Zamanın zirvesine az bir zaman kaldı. Kadri kıymetini bilene bin aydan hayırlı geceye sayılı geceler var. Nerede kalmıştık der gibi çabuk geldi Ramazan; giderken uzun bereketini bırakır da bayrama eriştirir inşaallah.
Ömür nasıl hitama erecek? Hayatın en büyük sorusu değil mi? Yarın ne olacak; piyasalar, hadiseler, siyaset, devlet, dünya nasıl seyredecek? Kısa dünyanın küçük işleri; yine de iş elbet!
Bu kadar işte yorulan akıl, kalp, ruh bakım istemez mi? Tadilattan, temizlikten geçmeli değil mi gönül evi, akıl odası, ruh binası? Dünya şehrinin kirlerinden arınmak için fırsat zamanlar dilimi ramazana ne kadar ehemmiyet verilse, ne kadar hürmet edilse, ne kadar istifade edilse yeridir.
Evet yeridir, zamanıdır. Zamanın zembereği zira o. Taşıdığı çekirdek gece bir ömür bereket içerir. Feyzinden içtikçe içilir yine doyulmaz o gecede! Akıl midesi, kalp göğsü, ruh ambarı ne kadar genişse o kadar dolar; feyizle, hikmetle, bereketle…
Dünyada yaşıyoruz fakat dünyalı değiliz; gökler üstü yolculuktayız. Bir gölgelik saltanat sonrası yola devam; insan işte unutur, mekâna ünsiyet eder, zamana alışır!
Yetmiş hikmetli açlık aklı işletir, kalbi çalıştırır, ruhu diriltir, “beni” eritir. Yetmiş devadır aynı zamanda; fikir inbisat eder, acz fark edilir, fakr yaşanır, kusur görülür, noksanlık idrak edilir, kul olunduğu anlaşılır; buralı değilsin denir.
Yolcunun gözü yoldadır, azık hazırlığı için durur durakta. Yokuş yollar, sarp dağlar, sonrasında geniş ovalar vardır bu yolculukta!
Oruç zahirde açlık, batında doyum ve dolumdur. Az zamanda çok azık tedarikidir. Ruh inbisat eder, kalp inkişaf eder, zihin zenginleşir, dimağ derinleşir… Nefse düşen itaattir bu ayda, şeytan bağlanmıştır.
Hayatın içinde hayatla beraber tutulan oruç dünyayı da imar eder, ahreti de. İnşaallah bir dua. O’nun lütfundan istiyoruz dünyada da hasene, ahrette de hasene.
Zamanın zirvesinde ömrün zirvesini yakala duasıyla…