Zübeyir Abi

Abdulkadir MENEK

Bediüzzaman Hazretleri, iman ve Kur’an hizmetinde önüne çıkarılan büyük engellere, baskı ve zulümlere rağmen Allah’ın izni ve yardımı ile büyük bir muvafakkiyet elde etmiştir. Bin bir çeşit zulüm, işkence, tecrit ve baskı yöntemlerine karşı Rabbinin yardım ve inayetine sığınan Üstad Hazretleri, hayatının her anında bu cümleden olmak üzere, birçok inayet ve ikram-i İlahiyeye mazhar olmuştur.

En zor zamanlarda çok kıymetli insanlar yardımına koşmuş ve ihlasla, iman ve Kur’an hizmetinde kendisine muavin olmuşlardır. Bu zincirin çok sayıda nurani halkası vardır. Muhacir Hafız Ahmed ile başlayan bu zincirin nurani ve parlak halkaları arasında, Sıddık Süleyman, Şamlı Hafız Tevfik, Adilcevaz’lı Kürt Bekir Bey, Hulusi Bey, Binbaşı Re’fet ve Asım Beyler, Hüsrev, Hacı Hafız, Hoca Sabri, Hafız Ali, Tahiri Mutlu, Çaycı Emin Bey, Mehmet Feyzi Efendi, Abdullah Yeğin, Nazif ve Selahaddin Çelebi, Hasan Feyzi, Ahmed Feyzi Kul, Milas’lı Halil İbrahim, Tola Hanedanı, Çalışkanlar Hanedanı ve hususan Ceylan Çalışkan, Bayram Yüksel, Mustafa Sungur, Hüsnü Bayram ve ismini sayamadığımız ve her birisi birer yıldız olan çok sayıda nurani halkadan bahsetmek mümkündür. 

Bu fedakarlardan her birisi, kahraman insanların hususiyetlerine sahip birer rehber insan olarak, bütün varlıkları ile Asrın Bedii’sinin hizmetine koşmuşlar, beşeri ve maddi bütün varlıklarından vazgeçerek bu büyük iman ve Kur’an hizmetinde ‘’tefani’’ sırrına mahzar olmuşlardır.

İşte Ermenek’li Zübeyir Gündüzalp Ağabey de bu müstesna kahramanlardan biri olarak, büyük bir aşk, şevk, heyecan ve ihlâs ile Asrın Sultanı’nın hizmetine koşmuş ve bu cihanşümul Kur’an hizmetinin en önemli ve muteber rükünlerinden biri olmuştur.

Kafkas göçmeni bu kartal bakışlı Nur Kahramanı, İslâhiye ve Konya’da yaptığı büyük hizmetlerden sonra Üstad’ın hizmetine girmeyi en büyük hedef olarak belirlemiş ve bu büyük hizmete muvaffak olmuştur. Emirdağ’a varıp Ceylan Çalışkan ile sohbet ederken sorduğu bir soruya aldığı cevap, bütün hizmet hayatında kendisine vazgeçilmez bir rehber olmuştur. ‘’Üstad’a hizmetimde en çok hangi hususa dikkat edeyim?’’ şeklinde sorduğu soruya Ceylan Ağabey tarafından ‘’Üstad ne diyorsa aynen yap ve kafanı başka bir şeyle karıştırma. Mesela Üstad, gece yarısı ‘al bu mektubu götür Vali’ye ver’ derse, sen de götür. Mutlaka bir hikmeti vardır’’ şeklinde aldığı cevap, kendisi için en çok dikkat ettiği bir hizmet prensibi haline gelmiştir.

Üstad tarafından söylenen ve Risale-i Nur’da ifadesini bulan her prensibe ‘’hüve hüvesine’’ uymayı böylece bir hayat tarzı haline getiren Zübeyir Ağabey; bunun dışında başkaları tarafından söylenen bütün sözleri hiçbir hissi ve şahsi ölçüye vurmadan doğrudan doğruya Risale-i Nur mizanları ile tartmayı ve buna göre de hüküm vermeyi hayatının en büyük özelliği haline getirmiştir.

Zaten Zübeyir Ağabey’in bu noktadaki hassasiyeti ve sadakatinin önemi, Üstad’ın vefatından sonra çok zahir bir şekilde anlaşılmış ve Üstad’ın meslek ve meşrebinin muhafazası için yaptığı çok değerli çalışmalar ve hizmetler ile, mesleği özü ve esasları korunarak bugüne kadar intikal etmiştir. Risale-i Nur’daki hizmet prensiplerini bir araya getiren ‘’Hizmet Rehberi’’ kitabı da böyle bir gayretin ve hassasiyetin sonucu ortaya çıkmıştır.

Zübeyir Ağabey’in önemi ve Nur hizmeti içindeki ağırlığı ve birleştiriciliği, vefatından sonra daha bariz bir şekilde anlaşılmış, çok sayıda farklı hizmet tarzı bu vefattan sonra yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştır. 

Nur hizmeti içinde Zübeyir Abi’nin çok büyük ve müstakim bir hizmeti ve ağırlığı vardır. Bu durum bizzat Hazret-i Üstad’ın ifadeleri ile sabit olmuştur. Bu durum ayrıca Nur Hizmeti’nin büyük kahramanlarının birçok sözlerinde de ifadesini bulmuştur. Tahiri Mutlu Ağabey’e bir konu hakkında nasıl davranılması gerektiği konusunda görüşüne başvurulmuş ve Merhum Tahir Ağabey şu cevabı vermiştir: ‘’Bunu Zübeyir Abi’ye sorun. Bu meseleyi O bilir. Her büyük zatın bir Sır Kâtibi vardır. Üstad’ın da Sır Kâtibi Zübeyir Abi’dir.’’

Eyüp Sultan Mezarlığı’nın asude ve manevi atmosferinde ve Zübeyir Ağabey’in mezarının başında bir film şeridi gibi hatırıma gelen bu düşüncelerden sonra yıllar önce yazdığım Zübeyir Ağabey ile ilgili şiiri okuyarak bu fasla bir nihayet vermek istedim. Hem Zübeyir Ağabey’in ve hem de bütün Nur Kahramanlarının mekanı cennet olsun. Rabbim, bizleri de ahirette bu kahramanlara ve sıddıklara komşu eylesin.

ZÜBEYİR ABİ

Sadakat güneşi, Nur’un burcunda
Hizmetin yolunda koşar Zübeyir
Hayatı yoğrulmuş çile harcında
“İman, Kur’an” deyip coşar Zübeyir.

Kalem kağıt yoksa işte kan, derim!
Hep “Risale-i Nur ve Üstad” derim.
Davaya fedadır hayatım, ser’im.
Fenâfinnur olmuş, yaşar Zübeyir.

Afyon ve Emirdağ, Isparta, Urfa,
Ankara, İstanbul hep nurlu sayfa.
Kendi yanar, ışık saçar etrafa.
Nur’la dolar dolar, taşar Zübeyir.

Sizin olsun memuriyet ve maaş,
Aç gezerim, bağrıma basarım taş!
Yeter ki Üstada olayım yoldaş.
Bütün engelleri aşar Zübeyir.

“Nur’lara ayine olmak” tek derdi.
Ömrünü adamış bir cengâverdi.
Nasıl anlatmalı böyle bir merdi?
Kalem âciz kalır, şaşar Zübeyir!

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.