Daha önce bu konuda bir makale yazmıştım. Bir kısım okuyucular farklı yaklaştıklarından olacak farklı tepki gösterdiler.
Gösterdikleri tepkiyi burada sizlere aktararak gereksiz polemiğe girmek istemiyorum. Sadece bazı yönlerinin biraz daha açığa kavuşturulması adına yeniden ele almam gerektiğini düşündüm.
Şöyle bir soru yönelttim kendime, “Birkaç tane Zübeyri Çizgi olabilir mi?” diye… Risale-i Nurlardan bu sorunun cevabını bulmaya çalıştım ve bazı sonuçlara ulaştım. Paylaşır mısınız? Bilemem…
İsterseniz önce soruya cevap verelim: Bana göre “Evet” birden çok Zübeyri Çizgi olur. Şöyle ki:
Üstad’a, mezhepler bahsinde buna benzer bir soru tevdi edildiğinde hemen “su” ile ilgili bir misal veriyor ve hemen arkasından “hak da taaddüd eder” (Sözler 27. Söz) diyor.
İsterseniz yerinden okuyalım.
“Eğer desen: "Hak bir olur. Nasıl böyle dört ve on iki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir?"
“Elcevap: Bir su, beş muhtelif mîzaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır, şöyle ki: Birisine, hastalığının mîzâcına göre, su, ilâçtır; tıbben vâcibdir. Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır. Diğer birisine, az zarar verir; tıbben ona mekruhtur. Diğer birisine, zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir. Diğer birisine, ne zarardır, ne menfaattir, âfiyetle içsin; tıbben ona mübahtır. İşte hak burada taaddüd etti. Beşi de haktır. Sen diyebilir misin ki, "Su yalnız ilâçtır, yalnız vâcibdir, başka hükmü yoktur?”
Buna göre Zübeyri Çizgi de taaddüt eder demektir. Yani Üstad’dan tevarüs eden bu meslek kişilere veya cemaatlere göre değişebilir. Bir tane olabileceği gibi 2-3-5 tane değişik görüntü ve kulvarda yürüyen Zübeyri Çizgi olur. Hepsi de haktır, hepsi de doğrudur. Ve en önemlisi hepsi de Üstad’ın meslek ve meşrebi içinde dahildir ve hepsi Üstadın meslek ve meşrebine uzaklık yakınlık açısından eşittir.
Risale-i Nur’un hizmet alanlarını tahattur edersek, “siyaset aleminde, saltanat aleminde, hilafet aleminde, diyanet aleminde” farklı açılımlarını görebiliriz.
İşte “Zübeyri Çizgi’nin” bu alemlerde farklı görünüm arz ettiğini biliyoruz.
Mesela diyanet aleminde Zübeyir abinin hayli ileri seviyede dindar olduğunu ve ibadetlerini hakkıyla yerine getirdiğini, fedai olduğunu ve fedai yetiştirmede herkesten başarılı olduğunu, bunun bir alameti olan dershane hizmetlerinde mükemmel bir yol izlediğini, değil farzları gece namazları dahil bir çok sünneti herkesten daha iyi ifa ettiğini biliyoruz. Yani diyanet aleminde bir “Zübeyri Çizgi” var diyebiliriz.
Yine siyaset alemine baktığımızda bu alemde de ileri seviyede aktif olduğunu, günün siyasilerine her meselede akıl verdiğini, yol gösterdiğini herkes bilir. Yani siyaset aleminde de kendine has bir çizgisinin olduğunu fark ediyoruz. O meselede de tarzı ile yaklaşımı ile taktikleri ile Üstadı en güzel bir şekilde temsil ettiğini söyleyebiliriz.
Saltanat ve hilafet aleminde de başarılı ve örnek bir çizgi ortaya koyduğunu hatıralardan anlıyoruz. Siyasi ve içtima-i meselelerde ağabeyleri toplayarak ortak karar çıkarabildiği, birlik ve beraberliği sağladığı muazzam bir hakikat olarak duruyor.
Diğer meselelerde de öncü olduğunu görmek gayet normal bir durum. Aslında bu konuda hareketi başlatan Üstaddır. Bu alanlarda Nur Talebelerinin meslek ve meşrebini belirleyendir. Onu bize aktarma hususunda ise en başarılı ve örnek alınabilen bütün ağabeylerin ittifakı ile Zübeyir abi olduğu bir gerçektir.
Şimdi cemaatlere bakalım isterseniz. Nasıl ki, fertler Üstadı her yönüyle aksettiremiyorsa, ancak bir yönünü başarı ile temsil ediyorsa, aynı şekilde cemaatler de Üstadı temsil etme ve Onun meslek meşrebini her yönüyle aksettirme konusunda başarı gösteremiyorlar. Her biri bir cihetini başarı ile götürebiliyor. Dolayısıyla Üstadın meslek ve meşrebi Zübeyri Çizgi’de devam ediyorsa da bunun cemaatlere aksetmediğini söyleyebiliriz. Adeta her biri Zübeyir abinin bir cihetini model alarak yollarına devam ediyorlar.
Birisi siyaset aleminde başarılı ise, diğeri diyanet aleminde başarılı oluyor. Bir başkası ise Kur’an hattının yaşatılmasında ve Risale-i Nurların Kur’an hattı ile yazılıp yayılmasında başarılı oluyor. Bir başka cemaat ise neşriyat hizmetlerinde başarılı olabiliyor.
Hulasa her biri kendine farklı bir “Zübeyri Çizgi” ortaya koymuş bulunuyor. Mükemmel bir şekilde o çizgiyi sürdürüyor.
Şimdi biri çıkıp mesela sadece siyaset aleminde isabet kaydettiği ve öne çıktığı için “Zübeyri Çizgi sadece bizde devam etmiştir” derse farklı görünümdeki ve alanlardaki hizmet ehline haksızlık etmiş olur.
Hele onların “isabet kaydetmediklerini ve Üstadın meslek ve meşrebinin dışına çıktıklarını” söylerse bu durum 20. Lema İhlas Risalesindeki kaidelere uymayacağı gibi bir çeşit cemaat ırkçılığına girer.
20. Lema’daki şu sözü burada hatırlatmak isterim, “3. Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, “Mesleğim haktır,” yahut “daha güzeldir” diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden “Hak yalnız benim mesleğimdir” veyahut “Güzel benim meşrebimdir” diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.)
Sanırım bu sözden sonra fazla söze gerek yok…