Tespih, sadece Türkiye'de değil, dünyanın farklı ülkelerinde inanç gruplarında önemli bir yere sahip. Zikir amacının dışında aksesuar olarak da yaygın olarak kullanılıyor. Türk insanının vazgeçilmez aksesuarlarından biri olan tespihleri asıl değerli yapan ise ona şekil veren ustanın kim olduğu. El emeği göz nuru tespihler meraklıları sayesinde nesillerdir elden düşmüyor.
Osmanlı coğrafyasında 17. yüzyılda farklı el işçiliği metotlarıyla sanat eserine dönüşen tespihler günümüz kültüründe de yerini koruyor. Çeşit çeşit kıymetli taşlardan üretilen rengarenk, irili ufaklı tanelere sahip tespihlere en büyük ilgiyi özellikle koleksiyonerler ve meraklıları gösteriyor.
Yapımı türüne göre bazen bir hafta, bazen bir yılı bulan tespihler, halk arasında gündelik yaşamın vazgeçilmez parçalarından biri olarak görülüyor. Sipariş usulü tespih yaptırmak isteyen bazı vatandaşlar, tespihlerinin "uğurlu" gördükleri ya da "özgün" denilen taşlarla dizilmesini istiyorlar.
Ustalık eseri sayılacak bazı tespihler koleksiyoncularca muhafaza edilirken, bazısı da Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesi'nde sergileniyor.
Osmanlı'da döneminin meşhur tespih ustalarından Topuzun Halil Usta, Beylerbeyli Galip Başşaka, Tophaneli İsmet, Yasar Evci, günümüz ustalarından Zekai Şenyurt, İmdat Kalaycı, Hüseyin Çelik, İbrahim Özgen, Cem Bülbül, Sinan Bülbül, Bahri Bülbül, Yusuf Bingöl, Hanefi Özbek, Harun Ovat, Mustafa Cezmi Yağmur, Serhat Tekin, İbrahim Çerci, Yusuf Çerci, Ömer Önder Cankurtaran, Adnan Tolga Çelik, Abdullah Öner, Hüseyin Küçüközdemir, Cuma Fırat Kayabaşı, Dede Emrah, Bedri Aslantaş, Yusuf Özgen (rahmetli), Mustafa Ünver (rahmetli) ve Bülent Dölen (rahmetli) gibi çok sayıda ustanın elinden çıkan tespihler koleksiyonerlerin kıymet gösterdiği eserler arasında yer alıyor.
Ağabeyi İmdat Kalaycı gibi meslekte adını duyuran Feyzullah Kalaycı, AA muhabirine, babasından devraldığı tespih imalatı ve malzeme tedariki mesleğini 26 yıldır sürdürdüğünü söyledi.
Ağabeyinin de tespih ustası olduğunu belirten Kalaycı, tespihin ata yadigarı olarak gelecek nesillere aktarıldığına vurgu yaptı.
Mesleğe başladığında Türkiye'de tespih malzemelerinin pek bilinmediğini aktaran Kalaycı, "Geyik boynuzu nedir, mamut dişi nedir, kehribar nedir, damla nedir pek bilinmiyordu. Usta sayısı çok azdı, artık usta sayısı fazlalaştı, imalat da koleksiyonerlerin sayısı da arttı." dedi.
Tespih malzemelerini ülke ülke dolaşarak kendisinin satın aldığını, doğal ağaç ve malzemelerin dışında ölmüş hayvanların kabuklarını da kullandıklarına değinen Kalaycı, tespih malzemesi için hiçbir canlıya zarar vermediklerinin altını çizdi.
Kalaycı, "Mesela biz şu an fil dişi yapamıyoruz. Niye yapamıyoruz? Hayvanları katlediyorlar, malzemeyi elimize almak istemiyoruz. Ama nedir, çok eskiden kalan bir objedir, alıp kesip tespihini yapıyoruz. Mamutta o sorun yok. 56 kilogramlık Mamut dişini Sibirya'dan getirmek nasip oldu. Halen şu anda burada bir ağabeyimizin müzesinde duruyor. Bir tek parça 56 kilogram. Çok güzel tespihi oluyor. Osmanlı'da süsleme sanatında da bolca kullanılmış." ifadesini kullandı.
Kalaycı, en çok tercih edilen tespihin damla kehribar olduğunu dile getiren Kalaycı, "Tespihin malzemesine göre işçiliği değişiyor. Mesela bir miski amberi yapması çok zor, haftalar sürebiliyor. Ancak bir mamut dişini yapmak çok daha kolay. Bir kehribar kırılgansa çok uzun sürüyor, biraz zor yapılıyor. Kırılgan değilse biraz daha kolay yapılıyor ama çok hızlı yapılan bir şey değil. Mesela bir taşı tespihe çevireceğiz, ölçmesi, biçmesi, hesaplaması, yapması zaman alıyor. Bir tespihin yapımı ortalama bir iki gün sürüyor." diye konuştu.
Erkeklerin yanı sıra kadınların da aksesuar (kolye, bileklik gibi) olarak tespihe ilgi gösterdiğini kaydeden Kalaycı, "Osmanlı'da 'kuka' adeti vardı. Herkes kefen parası diye kuka tespih biriktirirdi. Bizim köyde vardı o adet, bazı yörelerde de var. Kişi öldüğü zaman tespihi satılırdı, cenaze masrafları, kefen parası o tespihten karşılanırdı. Benim şu anda babamda dedesinden kalan kuka tespih var. Memleketimizde 300-500 yıllık, bizlerin ve koleksiyonerlerin elinde var." değerlendirmesini yaptı.
Kalaycı, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok sayıda siyasetçiye ve bürokrata tespih yaptıklarını sözlerine ekledi.
"Çok iyi 3-5 tespihin fiyatına İstanbul'un değişik semtlerinde daire alabilirsiniz"
Koleksiyoncu Mehmet Çebi de koleksiyon tutkusunun 35 yıl önce başladığını, "sanat eseri" sayılabilecek ilk tespihini 1986 yılında Beyazıt Çınaraltı'nda oluşturulan mezatta aldığını söyledi.
O dönemde ağaçtan yapılan tespihleri tercih ettiğini anlatan Çebi, tespihle birlikte hat sanatlarına da ilgi duymaya başladığını belirtti.
Bugüne kadar aldığı tespihleri satmadığını, çoğuyla Hilye-i Şerif ve Tespih Müzesini kurduğunu dile getiren Çebi, yaklaşık 7-8 bin tespihi bulunduğunu, yurt dışındaki müzayedelerden bile tespih aldığını aktardı.
Malzeme kalitesi ve onu yapan ustanın tespihin değerini oluşturduğunu kaydeden Çebi, mors balığı dişi, balina dişi, fil dişi, gergedan boynuzu, kaplan tırnağı gibi her çeşit malzemeden yapılmış tespihe sahip olduğunu ifade etti.
Türkiye'de tespihe ilginin fazla olduğuna vurgu yapan Çebi, "Bizim geleneğimizde tespih kültürü diye bir şey var. Bu yıllardır oluşmuş, nesilden nesile aktarılmış bir kültür. Çocuk babasının elinde tespihi gördüğü zaman tespihe karşı bir sempatisi oluşuyor." dedi.
Tespihin manevi ağırlığının da bulunduğuna değinen Çebi, "Cenabıhakk'ın zikirleri olarak da çok önemli ve kıymetli bir yeri var. Bana birçok arkadaş soruyor, 'En iyi tespih hangisi?' diye. Ben de diyorum ki 'En iyi tespih Allah denilen tespihtir.' Malzemesi şudur budur, tespih sonuçta bir şeyin aracısıdır. Allah'ı hatırlamanın, Allah'ı zikretmenin aracısıdır tespih." değerlendirmesini yaptı.
Koleksiyonunda 30-40 bin dolar değerinde tespihlerin bulunduğuna dikkati çeken Çebi, "Çok iyi 3-5 tespihin fiyatına İstanbul'un değişik semtlerinde daire alabilirsiniz. Çok kıymetli tespihler var ama siz 5 milyon, 10 milyon, 50-100 milyon dolar edecek tespih de yaptırabilirsiniz. Nasıl yaptırırsınız? Her biri çok üst kalitede pırlanta taşlardan oluşan, her küçük taşı da 5-10 karat olan taşları getirip bir tespihin üzerine işletebilirsiniz. Ama o tespih değil, başka bir şey. Mücevher alanına girer. Yani genelde tespih piyasası ana malzemenin kıymeti, onu işleyen sanatçının kalitesi ve üstünde uğraşırken verdiği emekle ortaya çıkıyor." diye konuştu.
AA