"Tarik-i gayr-ı meşru ile bir maksadı takip eden, galiben maksudunun zıddıyla ceza görür. Avrupa muhabbeti gibi gayr-ı meşru muhabbetin âkıbetinin mükâfâtı, mahbubun gaddârâne adâvetidir."
Hakikat Çekirdekleri'nden.
Efendim, artık zat-ı âlilerinize de âyândır ya, Cumhuriyet tarihi sekülerlerin 'havadan zafer kazanma' tarihidir. Ne demek istedi Zeki Kamilzade kardeşiniz 'havadan zafer' demekle? Şunu demek istedi: Bunlar, gündüzden hiçbir düşman olmayan tepeye askerlerini "Yallah!" eder çıkarırlar, akşam da "Ne kovaladık düşmanı ama!" deyu aşağıya inip sizden vergisini toplarlar. (Alınları dahi terlememiştir halbuki.) Sonra da resmi tarih edip ta çocuklara kadar ezberletirler. Laikliğin Türkiye kısa tarihi budur.
Bunlar ne dinden anlarlar ne de iddia ettikleri gibi dünya işini bilirler. Sözgelimi: Vatan caddesini yaptıran Menderes'e İnönü ağzıyla "Uçak mı indireceksin?" diye sataşırlar. Sonra boğaza köprü yaptıracak Özal'a Ecevit misali başka vilayetleri adres gösterirler. Yol yaptırırsanız yol istemezler. Baraja başlasanız muhalefet çıkarlar. Hülasa-i kelam muhterem kârilerim: Yüz İHA'nın-SİHA'nın gözlerinde bir Atatürk heykeli kadar değeri yoktur. Gerekirse nalçivisine kadar Batı'dan krediyle alınır zaten. Andımızı baştan sona yüz kere okumak her derde şifadır. Nutuk okunmadan başlanılan işler şerdir. O yüzden sağcıların Türkiye'ye üretim deyu kattıkları herşey bid'adır. Hatta, bir de, 'dahili bedhah'lardır onlar...
Bakın, gülüyorsunuz, ama geçecek. Geçenlerde bir zaferleri daha olmuştu. Şimdi hatırlatayım hatırlayacaksınız. Hani Suudi Arabistan'da bir süper kupa finali oynayacaktık ya. FB-GS. Takımlar kalkıp ta oraya gittiler. Hah, tamam işte, orada neler yaşandı peki? Yine hiç yoktan zafer sahibi olunmadı mı? Olundu elbet olundu. Hem de nasıl olundu. Hey yavrum heeey. Suudi Arabistan'a Yılmaz Özdil kadar kemalist olamadıkları için bir küstük, sesimiz ta Türkiye'de yankılandı, kalktık geldik. Gördün mü zaferi?
Başta Suudi Arabistan'a teklifi biz götürmüşüz, finali parayla satmışız, bir de istediklerimizi erkân u usûlüne sokamamışız, ne anlamı var canım? Peh. Gittik, Suudi Arabistan'ı, onları kurtaran Mustafa Kemalmiş gibi davranmadıkları için cezalandırıp döndük ya. Cık, cık, cık. Kral Selman'ın, oğlu Muhammed'in vs. şaşkınlığının ne ehemmiyeti var! Onları da 'Yorgo' olmaktan kurtaran yine Atamızdı.
Yunanistan'la sınırlarının olmaması bizi ilgilendirmez. Savaşmamaları hiç ilgilendirmez. Gerçek gerçektir. Dediklerimizi Suudi Arabistan tarihinde işlememeleri onların hataları. Yoksa, iyice baksalar, göreceklerdi. Bitti. O kadar. Biz, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni ezberden okuyamayan herkese atarımızı yaparız, utanç içinde bırakıp ülkemize geri döneriz. Hatta utançlarından bir daha yüzümüze bakamazlar. Ordumuz zaferini kazanmış olarak Onuncu Yıl Marşı'yla geri döner. (Ona şimdilerde 'Donuncu Yıl Marşı' diyenler de varmış. Neden acaba? Neyse. Bu arada: İnşaallah Suudi Arabistan ödemesini geri istemez. Çünkü avansı çoktan yemiş de olabiliriz.)
"Ne mutlu Türküm diyene!" demedikleri için Aborjin yerlilerini, "Bir Türk dünyaya bedeldir!" demedikleri için Jamaikalıları, "Sağlam kafa sağlam vücudda bulunur! diyemediği için Stephen Hawking'i bile pişman ederiz. İnanmadınız mı? Dün de pişman etmişiz işte... Yunanlı şarkıcı Despina Vandi haberini duymadınız mı? Oooo, ayıp oluyor, dünyadan haberiniz yok muhterem kârilerim, azıcık hikâye edeyim de dinleyin: Bu Yunanlı ablamız meğer Atatürk'ü pek sevmez imiş. Her ne hikmetse CHP'li Çeşme belediyesinin 'Türk' Eğitim Vakfı yararına düzenlediği konsere davet edilmiş. Sevabına mı?
Ne bilir efendim elin Yunanlısı sevabı-günahı. AB'ye gireli hristiyanlık da şinanay zaten. Elbette parasıyla. Neyse. Ablamız tabii konsere başlamadan önce bir bakmış. Ooo... O da ne? Her yerde Atatürk posterleri falan filan. Kemalist olmadığını hatırlamış birden. Sormuş: "Süper kupa finaline mi geldik?" Demişler: "Yoh, yoh!" Demiş: "Kaldırmazlar mı?" Demişler: "Yoh, yoh!" Demiş: "Çıkmam!"
CHP'liler böyle bir fırsatı kaçırır mı? Hemen bir zafer daha kazanmışlar işte. Orduyu boş tepeye "Yallah!" edip çıkarmışlar. Kürsüyü onlar doldurmuşlar. Patlatmışlar bir marş. Belki arkasından bir marş daha. Ellerde bayraklar. Sonra tabak çanak fırlatmışlar Despina'ya. Yok, özür dilerim, Ahmet Kaya'yla karıştırdım. O eskiydi. Geri dönelim: Yunan ordusu ikinci kez denize dökülmüş böylece. Geçtiğimiz geceden itibaren Çeşme'nin adının başına da Gazi getirilecekmiş. Yani Gazi Çeşme. Gazlı Çeşme değil. Gazi Çeşme. (İnşaallah konser ücretini geri alabilmişizdir. Yunanlıların denize dökülmesi iyi de, bu kadar parayı da birlikte götürmeleri güzel olmaz. Nihayetinde Çeşme belediyesinin de eti belli budu belli.)
Dünya siyaset tarihine böyle bir katkı başka hiçbir topluluk tarafından yapılamamıştır muhterem kârilerim. Havadan zafer kazanmak, havadan iktidara kurulmak, havayla havan dövmek... Aman, neler diyorum ben, işte böyle şeyler de Türkiye sekülerlerinin heykellerindendir. Heykelle uzaya gidilmez. Lakin heykelden de kolay birşey yoktur. Hiçbirşey yapmadan birşeyler yapmış görünmek için en uygun proje heykellerdir. (Bir de başıboş köpekler için yol kenarlarına mama dökmek var lakin saded harici.)
Söylenecekler tükenmedi ama Zeki Kamilzade kardeşinizde söz tükendi. Hepiniz selamette kalın. Kardeşinize de dua edin. Allah neşemi bozmasın. Neşem yerinde olursa ben de elbet sizi neşelendiririm.