"Hz. Âdem’in yaratılışından itibaren Kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccâldan daha büyük bir olay ve fitne yoktur.” (Müslim, Fiten: 126)
İmtihanların en çetinleri arasında ahir zaman hâdiseleri arasında önemli bir yer tutan deccâl fitnesi yer almaktadır. Kur’an’da bu fitneden açıkça haber veren ayet olmamakla birlikte, hadislerde onun olağanüstü özelliklerinin olacağı net bir biçimde haber verilmiştir. Bu yüzden İslam dininde deccal inancı, itikadi açıdan Kur’an ile değil hadislerle temellendirilmektedir.
Hadislerde genel manada teşâbüh unsuru bulunan rivayetlerin izahında mecazdan istifade son derece önemlidir. Çünkü rivayetlerde geçen deccâlin alnında açık bir şekilde küfür alametinin yer alması gibi teklif sırrına aykırı olan rivayetlerin yorumunda zahiri yorumlardan kaçınmak gerekmektedir.
-Deccal ne demektir?
Deccâl; “aldatmak, yalan söylemek” manalarına gelmekte, ıstılah olarak ise ahir zamanda ortaya çıkacağı hadislerde haber verilen din karşıtı bir fitnenin genel ismidir.
Kur’an’da deccâl lafzı yer almasa da hadislerde “muhatabını aldatmak gayesiyle güzel sözler söyleyen kişi; bir kaşı ve gözü bulunmayan kötü kimse” anlamındaki mesih kelimesiyle birlikte “el-mesîhu’d-deccâl” ve “mesîhu’d-dalâle” şeklinde ifadeler yer almaktadır.
Hadis ilminde ise deccâl lafzı yalan söylemeyi meslek haline getiren ravileri ifade etmek için kullanılan birinci dereceden bir cerh lafzıdır.
-Deccalların sayısı hakkında hadislerde hangi sayılar geçmektedir?
Ahir zamanda ortaya çıkacak büyük deccâlin fitnesi farklı olsa da kaynaklarda ondan önce onun misyonunu temsil eden deccâllerin farklı dönemlerde ortaya çıkacağı haber verilmektedir. Hadis kaynaklarında bu deccâllerin sayısıyla alakalı otuz (Buhari, Fiten, 25; Menakib, 22.), otuzdan fazla (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/504; 10/70) ve yetmiş (Ebû Ya‟la, el-Müsned, 7/108) rakamları telaffuz edilmiştir. İbn Hacer, yetmiş deccâlin olduğuyla alakalı rivayetin zayıf olduğunu ifade etmiştir. (bkz. İbn Hacer, Fethu‟l-Bârî, 14/596.) Başka bir rivayette deccâlin sayısının 27 olduğu ve bunlardan dördünün kadın olduğu haber verilmiştir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 38/380).
Hadislerdeki bu rakamsal ifadeler hadis şarihlerince kesretten kinaye kabilinden anlaşılmış, zaman ve şartlara göre nübüvvet iddia edecek pek çok yalancı deccâlin zuhur ettiği/edeceği ifade edilmiştir.
Bazı âlimler ahir zamanda ortaya çıkacak büyük deccâl ile diğer deccâller arasındaki en temel farkın, ilkinin ulûhiyet, diğerlerinin ise nübüvvet iddia edecek olması olduğuna değinmişlerdir.
-Büyük deccal nasıl bir zamanda ortaya çıkacaktır?
Hadislerdeki bilgiler ışığında deccâlin ortaya çıkacağı zamanla alakalı kesin ve net bir tarih kaydetmek oldukça zordur. Ancak şu hadislerde deccâlin zuhur edeceği dönemin manevi atmosferinden söz edilmektedir: “Deccâl dinin güçsüzleştiği, ilmin yetersiz hale geldiği bir anda ortaya çıkar”(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/367), “O günler, iman ve küfrün açıkça kamplaştığı, kesin hatlarla birbirlerinden ayrıldıkları günlerdir” (Ebû Davud, Fiten, 1), “O günler, akılların çelindiği günlerdir. İnsanlar birbirlerini öldürürler. Öyle ki kişi komşusunu, amcaoğlunu, yakınını öldürür de öldüren de, öldürülen de niçin olup bittiğini bilmezler” (Müslim, Fiten, 55).
-Deccâlin yeryüzünde kalacağı süre ne kadardır?
Bu konuyla alakalı rivayetlere bakıldığında ortak nokta kırk rakamıdır. Bir rivayette şöyle geçmektedir: “Deccâl kırk gün yeryüzünde dolaşır. Mekke Medine hariç her yere girer. Onun bir günü bir sene, bir günü bir ay, bir günü bir hafta ve diğer günleri sizin günleriniz gibidir” (Taberani, el-Mu‟cemu‟l-evsat, 10/93). Bu rivayetin başka tariklerinde kırk sabah, kırk gece (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/363; 3/367) ve kırk yıl (İbn Mace, Fiten, 33) ifadelerine yer verilmiştir.
-Deccalın giremeyeceği mescitler hadis-i şeriflerde nasıl geçmektedir?
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan bir rivayette ise deccâlin giremeyeceği dört mescit şu şekilde sıralanmıştır: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa, Mescid-i Tur ve Mescid-i Nebevi’dir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/364).
-Hadislerde deccâlin bir gözünün görme duyusundan mahrum olduğu ifade edilmiştir. Bunu Said Nursi nasıl tevil etmiştir?
Said Nursi’ye göre deccâllerin hepsi imansız olacakları için, sadece dünyayı görecek gözlere sahip olacaklardır, onlar da ahireti görecek göz yoktur (Said Nursi, Şualar, s. 499). Ona göre büyük Deccâlın bir gözünün kör, diğeri de ona nispeten kör hükmünde olup, gözünde ispritizma nev'inden büyüleyici bir manyetizma, İslâm Deccâlının da, bir gözünde teshir edici manyetizma bulunmaktadır. Devamla Said Nursi şu satırları kaydetmektedir: "Hatta rivayetlerde, 'Deccâlın bir gözü kördür‟ diye, nazar-ı dikkati gözüne çevirerek, bununla deccâlin yalnız bu dünyayı görecek bir tek gözü olacağı ve akıbeti ve ahireti görebilecek gözlerden yoksun olacağı haber verilmiştir” (Said Nursi, Şualar, s. 499).
- Hadislerde deccâlin ölümü nasıl olacaktır?
Deccâlin ölümüyle ilgili sahih hadis kaynaklarında değişik rivayetler vardır. Bu rivayetlere göre Hz. İsa, iki melekle birlikte Şam’ın doğusundaki minareye inecek, deccâli arayacak ve Lud kapısında onu öldürecektir. Allah Resûlü’nün Miraca çıktığında Hz. İsa ile karşılaştığı ve onun kendisine deccâli öldüreceğini haber verdiğine dair rivayetlerde vardır (Müslim, Fiten, 110; Tirmizi, Fiten, 59, 62; İbn Mace, Fiten 33; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4/488, 545).
Deccâlin ölümüyle ilgili rivayetler genelde hadis şarihleri tarafından lafza bağlı bir şekilde yorumlanmış, Hz. İsa’nın hakiki anlamda bir dağın tepesine inip Deccâli öldüreceği fikri savunulmuştur (İbn Hacer, Fethu‟l-Bârî, 6/287; Aynî, Umdetu‟l-Kârî, 7/90; Kastallanî, İrşâdu‟s-sârî, 15/81).
-Deccalin şerrinden nasıl korunabiliriz?
Deccal fitnesinden kurtuluşun anahtarını Resulullah (asm) şöyle bildirmiştir: “Çok karanlıklı ve şiddetli bir kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdî denilen bir zât çıkıncıya kadar devam eder. Sen ona ulaştığında tabi ol ki hidayette olanlardan olasın.” (Süyûtî, el-Havî, 2:67-68; el-Burhan, v. 87a.) “Sizi sünnetime sımsıkı sarılmaya, raşid ve mehdî halifelerimin yolunda gitmeye teşvik ederim.” (Tirmizî, İlim: 16; İbni Mâce, Mukaddime: 6; Ebû Davud, Sünnet: 5.)
- Mehdî kimdir?
Sözlüklerde hidayette, doğru yolda olan, başkalarının hidayet ve doğru yolda gitmelerine vesile olan mânâsına gelen Mehdî, İslâmî bir terim olarak âhir zamanda geleceği müjdelenen, kendisine Allah tarafından özellikle doğru yol gösterilen, hakka yöneltilen, dinî noktalarda hata ve yanlışlıklardan korunan, insanları, bilhassa Müslümanları irşad eden, doğru yola sevk eden, zulüm ve haksızlıkların kol gezdiği bir dünyada adaleti tesis eden, âhir zamanda geleceği müjdelenen Âl-i Beytten büyük bir zâttır.
Ahirzaman Mehdîsinin mücahedesi ve yazdığı eserlerle, inançsızlık içerisinde bulunanları, îmanı şüphe ve tereddütte olanları kurtaracak, mü'minlerin îmanlarını takviye edecek büyük bir âlim olması kuvvetle muhtemeldir.
- Bediüzzaman, mehdiyeti nasıl izah eder?
Bediüzzaman mehdiyetin üç merhalesinden söz eder:
1. İman, 2. Hayat, 3. Şeriat.
Risale-i Nur’un, temelde iman hizmeti görmesiyle beraber diğer iki merhalenin de rehberliğini yaptığını söyleyebiliriz. Hz. Peygamber (asm) İslam davasının temelinde yer almış, sonraki İslamî hizmetlerin de temelini atmıştır. Benzeri bir durumun mehdiyyette olmasına bir mâni söz konusu değildir. İman hizmeti diğer iki hizmet sahasına da tesir edecektir.
**Bu yazı çoğunlukla Dr. Osman Bodur’un “Hadislere Göre Deccâlin Özellikleri” başlıklı “Akademik Bakış Dergisi Sayı: 59 Ocak - Şubat 2017” yazısından faydalanılarak hazırlanmıştır.