Yüce Allah hislerimizle görülmeyen ve aklımızla idrak edilmeyen keyfiyetsiz sıfatlara sahip olan ama varlığı inkâr edilemediği için aklen “Vacibu’l-Vücut” olan yaratıcıdır. Varlığını ve birliğini fiilleri ve yoktan, “adem-i sırftan” yarattığı varlıklarla hissettirmekte, varlıklarda tecelli eden sıfatları ve isimleri ile kendisini tanıttırmaktadır.
Nasıl ki mükemmel, muntazam, sanatlı, saray gibi bir eser muntazam bir fiile delalet eder. Mükemmel ve muntazam bir fiil, bizzarure mükemmel bir fâile ve mahir bir ustaya delâlet eder. Mükemmel ustalık bilbedahe mükemmel bir sıfata, yani sanat melekesine delâlet eder. Aynen öyle de, zemin yüzünü ve kâinatı dolduran müteceddit, daima yenilenen eserler bilbedahe gayet kemalde bulunan ef’âli, yani fiilleri gösterir. Bu mükemmel fiiller ve işleyiş bilbedahe unvanları ve isimleri mükemmel olan bir faili gösteriyor. (Sözler, 2004, s.1088)
Yüce Allah'ın zatına has sıfatları vardır. Bu sıfatlar Allah'ın zatına has olup hiçbir fanide bulunmaz. Allah'ın zatına has sıfatlar “Vücut, Kıdem, Beka, Vahdaniyet, Muhalefetü’n-Lil Havadis, Kıyam bi-Nefsihi” sıfatlarıdır. Kur’ân-ı Kerimde yüce Allah “İhlâs Suresi”nde bu sıfatları saymıştır.
Bu zâtî sıfatlardan başka “Subûtî Sıfatlar” vardır. Bu sıfatlar yüce Allah tarafından şuurlu mahlûkatına cüz’î olarak vermiştir ki kendisini tanısın, bilsin ve mahlûkat ile münasebet kursun. Bunlar “Hayat, İlim, İrade, Kudret, Görmek, İşitmek, Konuşmak” gibi sıfatlardır. Yüce Allah cüz’i olarak şuurlu olarak yarattığı mahlûkatına bu sıfatları vermemiş olsaydı onlar Allah’ı bilemez ve Allah'ın yarattığı mahlûkat ile münasebet kuramazdı.
Bunlar dışında Allah'ın “Esmâ-i Hüsnâ”sı vardır. Her iş ve fiil bir isime kaynaklık ettiği için Allah'ın isimleri sonsuzdur. Ve bütün güzel isimler Allah’ındır. (Haşr, 59:24) Allah'ın sıfatları ikiye ayrılır. Birincisi, “Sıfat-ı Zatiye”, ikincisi, “Sıfat-ı Fiiliye”dir. Kelam ilmine göre isimler sıfat-ı zatiyeden müştak ise “Esma-i Zâtiye” şayet sıfat-ı fiiliyeden müştak ise “Esmâ-i Ef’âl” tesmiye olunur.
Cenab-ı Hakkın “Allah” ismi “Zât-ı Akdesine” ayn olduğu cihetle lafza-i celal sıfat-ı ayniyeye ve sıfat-ı zatiyeden sıfat-ı selbiyeye işaret eder. “Rahman” ismi ne ayn ve ne de gayr olan sıfat-ı subutiyeye dahildir. “Rahîm” ismi ise sıfat-ı ef’âl olduğu için “Esmâ-i Ef’âliyeye” işâret eder. Böylece “Bismillahirrahmanirrahîm” cümlesinde yüce Allah'ın bütün isim ve sıfatları vardır.
Rahman ismi yüce Allah'ın ne ayn ve ne de gayr olan “Sıfat-ı Subutiyeye” remizdir. “Rahman Rezzak manasındadır. Rızk, bekaya sebeptir. Bekâ, tekerrür-ü vücuttan ibarettir. Vücud ise; birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müreccihe olmak üzere “ilim, irade, kudret” sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için, “basar, sem', kelâm” sıfatlarını iktiza eder ki; merzuk istediği zaman, ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şüphesiz birinci sıfatı olan hayatı istilzam ederler.” (İşaratu’l İ’caz, 15)
Sonuç olarak, yüce Allah'ın sıfatları ve isimleri Kur’an ve Hadis kaynaklarından çıkarılmıştır. Kur’ânda ve hadislerde Zatî, Subûtî ve Esmâî sıfatlar olarak taksim edilmemiştir. Kelam âlimleri içtihatlarına ve istinbatlarına dayanarak mü’minlerin yüce Allah’ı tanımaları ve bilmelerini kolaylaştırmak için böyle sınıflandırmışlardır. Yüce Allah'ın fiilleri isimlerine, isimleri sıfatlarına, sıfatları ise zatına delalet eder.