzamanın hayatında buna delil çoktur. Örnek olarak aşağıdaki misalleri gösterebiliriz:
1-Bediüzzaman, Divan-ı Harb-i Örfîde mahkeme reisi Hurşid Paşaya ve mahkeme âzâlarına cevaben, "Eğer Meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaret ise, bütün ins ve cin şâhid olsun ki ben mürtecîim, Şeriatın birtek meselesi uğrunda bin ruhum olsa fedaya hazırım" demiştir.
2-Meclis-i Meb’usanda şiddetli komutana karşı, "Namaz kılmayan hâindir, hâinin hükmü merduttur" cevabını vermiştir.
3-İslâmî kıyafeti kat’iyen ve asla tebeddül etmeyen ve kıyafetine ilişmek isteyen ve sonra kendi kendini öldürmekle tokadını yiyen Nevzat isminde Ankara Valisine, "Bu sarık bu başla beraber çıkar" tarzında konuşarak boynunu göstermesiyle ölümü hiçe saymıştır. (4)
4- Haricî bir tecavüzle karşılaşıldığında, Bediüzzaman ülkesinin savunmasında en kahraman savaşçılardan biri konumundaydı. Hayatının ilk döneminin azımsanmayacak bir bölümü savaş meydanlarında geçti.
5-Bediüzzamanın, Doğu Anadolu’da kurduğu milis birliği, Keçe Külahlılar, o kadar cesur ve etkili savaşçılardır ki, Ermeni Taşnak ihtilâlcilerinin ve Rusların korkulu rüyası olmuşlardır. Bediüzzaman Ruslara karşı bu önemli hizmetinden dolayı bir harp madalyasıyla ödüllendirilmiştir. (5)
Bediüzzaman, hayatı boyunca korku nedir bilmeyen, “İki elimde iki hayatımı tutmuşum, iki hasım için iki meydan-ı mübarezede iki harp ile meşgulüm. Tek hayatlı olan adam meydanıma çıkmasın.” (6) diyen bir zattır. O, “İyi bilin ki, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar” (7) âyetini bizzat yaşamış bir kahramandır.
Velhasıl,
“Ben, kendi elemlerime tahammül ettim fakat ehl-i İslâmın eleminden gelen teellümat beni ezdi. Âlem-i İslâma indirilen darbelerin en evvel kalbime indiğini hissediyorum.” diyen bir mücahidin arkasından gidebilmenin ilk şartı onun hislerine ortak olmaktır.
Şimdi kendimize soralım: İlk kıblemiz Kudüs tehdit altındayken ve mazlum kardeşlerimiz hunharca şehit ediliyorken biz ne yapıyoruz?
Aliya İzzetbegoviç der ki;
“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
1- Cihâd ve Kıtâl Ayetlerinde Te’kîd; Şeyma Çetinkaya, Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: III, Sayı: 2, 2019 Sayfa: 121-140
2-https://www.risaleinurenstitusu.org/cihad-ama-nasil/
3- İşârâtü'l-İ'câz/Fatiha Sûresi s:46
4- Emirdağ Lahikası II, 14. Mektup
5- https://sorularlarisale.com/makale/modern-cagda-cihad-bediuzzaman-said-nursinin-cihad-yorumu
6- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 282.
7- Yunus Sûresi, 10:62.