Zeki Kamilzade kardeşinizin neyi eksik? Elbette ben de 'komplo teorisi' üretebiliyorum. Naber? Şaşırdınız değil mi? Yağma yok. Madem piyasada onlar iş yapıyor. Madem hiçbir uzmanlığı olmasa da komplo teorisyenlerini herkes ağırlıyor. Madem oturduğu koltuğun arkalığından başka gerçeğe yaslanmasa da kitapları kapış kapış gidiyor. O halde? O halde Zeki Kamilzade de pekala bu piyasanın adamı olacaktır. Kamuflajlarını çekip araziye uyacaktır. Hemen bir komplo teorisi yumurtlayacaktır. Öhöm, alkışa gerek yok, şimdiden gururla doldum zaten.
Fakat benim sırtım işkembesinden konuşanlar kadar boş değil muhterem kârilerim. Dikkatinizi çekerim. Time dergisinin kapağına bakıp sallamıyoruz. Yahut da The Simpsons'un eski bölümlerini karıştırıp kehanet uydurmuyoruz. Ya? Elbette güzeller güzeli, hakikatler hakikati, hikmetler hikmeti Kur'an-ı Hakîm'e bakıp kelam edeceğiz. Onun bir ayetinin gölgesinde sözümüzü beyan eyleyeceğiz. 'Allahu a'lem' kaydını unutmadan hem de. Eller haddini bilmezse de biz haddimizi biliriz. Zeki Kamilzade kardeşiniz gaybdan konuşuyormuş taklidi yapmaz.
Lafı çok dolaştırdık. Asıl konuya geleyim hemen. Â'râf sûresinin 82. ayetinde kısa bir mealiyle buyruluyor ki: "Kavminin cevabı, 'Onları (Lut ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizliğe düşkün insanlar!' demelerinden başka bir şey olmadı."
Bu ayetin tefsiri sadedinde, Diyanet'in sitesinde, Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 551-552 kaynak gösterilerek, deniliyor ki:
"Sapıklığa müptelâ olmuş bu kavim, Lut’un uyarılarını dikkate almak şöyle dursun, peygamberi kendisine inananlarla birlikte ülkelerinden kovmaya kalkıştılar; kendilerinin işlediği fuhuştan uzak olmalarını buna gerekçe gösterdiler veya 'Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!' diye akıllarınca alay ettiler (Şevkânî, II, 255)."
Hakikaten burada ince bir durum var. Lut aleyhisselamın kavminin düşkünü olduğu berbatlığı hepimiz biliyoruz. Onlar, bugünkü kibar tabiriyle, eşcinsellik denilen sapıklığa müptela idiler. (Eskiden olsa ne güzel 'ibne' derdik. Fakat artık kibarlık yapıyoruz.) Fakat, ilginç bir şekilde, Lut aleyhisselamın ashabı hakkında 'temizlik' şikayetinde bulundular. Elbette, yukarıda tefsir edildiği tarzda, bu temizlik suçlamasının manevî bir anlama sahip olduğunu düşünebiliriz. Yahut da maddi-manevi iki temizliği birden tefekkürümüze çağırabiliriz. İkisini birden çağırırsak pek güzel birşey olur. Belki bir Kur'an incisi daha fehmimize kendisini gösterir. Yüzündeki duvağı kaldırır.
Gözümün nuru Bediüzzaman'ın da Muhakemat'ta dediği gibi:
"Nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir."
Malum ya, biz, bugün LGBT denilen pislikle pek feci şekilde boğuşmaktayız. Yalnız biz mi? Bütün dünya bu cinsiyetsiz-cibilliyetsiz fitne ile harb u darp etmekte. Çoluğunu çocuğunu bu bataktan kurtarmaya çalışmakta. Lakin yine bugün teknoloji bu sapıklığa öyle imkanlar vermekte ki, insan, kendi ailesini dahi karşı tarafın endoktrinasyonundan büsbütün koruyamamakta. Çünkü propaganda savaşında çok büyük paralar dönmekte. Çok çok büyük lobiler bu işe mesai sarfetmekte. Kapıdan kovsanız bacadan girmekte. Bilgisayardan atsanız cep telefonuna bulaşmakta. Yani ki, muhterem kârilerim, ahirzaman fitnesi pek fena üzerimize çullanmaktadır. Aleyhissalatuvesselam Efendimizin haber verdiği şekilde 'bütün zamanların peygamberlerinin ümmetlerini ona karşı uyardığı' kadar vardır. Tehlikesi büyüktür. Tuzakları yamandır. Allah makam sahiplerine iz'an versin. Âmin.
Garip bir şekilde bu fitneyle eşzamanlı olarak başımıza bela olan ikinci bir fitne daha vardır: Başıboş köpek meselesi. Evet. Bu iki fitne sanki eşzamanlı ilerlemektedir. Türkiye'de LGBT lobilerinin güç kazanıp yasaları kendilerine doğru yamultmaya başlamalarına yakın, belki de peşinden, itperest kulüpleri de yasaları kendilerine doğru bükerek güç kazanmaya başlamışlardır. Yaşananlardan siyasiyyunun ayıkıp ayıkmadığını bilmiyorum. Nihayetinde AK Parti de tek bir zümreden oluşmuyor. Madamcısı var, aman, Kademcisi var, Liberali var, Milli Görüşçüsü var, Ülkücüsü var, eski bilmem nesi var... Bunların üçünden-beşinden emin olsak da başka birkaçından emin olamıyoruz. Bu mevzulara nasıl bakıyorlar tam kestiremiyoruz. O yüzden siyasiyyunu kenara bırakalım.
Benim dikkatlerinizi çekip çekip uzatacağım yer şurası: "Temizlik imanın yarısıdır!" diye buyuran bir dinin mensuplarıyız. Bu temizlik manevi olanı kadar maddi olanı da kapsıyor. Yani, ibadetlerin manevi tarafını temiz tutmaya çalıştığımız gibi, maddi taraflarını da temiz tutmaya çalışıyoruz biz. Öyle ya. Namazda niyet nasıl bir temizlik şartıysa, ki kalbin ihlası için gerekir; taharet de bir temizlik şartıdır, bedenin ihlası da onunla sağlanır. Yani müslümanlar temiz olmayan yerlerde müslüman olmakta zorlanır. O yüzden bir yere müslümanlar girdiğinde temizlik de girer. Ve bir yerden temizlik gittiğinde müslümanlık da gider. (Pakistan'ın 'pak'lığına maşaallah derim.)
Müslümanların sıklıkla gittiği bir mekanın pislenmesine izin verin, kısa bir süre sonra ayaklarını kestiklerini görürsünüz, neden? Çünkü "Temizlik imanın yarısıdır!" Yarısı gitmiş imanla yaşamak mümkün olmadığından biz oradan uzaklaşırız. Tıpkı temiz mekanlardan mikropların-böceklerin uzaklaştıkları gibi... Yahut da meleklerin günahkâr yerlerden ayaklarını kestikleri gibi... Aaa, enteresan bir noktaya geldik, bize rivayetlerde bildirilmiştir ki: Meleklerin girmekten hoşlanmadıkları yerlerden birisi de köpeklerin bulundukları yerlerdir.
Melekler köpeklerin bulundukları yerlere girmekten neden hoşlanmıyor? Çünkü köpek nefesi, salyası vs. necis bir hayvandır. İtperestler kafamıza tünemesin. Dinî tarafını söylüyoruz meselenin. Gavur hukukuna göre konuşmuyoruz. Ne diyordum? Ha, köpek necis bir hayvandır, dolayısıyla necis bir hayvanın sürekli necaset ile kirlettiği bir yere melekler uğramak istemezler. Sadece melekler mi? Yahu biz de pek uğramayı sevmeyiz. Neden? Zira orada ibadet edemeyiz. Üzerimize bulaşacak birşey başka yerde edeceğimiz ibadete de zarar getirebilir. Zaten köpekler çoğaldı mı her taraf köpek dışkısından geçilmez olur. Oturduğunuz banka işerler. Yaslandığınız duvara işerler. Salyalarını bulaştırırlar. Yani köpekle aynı mekanda yaşamak maddeten kirlenmeyi göze almaktır.
Maddeten kirlenmeyi göze aldınız mı maneviyatınız da kirlenir. Zira müslümanlıkta maddiyat ile maneviyat beraber ilerler. İşte, yukarıda, namaz misalinde söylediğimiz gibi. Namaza sadece niyet etsek yetmiyor. Maddiyatı kavrayan şartları da var. Onları da yerine getirmek gerekiyor. Her tarafınız it salyasıyla bulaşıkken Allah'ın huzurunda el bağlanmıyor. "Benim kalbim temiz canım!" demek de bir yere kadar. Allah sadece kalbinin Allah'ı değil ki. Değil mi ama? Bedeninin de Allah'ı. Kalbini nasıl temiz istiyorsa bedenini de öyle istiyor. Allah'a Allahlık taslamayı bırakalım. O bizi nasıl istiyorsa öyle olmaya mecburuz. Allah oysa, kul bizsek, O söyleyecek biz uyacağız. Yoksa, zıttıysa, Kur'an'da mealen şöyle bir ifade var ki, duruma çok yakışıyor:
"Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz?"
Onun hükmünü kabul etmeden ibadetini olur sayanlar biraz öyle.
Efendim, uzatmayayım, bu itperestlik meselesinde, tıpkı LGBT mevzuunda olduğu gibi, büyük paraların döndüğünü söylüyorlar. Ben de Cüneyt Özdemir'in yalancısıyım. AB Türkiye'deki itperest dernekleri epeyce fonluyormuş. Eh, zaten dernek açanın holding açmış gibi köşe olması da normal değil. Demek ki birşeyler dönüyor. Veballeri boyunlarına. Ancak dikkatimi çeken ikinci bir husus da itperest faaliyetlerin içinde bol miktarda LGBT'ci bireyin farkedilmesi. Hatta video çekip halkı tehdit eden tiplerin içinde makyajı tam erkekler(!) de var. O halde bu köpekçilik faaliyetlerinin Lutîlikle aynı kaynaklardan yönetildiğini söyleyebilir miyiz? (Ben zaten söylerim tabii.)
Zira müslümanların müslümanca alışkanlıkları temizlik alışkanlıklarıyla bir ayar gitmekte. Bir yerde maddi-manevi temizlik azaldıkça müslümanların da orada ibadet edesi azalmakta, belki bitmekte. Öyleyse... Bizi itlerle böyle içli-dışla hale getirenler müslümanca nezahetimizi yoketmek istiyor olabilirler mi? Nasıl ki, türlü sapıklık eliyle manevi temizliğimizi elimizden almaya çalışıyorlar, belki bu şekilde de maddi temizlik imkanlarını elimizden almak istiyorlar. (Böylece AB'ye daha layık bir hale geleceğiz. Yarım gavur ne işimiz var AB'de? Cık, cık, cık. Oldu olacak tam olsun.) Peki, tamam, her neyse... İşte, bir ayetin ışığını böyle bir yerden yakaladım gibi hissettim. Mevlam taksiratımı affetsin. Sizler de müsamaha ile bakınız. Nihayetinde komplo teorisyenliğinde pek körpeyim.