Mazlûm izzetinde, zâlim zilletinde,
Göçüp de gidiyor fâni dünyadan,
Ne zaman nasîb-dâr olur zamandan.
Zulmüne bir ceza, Haktır Allah’ım.
Zâlimler dünyada hüküm fermadır,
Zulümleriyle; Dünya bîzardır,
Yaptığı yanında daima kârdır,
Zâlimlere Cehennem; Haktır Allah’ım.
Mazlûmların ahı, sarstı cihanı,
Bu kadar zulüm, kanatır Kan’ı,
Ne zaman Yâ Rab!... Ceza zamanı;
Zâlimler için; Yaşasın Cehennem.
Çoluk-çocuk demeden kıyıp geçiyor,
Her zaman da maznûn halkı seçiyor,
Zararlı ot gibi, kesip biçiyor,
Zâlimlere Cehennem; Haktır Allah’ım.
Müslüman olunca, hele ezilen,
Müslümandır ona, bir tek üzülen,
Yıkılsın derim; Böyle bir düzen,
Zâlime Cehennem; Haktır Allah’ım.
Sanki efsunlandık, olduk duyarsız,
Zulüm karşısında kaldık kararsız,
Zâlim zulmüyle, gördük insafsız,
Zâlimlere Cehennem; Haktır Allah’ım.
Zâlim, zulmüyle abad olmasın,
Ma’sûm üzülüp, garîb kalmasın,
Dünyayı büsbütün zulüm sarmasın,
Zâlimlere Cehennem; Haktır Allah’ım.
...
ZALİM: Bir kimsenin hakkını zorla elinden alan, haksızlık yapan, merhametsiz ve gaddar kimse. Arapça bir kelime olup Arap dilinde mastarı: "Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymak" anlamındadır. Bir şeyi eksik ya da fazla yapmak yahut zamanının veya mekânının dışında yapmak da zulüm olarak ifade edilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'de cehalet, şirk, fısk anlamında "nûr"un zıddı olarak kullanılır. Bu anlamlarıyla Kur'ân'ın temel kavramlarından biridir.
Peygamberler, insanları zulümattan nûra kavuşturmak için gönderilmişlerdir. Mesajları aydınlıktır; karışık yollar ise zulümattır, karanlıktır: Âllah mü'minlerin velisidir, onları zulümattan nûra çıkarır, kâfirlerin velileri ise Tağuttur, onları nurdan zulümata çıkarır" (Bakara, 2/257). O halde gerek fert gerekse toplum bazında Allah'ın emir ve yasaklarının ortaya çıkardığı sonuç nûrdur, aydınlıktır. Karşıtı emir ve yasaklar ise, zulümattır, karanlıktır; işleri yerli yerinde yapmamaktır.
Kur'ân'da zulüm çeşitlerinin en büyükleri olarak şunlar sıralanmaktadır:
Şirk (Lukman, 31/13); Allah'ın mescidlerinde O'nun adının (dolayısıyla emir ve yasaklarının) anılmasına engel olmak (Bakara, 2/114); Allah'ın bildirdiklerini gizlemek ve O'nun adına yalan söylemek (el-Bakara, 2/144; el-A'raf, 7/38; Yunus,10/17; Hud, 11/18...); Allah'ın âyetlerini yalanlamak ve âyetlerinin başkalarına ulaşmasına engel olmak (el-En'am, 6/157; Yunus, 10/17; Kehf, 18/57); Allah'ın âyetlerinden yüz çevirmek (Secde, 32/22); Müslüman olduğunu iddia etmekle birlikte Allah adına yalan söylemek (es-Saff, 61/7).
İnsan, bütün bu zulümleri işlemeye müsait bir varlıktır. Bu nedenledir ki Kur'ân-ı Kerim'de "çok zulmeden" anlamına gelen "zelûm" olmakla nitelenmiştir (İbrahim, 14/34).
Yüce Allah;âhirette insanları cezalandırırken zalim olmadığını, bu cezaları kendilerinin hakkettiğini sık sık vurgulamaktadır (bk. Âlu İmran, 3/182; el-Enfal, 8/51; Hacc, 28/10; Fussilet, 41/46; Kaf, 50/29).
Zalimler âhirette cezayı hakkettikleri gibi bu dünyada da cezalandırılırlar. İnsanların başlarına gelen toplu felaketler, zulümleri sebebiyledir. "De ki: Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse zalimlerden başkası mı yok olur" (el-En'am, 6/47).
Yüce Allah, zalimleri dost edinmeyi de zalimlik olarak nitelemektedir. Hatta zulmeden, kişinin babası veya kardeşleri bile olsa onlara dost olmak, zalimliktir (bk. et-Tevbe, 9/23). Böylece dostluğun akrabalık bağlarına göre değil, adalet ve inanç esaslarına göre olması gerektiği anlatılmaktadır