Bismillahirrahmanirrahim
(Zübeyir Gündüzalp'in vefatı vesilesiyle)
ZÜBEYİR’İN VERİLMESİNDEKİ MANEVİ İHTAR
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: İhtiyat ve temkin ve meşveret etmek lâzımdır.
Saniyen: Zübeyir bana merhum biraderzadem Abdurrahman yerine ve Ceylân merhum biraderzadem Fuad bedeline verilmiş diye mânevî ihtar aldım. Ben de burada işimi onlara bıraktım. (Şualar sh. 458)
ZÜBEYİR SİSTEMİ
Hakikî fedakâr Zübeyir, en lüzumlu ve hizmete şiddet-i ihtiyacım zamanında buraya imdadıma geldi. Yoksa Isparta'dan o sistemde birisini isteyecektim. (Emirdağ L. Sh. 262)
VASİYETNAMEMDİR
Aziz, sıddık kardeşlerim ve varislerim,
Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrukatım ve Risale-i Nur’dan olan benim hususi kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım ve sair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikaların heyetine, başta Hüsrev ve Tahiri olarak o heyetten on iki kahraman kardeşlerime (Kardeşim Abdülmecid, Zübeyir, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüştü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Atıf, Tillolu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Salih) vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki, emr-i Hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukatım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.
Kardeşlerim, bu vasiyetten telaş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zayıf olmakla beraber gizli münafıkların desiselerle müteaddit suikastları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı İlahi devam ediyor. (Emirdağ L. Sh. 118)
Kardeşiniz
Said Nursi
SÖZLÜK:
TEMKİN : Ağırbaşlılık, ölçülü hareket.
MEŞVERET : İşlerin konuşup anlaşma yoluyla halledilmesi.
BİRADERZÂDE : Kardeş oğlu.Yeğen.
İHTAR : Hatırlatma, îkaz, uyarma, dikkat çekme.
VASİYETNÂME : Sahip olduklarını, ölümünden sonrası için bir şahısa, ya da bir hayır müessesesine mânen bırakmak.
METRÛKÂT : Bırakılan yerler, terkedilenler. Miraslar.
EMR-İ HAK : Allah\'ın emri. Allah\'ın izni.
ECEL : Her mahlûkun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti.
SÂDIK : Doğru, bağlı.
İSTİMÂL : Kullanma.
TEESSÜRÂT : Üzüntüler, teessürler.
MÜTEADDİD : Pekçok. Türlü türlü, çeşitli.
İNÂYET-İ RABBÂNİYE : Herşeyi terbiye ve idâre eden Cenab-ı Hakk\'ın yardımı.
HIFZ-I İLÂHÎ : Allah\'ın koruması.