Röportaj: Mehmet Özçelik/Nureddin Gürsoy-Risale Haber
1926 Adıyaman doğumlu Mehmet Emin Binici Bediüzzaman’la görüşmesini anlatıyor
Risale-i Nuru nasıl tanıdınız?
Risale-i Nuru ağabeylerimizden Abdulkadir Kayır, Dursun Kutlu, Mehmet Emin Aktaş vesilesiyle tanıdım. Bunlar Adıyaman’ın ilk nur talebelerinden idiler. Bunlarla benim muhabbetim vardı. Arkadaşlığımız sürüyor, onlarla konuşuyorduk.
Üstadı ziyaret ettiniz mi?
Üstadı Isparta’da iken ben, Abdulkadir Kayır ve Zeyli Hasan arkadaş ile beraber ziyaret ettik. Buradan Isparta’ya vardığımızda, orada bulunan ve tuzculuk yapan bir ağabeyin verilen adres üzerine, yanına vardık. Daha önceden Üstad hakkındaki tüm bilgileri ondan alacağımız söylenmişti. Yanına varıp selam verdik. Üstadı görmeye geldiğimizi söyledik. Kendisi bize Üstadın Eğirdir’de olduğunu ancak geri döneceğini bildirdi.
Biz de bu arada Hüsrev Altınbaşak ağabeyi ziyaret edelim dedik. Ancak Hüsrev ağabeyin de ziyaretçi kabul etmediğini söylediler. Çünkü durum çok sıkı, sürekli baskı vardı. Ve nihayet Hüsrev abinin evine vardık. Kapıyı çaldık, kapıyı açan abiye; Hüsrev abiyi ziyarete geldiğimizi söyledik. O ise Hüsrev abiye söyleyeceğini ancak kabul edip etmeyeceğini bilmediğini söyledi. Ve nihayet kabul edildik
İçeri vardığımızda Hüsrev abi Kur’an-ı Kerim’i yazıyordu. Hal ve hatırımızı sordu. Biraz oturduktan sonra kalktık.
Epey vakit geçmişti. Üstadın gelip gelmediğini öğrenmek için tekrar gittik ve orada bulunan bir çeşmenin arkasına saklandık. Sıkı bir takib olduğu için sadece ben gidip öğrenmeye çalıştım. Bayram Yüksel abi kapıyı açtı. “Buyurun, hayır mı” dedi. Ben de Üstadın ziyaretine geldiğimizi söyledim. İlk sözü; “Üstad ziyaretçi kabul etmiyor. Kesinlikle kimse ile görüşmüyor” oldu. Sonra da nereden geldiğimizi sordu. Adıyaman’dan geldiğimizi söyledik. “Durun. Bir danışayım, eğer kabul ederse, size söylerim. Sende şu çeşmenin orada saklan, ben işaret ettiğimde gelin” dedi.
Bende öyle yaptım. Bir müddet sonra kapı açıldı. Ve Bayram abi işaret ederek, gelmemizi söyledi. Ve gittik. İçeriye girdiğimizde Üstad merdivenden aşağı iniyordu. Aşağı indi ve elini öptük. Başımı okşadı. Dedi, “Kardeşim, niye geldiniz? Bende ne var? Benim şimdi sizin yol paranızı vermem icab ediyor. Benim var mı ki, sizin paranızı vereyim!”
Üstad bunu kendisi için bir borç addederdi. “Şimdi sizinle benim bedelime Afyon’a kadar Ceylan yolculuk edecek. Acele edin, kavuşun ona” dedi. Ceylan abi bizden evvel istasyona gitmiş, oradan binip Afyon’a gidecekmiş. Ve biz de ondan ayrılıp Adıyaman’a gelecektik. Bu söz üzerine acele acele gittik. Ceylan abiyle buluştuk. Ceylan abi bize hizmetin durumlarından ve Risale-i Nurdan anlattı.
Ceylan abi Abdulkadir Kayır abiye; 23. Sözü okumasını söyledi. Bu arada ben de dersimi almıştım. Bu bizim için büyük bir coşku oldu. Üstad kimseyi kabul etmezken, bizi kabul etmişti. Hatta Van’dan gelenler olmuş, onları bile Üstadın kabul etmediğini Bayram abi bizlere söylemişti. Bunu Adıyaman’a karşı farklı bir durum olarak anlamıştık. Bizi Üstada sevk eden saik ve büyük bir istek vardı. Bu durum sebeb olmuştu ziyaretine.
Risale-i Nur hayatınızda ne gibi değişiklikler yaptı?
Risale-i Nuru tanımış olmam hayatımda ilk olarak ciddi bir şekilde ve ara vermeden namaz kılmamı sağlamış oldu. Kendimizi her türlü günahtan muhafaza etmeye çalıştık. Risale-i Nur’un hayatım boyunca benim için maddi ve manevi büyük bir nimet olduğunu gördüm. Öyle bir nimet ki, aramayla bulunacak gibi değildi.
Risale-i Nuru okudukça sürekli derslere gidiyor, okumak için şehrin dışında bulunan bağlara kadar gidiyorduk. Gece bile ağabeylerin bağlarına giderek, ders yapıyorduk.
Ay ışığında Risale-i Nur okuyorduk. Bizde büyük bir şevk oluşmuştu. İçimizde en çok Abdulkadir Kayır bizlere eserleri okuyordu. Abdulkadir Kayır aynı zamanda benim namaza ciddi olarak eğilmemde önemli bir katkısı olmuştur. Çünkü bu konuda benim dikkatimi çeker ve hatırlatırdı.
Geçmişle kıyaslarsanız, hizmetleri nasıl görmektesiniz?
Ben Adıyaman’daki Risale-i Nur hizmetlerinin önceki halini bildiğimden 4-5 kişi ile ders yaparken, şimdi ise yüzlerce kişi ile beraber ders yapmaktayız. Artık dershaneler bu kadar kalabalığı almakta zorlanmaktadır. Büyük bir faaliyet görülmektedir. Yeni yetişen gençlerimiz sürekli artmaktadır. O sıkıntılı dönemden bugüne Üstadın dediği gibi oldu: “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşaallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar”
Öyle ki Risale-i Nur eserlerini torbalarla evden eve taşırdık. Sürekli arama olacak korkusuyla eserleri saklardık. Geceleri uygun olan evlere götürür, eserleri oralara saklardık. Şimdi Elhamdulillah televizyon ve radyoda okunmaktadır.
Risale-i Nurlardan en fazla okuduğunuz ve dikkatinizi çeken eser hangisidir?
Risale-i Nurda en fazla Lem’alardan İhtiyarlar Risalesi beni celbetmiştir. Orayı dinlemekten çok hoşlanırım. Önceleri hep dinlerdim, daha sonra kendim özellikle Lem’aları birkaç kez bitirdim. Cevşen-ül Kebir ise devamlı her gün okuduklarım arasındadır.
Üstadın onca çektiği sıkıntılar ile ilgili olarak ne dersiniz?
Üstada 28 sene hapis hayatı çektirenler ve onu 19 defa zehirleyenler ortadadır ve kabirde de azap çekmektedirler. Artık herkes tarafından da bilinmektedirler. “Küfür devam eder, zulüm devam etmez” hadisi gereğince ne yaptıkları gizli kalmamaktadır.
Risale-i Nur topluma ne kazandırmıştır?
Risale-i Nur bir çok insanın ahiretini kurtarmaya vesile olmuştur. Bundan daha büyük mükafat olamaz. Yeter ki o ihlas bizde olmuş olsun.
Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Gençlere birinci görev olarak Risale-i Nur okumalarını tavsiye derim. Onu anlamaya çalışsınlar. Ellerinde geldiği kadar hizmet etmeye gayret göstersinler. Arkasından namaza devam etsinler.