Korona çağrışımları-6
Sosyal izolasyon, artık günlük hayatımızın fonksiyonel bir sığınma, sıkıntı ve aynı zamanda iç sosyalleşme alanı. Sosyalleşme çabasını abartan, kendi iç dünyasına pencere açamayan, sosyal medya hastalığına tutulan ve sürekli bir başkasıyla kimlik ve kişiliğini tamamlamaya yönelik oluşan algılar, korona günlerinde sorgulanmaya başlandı.
Sosyal izolasyon, beraberinde sosyal psikolojiyi de yeniden yorumlama imkanı verebilir. Dijital sosyalleşmenin hız kazandığı yeni bir dönemi de beraberinde getirdi. Dijital düzeyde ulaşılan bilgi ve görsellik ile zihnen felç olacak kadar karmaşık ve moral bozucu yalnızlık riski de maalesef olabilir. Burada amaca ve hedeflere uygun bir medya okuryazarlığına dikkat etmek gerekir. Aksi halde bunaltıcı ve sağlıklı olmayan bilgi ile korona virüsünden korunurken zihnin virüslü düşünceler kapması ve depresyona girmesi elden bile değil.
Hayatlarının ve kaderlerinin bir gereği olarak sosyal tecrit altında olan gruplarda var. Tutuklu, hasta, engelli, asosyal, içe dönük insanlar ile yaşlılar zaten sosyal izolasyonu yaşıyorlar. Bunları da anlama, diğergamlıkla farketme ve onların sabır modelleri ile zihni zenginliklerinden kendimize dersler çıkarmamız mümkün.
İç alemini enfusi boyutta güçlü tutan, derin düşünme ve sorgulama halini zorunlu yaşayan insanlar, tefekkür ehli olarak alemin yaşanılanının dışında bir tasavvur ve müşahede ile hayata baktıkları için zihni zenginliklerinden bu dönemde daha çok yararlanmak gerekir.
Bu meyanda Kur’an merkezli okumalar, zihni inkişaf ettirecek konular, bu nehrin günümüze kadar suyundan içip bize sunan alimlerin temel eserleri iyi birer uyanış vesilesi olabilir. İdraki ve bilinci zirve yapan şahsiyetlerin çoğu bu kategorilerden çıkar.
İlmin sosyalleştirdiği zihin, tefekkürün beslediği marifet, muhabbetin inkişafı olan kalp ve müşahedenin seyir huzuru verdiği ruh ile hayatı anlamlandıran bir sükunetin tecrit hali, zengin iç hareketleri ve ibadetle taçlanmış bir huşu ve hamd makamıdır. Rabbim buna mazhar olan kullarına dahil etsin.
Bir de madalyonun öteki yüzü var ki, endüstri toplumunun “evden kaçan” ve eve sığmayan ruh halini yansıtır. Ve dağılmaya, karışmaya ve bunaltıcı diyaloglara alışmaya ne yazık ki sosyalleşme deyip kendini avutan bir gaflet hali. İşte bu tür insanlar için maddi veya manevi sermayesi şekli ve sathi olduğu için tahammülü yetmez.
Bu “sosyalleşme”; Görünür şöhret, selfi, sosyal medya, etiket, temsil ve kendini gösterme araçları olarak bir başkası ile güç devşirmeye dönüşebilir. Muktedir olma tutkusu içinde egoyu şişiren rüzgarlara yelken açmak, sosyal hayatı zora sokan travmaları da beraberinde getirebilir. Dengeli, kontrollü ve sağduyulu olanlara elbette bir şey diyemeyiz. Ama sanıldığı kadar kolay değil. Burada kendimizle başbaşa yüzleşmek için iyi bir fırsat.
Korona sebebiyle sosyal izolasyonu öğrenmeye ve alışmaya çalıştığımız bu süreçte, aslında evi, yaşlıları, hastaları, bilhassa ev hanımlarını, diğer engelli ve sosyal hayatın dışındaki insanları anlama, empati yapma, halini sorma ve içimizdeki sosyal insanı doğru keşfetme fırsatı da doğmaktadır.
***
Evdekal kampanyası kapsamında yeni sınırlamalar ve zorunlu evde kalma genelgesiyle yasal uyarı eşiğindeyiz. Salgın hastalık kontrol altına alınıncaya kadar kronik hastalar ve 65+ yaş grubunun evden çıkması yasaklandı. Bu durumda kendini yeni şartlara göre hazırlamak, kritik süreçte korona riskine karşı korumak ve ev içinde diğer aile üyeleriyle sağlıklı bir süreci doğru sürdürmek gibi yeni görev ve sorumluluklarla karşı karşıyayız.
Sonradan eklenen –20 yaş gurubu ve bilhassa çocuklarla, annelerin kendi tiyatro ve oyun salonlarını kurmaları için hiçbir engel kalmadı. Serili seccade de beraber namaz kılmak, mutfakta asistan gibi yararlanmak dahil. Buyurun evimizi şen, gönlümüzü güllerden gülşen yapalım.
Torunların da tatil dolayısıyla evde olduğu, aile büyüklerinin saygıyla korunduğu ve ihtiyaçlarının özenle karşılandığı dayanışma, sevgi, saygı kültürümüz ve inancımız güncellendi adeta. Hepimizi tehdit eden Covid-19 virüsü karşısında yaş ve hastalık farkıyla, birbirimize karşı yükümlülüklerimiz ve ortak bir savunma geliştirme zorunluluğumuz oluştu.
Sağlıkla birlikte hijyen hassasiyeti yanında beraber olma zorunluluğu ile kuşaklar arası yakınlaşma arttı. Birbirini anlamaya katkı fırsatı veren bu yeni beraberlikler olgunlaştırıcı güzelliklerdir. Yeter ki sabır ve kabullenerek yaşayalım.
İki günlük de olsa sokağa çıkma yasağının olduğu bu demde, zihnimizin ve kalbimizin sokaklarında temizlik yapıp muhabbet güllerini kalbe, marifet tohumlarını zihne ekelim.
Bu aile bahçesinde yaşanmaya değer. Gök kubbe bizim. Elhamdülillah.